<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Rüyalarımızın bile tahrip edildiği bu hayatın içinden gözüküp, dışında kalan kişileriyiz. Ama biliriz ki, savaştan ne kadar nefret etsek bile, özgürlüğümüzü hep mücadeleyle kazanıyoruz. <strong>Her şeyin konuşulduğu, yazılıp ve çizildiği hazır bir dünyada olsak dahi, hiçbir şey, yerli yerinde kalmadı.</strong> <em>“Şair burada ne demek istemiş”</em> dediğimiz günden beri, saatlerimizin yelkovanı ters yüz oldu. <strong>İçimize kaçan kestirmeler, fikir serbestliği yaylalarında bizi yanlış yola saptırdı.</strong> Göçlere eşkıyalar musallat oldu ve kervanın emniyeti bozuldu. Yapay bir izahat modası çıktı çıkalı, gemiler zamanında limana yanaşmaktan aciz kaldı. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><strong><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Ağustos böceğine benzemeye başlasak bile, kelimelerin içimizi ışıtan yanlarına dair, hala umudumuz diridir.</span></span></strong><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif""> Çünkü biz rahmetin ve merhametin yüreğimizde mâkes bulduğuna inanırız. Zaten bizi ayakta tutanda, odur. <strong>Bizi zamanda ve mekânda yalpalamadan sabit kılan odur.</strong> Yaralarımızın dağlanıp, kabuklarının düştüğü gün, artık taburcu olabileceğimizi hissettiren odur. Sırtımızı dayayacağımız duvarlarımızın temelleri böylesine sağlamken, adımlarımız titrek ve zikzak yürüyor. Çünkü vicdanımız ve ahlakımız istilaya uğramış durumda. <strong>Her gün kulun hakkına riayetsizlikten defterlerimiz kabarırken, nutuklarımız arşı alaya yükseliyor.</strong> Renklerimiz gün içinde defalarca değişiyor, kalbimize ağrılar yerleşiyor ve fakat yüzümüzde yalancı bir tebessümün esintileri geziniyor. Çünkü konuşanlar takdir alıyor, susanlar tahtaya yazılıyor.</span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><strong><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Ulema ve ümeranın tıkır tıkır işlemeyen lafazanlıklarını, bir akşam gün batımında izlemek isteyen varsa, üzerindeki ağırlıklardan vazgeçmesi gerekir.</span></span></strong><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif""> Zenginlik uğruna, ne ırmak kaldı, ne göl, ne deniz. Her şey gördüğümüzden farklı hale geldi. <strong>Husûsen, uzaktan büyük addettiklerimizi, yakından tanıdıkça cüceleştiklerine şahitlik ettiğimde anladım bunun böyle olduğunu.</strong> Fakat ey dil! Sen yok musun ki, kandırmaca kapanlarına bizi mahpus eden. Kâh elleri patlatırcasına alkış alan, kâh inkârın mağlubiyetine sığınan. Kâh yalanın ucube yüzündeki kalfalıktan ustalığa yükselen, kâh farkında değilmiş gibi dizini döven. <strong>Besmeleyle başlayan haram işlerin habercilerine ve ulaklarına devlet nişanı dağıtan yutturmaca adalet, kahrolasın ve dahi kahrolacaksın.</strong> Başkalarına iyiliği emredip kendini unutan Yahudi bilginleri gibi, bugün etrafımız peygamberin öğretilerinden münezzeh bir hale dönüşmüş durumda. Her şey cahiliye devrinin kısır döngüsüne teslim olmuş. <strong>Kuşlara özgürlük diye bağıranların ellerinde sapanlar, mesafesiz ve sınırsız avlanmanın peşinde koşmakta. </strong>Mukaddes bir ilticayla başlayan medeniyetin emekleri, resmi yazıların yetenekli dalkavuklarının elinde kekemeye dönüşmüş durumda. Tekerleği bulanlar, bunları düşünmemişlerdi. Falanca marka arabanın mühendisi de fazla övünmesin hız limitiyle. Zira bizdeki döneklerin hızına yetişmesi mümkün değildir. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Günlerimizin ve gündemimizin sıcak gelişmelerinden payımıza düşenleri araklıyorum zaman zaman. Çünkü göğsümüzü yarıp yıkayacak kadar değerli değiliz. Bunun yapılması için bir sebepte kalmadı zaten. Her şey ayan ve beyan ortada iken, herkes gündüz gözüyle fişekler savurmanın peşinde. Biz gördüklerimizin ve duyduklarımızın günahkârlarıyız. <strong>Dilimizin günlük işleri arasında büyük bir çekiştirme galerisi inşa etmişiz.</strong> Bir köy var ilerde, adı ahlak, adı vicdan ve adı adalet diye anılan. O köy artık bizim ellerimizden uçup gitmek üzere. Sınırlarımızda gözükse de, savrulan kardeşliğimizin rüzgârlarında erimek üzere. Boğulmak üzere insanlığımız bir damla yağmur suyunda. <strong>Dünya, kargalara kalmak üzere…</strong></span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="text-align:justify"><strong><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Müsait hamilerin kucağında, kabahatlerimiz kış uykusuna dalıyor.</span></span></strong><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif""> Birilerine alın yazınız böyleymiş diye teskin veriliyor. Namlusundan çıkmış iffet ve insanlık, kör kurşun niyetine tarif ediliyor. Karıncaların yuvası bozuluyor ve herkesi alacağını yazıyor. Kabaklar gök kubbenin altında başımıza patlıyor. <strong>Bu çağı kendi ellerimizle bu hale getirdik. Ancak silkinmemiz gerekmektedir.</strong> İçimizdekileri ayıklamamız icap eder. Gözlerimize çektiğimiz millerin sessiz kalan büyülerinden kurtulduğumuzda, güneş yeniden üzerimize doğacaktır. Hırslarımızdan sıyrıldığımızda, gerekirse denizler bir kez daha yarılacak ve kendi ellerimizle yaptığımız modern putlar devrilecek. Biz toprağın mesajını aldığımızda, umut çiçeği dört mevsim açacaktır. <strong>Arife tarif gerekmediğini anladığımızda, görünen köy de, kılavuz istemeyecektir.</strong> </span></span></p>
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?