Duygu, Düşünce, Davranış

Ayşe Betül Gök
Ayşe Betül Gök
Duygu, Düşünce, Davranış
31-08-2023

Zamanında Hintliler bir fili kapalı ve karanlık bir yere koyarak insanlara göstermek istediler. Halk bu fili görmek için o kapkaranlık yere toplandı. Öyle bir karanlıktı ki insanların gözle görmeleri mümkün değildi. Bu karanlıkta filin nasıl bir hayvan olduğunu anlamak için insanlar elleriyle fili yoklamaya başladılar.

Biri filin hortumuna denk geldi ve “ Bu bir boru,” dedi. Bir başkası kulağını elledi ve “Yelpazeye benziyor,” dedi. Başka biri bacağından tutarak, “ Bu hayvan bir direk olmalı,” dedi. Bir başkası da sırtına dokunarak, padişah tahtına benzetti.

Herkes neresini elleyip, ne sandıysa hayvanı, tanımıda ona göre oldu. Her birinin görüşleri farklı olduğundan söylemleri de farklı oldu.

Herkesin elinde bir fener olsaydı insanların sözleri bu kadar farklılaşır mıydı?

 

Herkesin ne gördüğü elinde bulundurduğu merceğe göre değişiyor. Her birimizin merceklerinin kırılmaları ise birbirinden oldukça farklı. Bu mercek dediğim ise geçmiş deneyimlerimizden, hayatı nasıl algıladığımızdan ve deneyimlerimizi nasıl değerlendirdiğimizden etkilenen hayata bakış açımız.  

Aynı olayı yaşayan iki insan düşünelim. Örneğin her ikiside tercihlerinin dışında evde yalnız kalmış olsun. Biri daha kaygılı hissederken diğeri daha huzurlu hissediyor olabilir. Bunun asıl nedeni ne olabilir? Elbette ki olayı yorumlamalarının farklı oluşu yani bilişleri, düşünceleri ve olaya yükledikleri anlam. Her ikiside evde yalnızken içerden gelen kapı çarpma sesine maruz kalsın. İçeri hırsız mı girdi? Evde benden başka biri mi var? İşte şimdi başıma bir şey gelecek gibi düşüncelere sahip olan kişinin elbette kaygılanması, evde yalnız kalmak istememesi ve yalnız kalmamak için kaçınma davranışında bulunması doğaldır. Aynı sesi diğeri daha farklı yorumluyor. Cereyandan kapı çarptı. Komşunun kapı sesi bile duyuluyor. Kapıyı açık bırakmışım  gibi düşüncelere sahip diğeri ise yalnızken daha rahat, yapacaklarına daha odaklı ve keyifli hissediyor olabilir. Sonuç olarak düşüncelerimiz, duygularımızı ve davranışlarımızı etkiliyor. Ne hissettiğimiz doğrudan düşüncelerimizle alakalı.

O zaman yapılacak şey belli: düşünce sistemini değerlendirmek ve işlevsel olmayan düşünceleri işlevsel olanlarla değiştirmek.

Bir günde zihnimizden geçen düşüncelerin 40.000 civarı olduğunu biliyor muydunuz? Bunların her birinin farkında olmak ne yazık ki mümkün değil. İşte bu otomatik düşüncelerden bizleri olumsuz duygulanıma sürükleyen bazılarını yakalayabilmek yani fark etmek değişim için şart. Özellikle olumsuz olarak değerlendirdiğiniz bir olay vuku bulduğunda aklınızdan geçenlere odaklanın. Olabilecek en kötü şeyleri düşünüyor, en kötü yanından bakıyor ya da bir diğeri için olumsuz değerlendirmeler mi yapıyorsunuz? Eğer böyle olduğunu farkettiyseniz şimdide duygunuzu kontrol edin. Endişe? Öfke? Üzüntü? Duygularımıza yön vermek ancak düşüncelerimize yön vermekle mümkün olabilir. Farkettiğiniz bu düşüncelere karşı alternatifler bulun. Alternatif bulmak ayrıca çok daha kolaydır sadece daha gerçekçi bakmanız yeterli olacak. Bir örnekle somutlaştıralım. Bir arkadaşınıza görüşmek istediğinizi söylediniz ve cevap olarak başka bir gün görüşmenin daha uygun olduğunu dile getirdi. Eğer bu olaya ilişkin aklınızdan geçenler; bana değer vermiyor, beni önemsemiyor gibi düşüncelerse duygunuzda yüksek ihtimalle öfke, üzüntü olabilir. Bu duyguların sonucunda ise arkadaşınıza sitem edebilir, hatta daha ileri giderek kırıcı konuşabilirsiniz. Şimdi alternatif bir düşünce geliştirelim, daha gerçekçi bakalım. Bugün işleri var, yoğun bir gününde, başka bir zaman benimle görüşmek istiyor. Şimdi duygunuzu yeniden kontrol edin. Üzüntü ve öfkenizin yoğunluğu azalmış hatta kalmamış olabilir mi ? Bunun sonucunda da  başka bir gün için randevulaşıp konuşmayı sonlandırmanız muhtemel.

Bu örnekte olduğu gibi düşüncelerinizi fark etmek ve üzerine çalışmak  düşünce sisteminizi değerlendirmenize,  gerekli değişimleri fark etmeye ve değiştirmeye yönelik adımlar atmaya olanak sağlar. Hatta mümkünse not olarak ilerlemek daha hızlı sonuçlar verir.

Bilişsel davranışçı terapistler bu ve benzer yöntemlerle terapötik ilişki bağlamında sizlere yardımcı olur ve bu değişimi sağlamak için danışanla işbirliği kurmakta ustadır.  Siz hayata nasıl bir merceğin arkasından bakıyorsunuz? Daha az kırılmalarla daha gerçekçi bakabildiğiniz bir hafta olsun.

İnstagram: psikolog_aysebetulgok

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Ali ahmet gök 1 yıl önce
Bu haftaki yazı daha ilginç...Zira Ayşe hanım; kendi öz iradesi ile kendi kendini rehabilite etmekten bahsetmiş.
Bu konuda sayfalarca yazı yazılabilir ve günlerce konuşulabilir. Çünki İNSAN unsurunun rehabilite edilmesi dünyanın en zor ve karmaşa işidir. Hele hele kendi kendine bu işi yapması daha da zor bir olaydır. Buna rağmen bazı kişilikler bunu az da olsa başarabiliyorlar, bazı kişilikler başardıklarını zannedip işi arap saçına döndürüyorlar. E tabii yani uğraştığınız sey yoldan geçen Mehmet ağa değil ki. Sizin kendi EGO nuz. Çok dikkatli olmak lazım, o ego sizi yerden yere de vurabilir hatta hiç üflemek istemediğiniz bir kavalı bile size çaldırabilir. İyi geçinmeli bu içteki arkadaşla, ama ipin ucunu da kaçırmamalı diye düşünüyorum...
Herkese sağlıklı ve özgün bir yaşantı diliyorum...