Ekonomik verilerin bu sürece gelişini şöyle özetleyebiliriz. Gezi olayları öncesi, Gezi olayları ile başlayan sürecin sonrası. Gezi olaylarına kadar olan ekonomideki iyileşme süreci; gezi olayları ile duraklamaya ve gittikçe kötüleşmeye başlamıştır.
O nedenle; gezi olaylarını küçümsemek, hafife almak; ekonomiyi ıskalamak, demektir.
Şöyle bir süreç yaşanmıştı, hatırlayalım;
Gezi olaylarından önce dolar 1,80 iken, 2014´de 2200 rakamına ulaştı. 2015´de ise 3000´lere dayandı. 2013´te, faizler %6 civarındaydı. 2014´de; %9´a çıktı. 2015´de ise % 12´yi buldu. Büyüme oranı; 4.2 iken; 2014 de; 2.9 oldu. 2015 de ise; 3.1 oldu. Enflasyon % 6´lara kadar inmişti. Olaylar sonrası; yükselişe geçti. İşsizlik bir puan arttı. IMF ye olan borcun bitmesi; birilerini rahatsız etti. Türkiye ekonomisinde son 3 yıldır yaşanan Gezi olaylarının hasarı, doğrudan yatırım girişlerine de olumsuz yansıdı. 2013 yılında 12.5 milyar dolar seviyesinde olan doğrudan yabancı yatırım girişi 2015 yılında 9.7 milyar dolar, seviyesine geriledi.
Şimdi ise, gelinen nokta;
Faiz %24, dolar 5,98 seviyesinde. Enflasyon %20´ler civarında. Rakamlardan anlayan birileri; yapılan tahribatın neticesini göreceklerdir.
O yıllarda;
Ekonomideki bu müthiş gidişattan rahatsız olan dış güçler ve yerli iş birlikçisi hainler, gezi olaylarını başlattı. Bundan sonra ise Fetö devreye girdi ve 17-25 Aralık darbe girişimlerinde bulundu. Diğer taraftan Avrupa ve Amerika ekonomik saldırıya geçti. Uluslararası değerlendirme kuruluşları; Her gün istikrarı bozucu açıklamalar ve eylemlerde bulundu. Başarılı da; oldular. Piyasada tedirginlik yarattılar. Güveni sarstılar. Dış yatırımcının önünü kestiler.
Nihayetinde, arkasından; Cumhuriyet tarihinin en kanlı darbe ve istila girişiminde bulunuldu. Bu hain saldırılar her geçen gün artmaya devam etti. Tüm bu hain saldırılara rağmen ekonomimiz, gayet dirençli ve yapısal olarak dinamik duruyor. Benim yaşımda olanlar; 90´lı yıllarda bu olayların olduğunu ve ekonominin nasıl tepki verebileceğini çok iyi hatırlar durumdadırlar. Bir gecede faiz oranının 7500´lere dayandığını, bir gecede döviz oranının beş misli arttığını, unutmamışlardır. 25 Bin, gibi rakamlarla ifade edilen dövizle alınan arabaları; beş bin karşılığı dövizle satmak zorunda kaldıklarını; unutmaları mümkün değildir.
İŞİN DAHA DA İLGİNCİ "YAVUZ HIRSIZ MİSALİ" ekonominin kötüye gitmesi için her türlü puştluğu yapanlar bugün "ekonomi mahvoldu, öldük, bittik" edebiyatı yapıyorlar. Bu kadar hainliğe değil, Türkiye ekonomisi; dünyanın hiç bir ekonomisi tepkisiz kalamazdı.
ABD, Dolar imparatorluğunu 2. dünya savaşından sonra; zaten ilan etmişti. ÇÜNKÜ DÜNYADA İLAÇ, SİLAH, PETROL, GİBİ ANA MADDELERİN SATIŞI SADECE DOLAR İLE YAPILMAK ZORUNDA İDİ. Dünya altın borsası tamamen ABD´nin kontrolünde bir yapılanmaya sahiptir. Dünyada, Dünya para birimi olarak ilan ettiği; doları, basan ve yöneten ülke; kendisidir. Karşılıklı yahut karşılıksız parayı istediği gibi basma yetkisi elindedir. Tarihte buna benzer olaylar yaşanmıştır.
Dünya üzerindeki kimi devletlerin; yer altı ve yer üstü zenginliklerinin kontrolü onlar tarafından yapılmaktadır. Bazı devletlerden açıkça, haraç almayı; bir görev olarak görmektedirler. Dünya üzerinde kendi kontrolünde olmayan, zenginlikleri, kontrol altına almak adına; her türlü riski(savaş dahil) göze almaktadırlar.
Tüm, Bu gerçeklere rağmen; Bu ülkede yaşayıp, Bu ülkeyi yurt edinenlerin; Ülkeyi durmadan kötüleyenlerin amacı nedir? ANLAMAKTA ZORLANIYORUZ... Bu gerçekleri bildikleri halde; Yönetime ağır eleştiriler yapıyorlar... Yahut, bu gerçekleri bilmeyecek kadar, cahiller...
Biz bunları yazarken, şu andaki ekonomik durumları; görmemezlikten gelmiyoruz. Sadece durum tespiti yapıyoruz. Bu durumun kendiliğinden ortaya çıkmadığı, bu durumu bazı olayların körüklediğini, hatırlatmak istiyoruz.
Gezi olaylarında etrafı yakıp, yıkanların sorgulandığını sanıyorum. Ancak, Ülkeye bu kadar ekonomik zarar verenlerin, bu komplonun içerisinde olanların, destek verenlerin; yargılanacağı günleri ümitle bekliyorum. Para ile terör estirenlerin, para üzerinden tahribat yapmak isteyenlerin de; ödeyeceği bir bedel olmalıdır...
Tüm bu olumsuzluklara rağmen; Ülkemizin kendi silahını kendinin üretmesi oranının, gittikçe yükselmesi; bizi gururlandırmaktadır. Son açılan fuar, göğsümüzü kabartmıştır. Emeği geçenlerden ALLAH razı olsun. Yolları açık olsun...