?MEB´de Sivaslı bürokrat kalmadı? başlıklı manşet haberimizden sonra dünkü ?Eğitim Bir-Sen ikiye bölündü? manşet haberimiz de Sivas´ta bayağı ses getirdi. Aslında yazmaya hiç niyetim yoktu. Sadece izlemekle yetiniyordum. Fakat dünkü manşet haberimizden sonra övgü dolu çok sayıda telefon aldım. Demek ki, Eğitim Camiası için doğru, gerçekçi ve durumu özetleyen bir haber yapmışız. Önce hemen belirteyim. İrade Gazetesi olarak Sivas ve Sivasla ilgili her konuda ön almaya devam edeceğiz. Sivaslıları ilgilendiren her konuda öncü görevimizi devam ettireceğiz. Bunu kendimize bir toplumsal sorumluluk olarak görüyoruz.
Eğitim Bir Sen önemli bir camia. Çok sayıda üyesi var. Konu eğitim ve öğretmenler olunca ister istemez hangi konfederasyona bağlı olursa olsun herkesin dikkatini çekiyor. Hele de bu rekabet öyle bir hale gelmiş ki, bizden misin, yoksa onlarda mısın? Eğitimciyi böyle bir tercihe zorlamak, selam dahi vermeme, verememe durumuna getirmek, bilmiyorum, nasıl izah edilir bu tablo. İki ilahiyatçı başkan adayının kıyasıya mücadelesi inanın bugünlerde Sivas´ın temel konusu. Şimdi diyeceksiniz bunda ne var? Sendikacılıkta seçim esaslı olduğuna göre bu durum normaldir. Diyenler de elbette çıkabilir. Saygı duyarım böyle düşünenlere ama konu iki ilahiyatçının kıyasıya mücadelesi neredeyse ringden dışarıya taşmış durumda. Ve eğitimin temel problemleri ile Sivas´ın eğitimdeki hedefleri tartışılıp, konuşulması ve hatta siyasilere yol gösterilmesi, yardımcı olunması gerekirken konu öyle bir hale geldi ki, neredeyse Sivas´ta tüm halkın katıldığı bir seçim yapıyoruz. Sanki vekil seçiyoruz Sivas´a. Allah aşkına beyler, değiyor mu, birbirinizi bu kadar kırmanıza, incitmenize. Sonra Eğitim Bir- Sen´i, Sivas´ta sadece iki kişiye indirgemek acaba ne kadar doğru bir yaklaşım. Açık söyliyim, her iki tarafta bulunan ve bu durumdan rahatsız olan eğitimcilerimiz var. Ve inanın bu eğitimciler bana bu durumdan rahatsız olduklarını da ifade ettiler. Ama bunlar seslerini yeterince çıkaramıyor. Öyle sloganik cümleler kullanılıyor ki, yani bir bakıma aslında hoş ama bir o kadar da rahatsız edici ifadeler. İki ilahiyatçı arasındaki kıyasıya mücadele olmasa hoş karşılarım ama geçmişi ve derinliği olan bir mücadele var şu an sahnede. Dolayısıyla bu mücadele öğretmenlere zarar vermemeli. Sivas eğitimine zarar vermemeli. Kim kazanırsa kazansın. Kazanan taraf rövanşist bir yaklaşım, tavır sergilememeli. Açık söylüyorum siyasette bu mücadeleden uzak durmalı ve taraf olmamalı. Öğretmenleri bu seçimde iki arada bir derede bırakmamalı. Şimdi diyeceksiniz ki, bunlar eğitimci. Eğitimci oldukları için özgür düşünür, hür karar verirler. Ama hepimiz biliyoruz ki, bizim toplumumuz henüz bu söylediğim çizgide değil. En üstten, en aşağıya biz halen tercihlerimizde gelenekçi davranıyoruz. Eşimizin, dostumuzun, arkadaşımızın duruşuna göre karar veriyoruz. Yani kendi kararımızı cesaretle ifade edemiyoruz. Onun için diyorum öğretmenlerimizi zorlamamak lazım. Arada bırakmamak lazım diye. Sonuçta kim kazanır? İnanın ben de merak etmiyor değilim. Ama kim kazanırsa kazansın geçmişe bir sünger çekip, geleceğe bakmak lazım. En önemlisi de umarım Cumartesi günü hır gür çıkmaz. Umarım kazanan gerçek eğitimciler olur. Cumartesi günü yapılacak seçimi de ben de yakından takip edeceğim. Bakalım, dediğim gibi kim kazanacak? Bekleyip, göreceğiz?