EMEKSİZLERİN GENÇLİĞİ

Alper Duran
Alper Duran
EMEKSİZLERİN GENÇLİĞİ
11-04-2018

?Gördüm ki şu gençlikten en çok şikâyet edenler, onlara kıymet vermeyen ve emek harcamayanlardır.?

 Dünya kurulduğundan beri hemen her dönemde toplumun ve özellikle gençliğin bozulduğundan dem vurulmaktadır. Bu durum kendi mecrasında haklı sebeplere dayanmakla birlikte; asıl sorun dünyanın kendi etrafında döndüğünü zannedenlerin ve hayatın her alanında olduğu gibi, gençliği de kendi nazarı ve kafasındaki kalıplara göre değerlendirenlerle alakalıdır.

İnsanların çoğu maalesef evlatlarını babalarıyla ve hatta dedeleriyle, alt komşusunu üst komşusuyla, türkçe öğretmenini matematik hocasıyla vb. değerlendirdiği gibi bu günün gençliğini de kendi dönemiyle hatta şartların ve imkânların farklı olduğu zamanlarla değerlendirmektedir. Mümtaz bir şahsiyetin gençliğinden dersler almak, ibretlik numuneler göstermek ve örnek alınmasını istemek elbette ki önemlidir. Lakin yaşanılan zamanların imkân ve şartlarını da iyi tespit etmek icap eder. Yoksa kaş yapalım derken göz çıkarılır ve sürekli bir karamsarlık bulutu ile boş yakınmalar uzar gider.

Şimdiki gençliğin bilgisayar ile münasebetini, elli yıl önceki durumla, sosyal medya ile olan ilişkisini otuz yıl öncesiyle, giyim kuşam ve yeme içme kültürünü farklı dönmelerle kıyaslamak kuru bir tenkidin ötesine geçmez. Aile hayatındaki noksanlığı zikredip acımasızca eleştirmek artı bir gelişim sağlamaz. Zira o anne ve babalar eski ebeveyn olmadığı gibi, o evlat ve ondan beklentiler de aynı değildir. Olması da beklenemez. Kendi dönemlerinde damlarda aşık oynayanlar, gece gündüz sokakların tozlarını alanlar, köy odalarında veya kahvehanelerde yahut buna benzer yerlerde vakit geçirenler şimdilerde gençliğin bilgisayar oyunlarına, duyarsızlığına ve kafelerdeki muhabbetlerine kızıp durmaktadırlar.

Gençliğimizle alakalı ?Asımın Nesli? hitapları boşta kalıyor, gerek devlet, gerek toplum ve gerekse aile KPSS sınavında kaç puan aldığını, LGS´de hangi bölüme yerleştiği hususlarını daha çok önemsiyorsa bu çark yanlış gidiyor demektir?

Yabancı dil eğitimine harcanan emek ile adab-ı muaşeret kaidelerine harcanan gayret arasındaki fark, bizim istikbalimizin net fotoğrafını ortaya çıkarıyor. İşte iğneyi kendimize batırma safhası tam da burasıdır. Gençliğimiz için sanat ve ahlaka bakış açımızla test kitaplarına bakışımız en önemli temel taşlardan biridir. Gençlerin hayatının merkezine toplum ve aile olarak neleri yerleştirdiğimize bakalım ve sonra ona göre analiz edelim?

Ekmeğin değerini anlatmadığımız gençliğimiz doğal olarak sofraları sosyal medyaya kurban edip bunun üzerinden hava atma aracı olarak beğenilme beklentisine girmektedir. Mazinin hakikatinden bahsedip, Devletinin bile kuruluş vesikalarını ve kanunlarını aslı ile okumayı öğretmezsen kendini anca 80-90 yıllık bir medeniyet zanneder. Daha neler neler?

Peki, zaman, mekân ve insan algısında her şeyin kendi içinde ve anında değerlendirmeye tabi tutulması ve imkâna, şartlara ve gelişmelere göre gençliğin değişmesi her haliyle doğal mı kabul edilmelidir. Tabi ki böyle bir kabullenme söz konusu olamaz. Ancak bu durumun gerçekliğini görerek temel umdeler ve prensipler dairesinde hareket edilirse; o zaman kazanımlar elde edilebilir. Yoksa birisi kalkar bu nasıl gençlik yahu edeb kalmamış, saygı kalmamış derse gençlerde kalkar bu nasıl büyüklük yanlışı düzeltme usulünden mahrum, tavsiye âdeti yok ve emek vermek yerine tenkid edip kurtulma yolunu seçiyor deyiverir. O zaman işler daha da sarpasarar. O halde biz kendi anlayışımıza göre değil, çağlara numune olacak bir gençlik yetiştirmenin altyapısını sürekli güncelleyip ve geliştirerek istikbalimiz için emek ve gayret etmeliyiz.

Yaşadığımız döneme göre mi yoksa temel akidelere bağlı inancımız ve kültürümüze göre mi bir gençlik için meşgul olacağız. Kendi dairemiz içinde şekillenen mi, yoksa toplumun hassasiyetlerini bilen, medeniyet algısı içerisinde ideallerini kendilerinin belirleyeceği, mücadeleci ve maziden atiye uzanma hayali kurgulayan bir gençlik mi hayal edeceğiz.

İşte asıl sorun bu temel düsturlar üzerinden yeni nesile ne verdiğimiz, ne kadar emek harcadığımız ve ne için onları belli bir yol üzere yürüttüğümüzle alakalıdır. Yeni yetmeler gibi sözlerle başlayıp gençliğimizin meselelerine bigâne kalanlar kendi evladının mahcubiyeti ve nedametiyle karşılaşırlar. Bundan mütevellit hangimizin parası ve zamanının temel düsturlar dairesinde gençliğe harcandığı konusu iyi muhasebe edilmelidir. Hangimiz partimizde, derneğimizde, vakıf ve kulüplerimizde bu gençleri dolgu malzemesi yapmak ve bizim gibi düşünsünler demek yerine istikbalin bağımsız kartalları olsun diye fedakârlık yapıyoruz. Bunu iyi analiz yapıp ona göre hareket etmek doğru olacaktır.

Bu minval üzere yeniden bir tefekkürle gençlerimizi düşünmek ve onların dünyalarının gerçekleri içerisinde değerlendirmemizi yapmak durumundayız.

Emek harcamalıyız?

Yoksa en kolayıdır ??gençlik çok bozuldu? deyivermek?

 

 

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?