İnsani sıkıntılarımızın, ancak ve sadece eğitimle aşılacağını söyleyenler...
Yanılıyorsunuz.
"Eğitim Şart" diyenler, siz daha fena yanılıyorsunuz.
Eğitimin bir sihirli değnek gibi, her kötüyü iyiye çevireceğini zannedenlerin yanılgısı ise, Dünyalar kadar.
Habere bakar mısınız?
Bir Üniversitemizde iki ilahiyatçı Profesör kavgalı.
Bir diğerinin odasını basıp kurşunluyor.
Hem de cevizin kabuğu kadar bir meseleden.
Eğitimliler mi? Hem de en tepesine çıkmışlar.
Peki, Dindarlar mı? Muhtemelen, zira ikisi de ilahiyatçı.
Sorun ne o halde.
Sokakta olsa, eğitimsiz cahiller birbirlerini vurdular diye tahkir edip geçeceğimiz bir hadise, iki Profesör arasında, hem de Üniversitede gerçekleşiyor.
Hadi şimdi kafamızı iki elimizin arasına alıp, çatlayıncaya kadar düşünelim.
Eğitimle olmadı, olmuyor.
Hoş bizimkisi zaten Eğitim falan da değil ya.
Eğitimin zirvesine çıkanlarda da, zırvasında kalanlarda da aynı çiğlik, aynı kabalık ve aynı çirkinlik görülüyorsa...
Kuru Eğitimle bir numara olmadığını anlamak için, daha kaç bin örnek lazım.
O halde gelin artık şu karşılığı olmayan içi boş "Eğitim Şart" nakaratını kaldıralım, gönlümüzden de dilimizden de...
"Ben yalnızca güzel Ahlakı tamamlamak için gönderildim" diyen; Sevgililer sevgilisi, Alemlerin Efendisinin eteğine tutunalım.
Silkinelim ve sarsıla sarsıla kendimize gelelim.
Asırlık yanlıştan hep beraber geri dönelim.
Arayalım yitiğimizi deliler gibi.
Kim nereye kaldırmış ise bulup indirelim çatı arasından.
Zira biz; Ahlakımızı kaybettik, ahlakımızı...
Hülasa;
Allahsız ve Ahlaksız Eğitimle buraya kadar...
Ne diyordu, İstiklal Marşımızın büyük şairi:
"Ne irfandır veren ahlaka yükseklik, ne vicdandır,