Kadın Mühim, Aile Ehemdir

Alper Duran
Alper Duran
Kadın Mühim, Aile Ehemdir
07-11-2018

Toplumların manen güçleri aileye, ailelerin güçleri ise kadınlara bağlıdır. Kadınlar sağlam bir milletin en temel yapı taşıdır. Özellikle bizim kültürümüzde ve inancımızda başta annelerimiz olmak üzere; eşlerin, kızların ve gelinlerin müstesna yeri vardır. Cenneti dahi annelerin ayaklarının altına seren bir inançtan gelmenin şuuruyla hareket edilmesi gerekir. Zira bizim için kadın denince, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem´in (as)  eşi ve arkadaşı Hz. Havva annemiz, Hz. Hacer Annemiz, Peygamber Efendimiz ´in (sav) kıymetli eşleri başta Hz. Hatice ve Hz. Aişe annemiz olmak üzere diğerleri, Hayme Hatun, Kara Fatma, Nene hatun ve daha niceleri aklımıza gelmektedir. Bizim için kadın denince her birimizin o vefakâr ve cefakâr annesi, ablası, kardeşi, teyzesi ve halası aklımıza gelir.

Kadınlar bizim toplumumuzda Orta Asya´dan beri hem idari ve siyasi, hem ekonomik, hem de toplumsal meselelerin içinde aktif bir şekilde yer almıştır. Eski Türk tarihine baktığımızda Kağanın hatununun toylara katılması, o günkü şartlar içinde çok önemli bir durumdur. Daha sonra milletimizin İslamla müşerref olmasıyla birlikte Kuran ve sünnet akidesi kapsamında kadınlarımız ve kızlarımız mütemadiyen el üstünde tutulmuş ve onlarca yaşanmış örneklerle bu durum toplumsal olarak tecrübe edilmiştir. Bizim milletimizin töresinde, geleneğinde ve inancında bugünkü dağılmış ve şaşırmış şahsiyetsizlerin düştüğü durumu tetikleyecek ve destekleyecek zerre-i miskal bir nişane yoktur. Çünkü bizim imanımızın gereği, Kuran ve sünnetin emirleridir. Bu emirleri içerisinde insana verilen değerin yanında kadın ve erkek cinsiyetine de dikkat çekilerek ayrıca üzerinde durulmuştur. ?Kadınlarla iyi geçinin.?  (Nisâ sûresi, 19) ayet-i kerimesi açık ve nettir. Allah´a inanan herkesin bu ayete riayet etmesi şarttır. Bununla birlikte Peygamberimizin hadisi şeriflerinde ?Ashabım! Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Vasiyetimi tutunuz. Zira onlar sizin idarenize ve himâyenize verilmişlerdir? buyrulmaktadır.Bir başka hadiste ise; ?Şunu bilin ki, sizin kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır? ibaresi, aslında kadın haklarını en güzel bir şekilde belirlemiştir. Şimdi hem Allah´a hem de Peygambere inanan kişilerin bu ayet ve hadisler ışığında hareket etmesi gerekir. Bununla birlikte kadınların eşlerine, çocuklarına ve akrabalarına da nasıl davranması gerektiği harfiyyen belirlenmiştir.

Şimdi son zamanlarda ülkemizde bir kadın cinayeti, kadınları dövme ve buna benzer bir dizi ahlaksızlık ve canilik almış başını gitmektedir. Dikkat edilirse bu kişiler yukarıda ifade ettiğimiz gelenek ve göreneklerimizden, inanç ve maneviyattan uzak, bihaber veya içinde gözükse de içselleştirememiş kişilerden oluştuğu görülecektir. Modern dünyanın bize sundukları ile bizim töremiz birbirine uyuşmamakta ve sonuç olarak bu tip durumlar zuhur etmektedir. Bununla birlikte ülkemizde maalesef basının da bu işi ballandıra ballandıra anlatması ve sanki kadın nasıl dövülür ve öldürülür diye seminer verir gibi haberlerin yapılması da, bu işi çekilmez hale getirmiştir. Devletimizin de bu işi çözmek maksadıyla teşkil ettiği Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, feminist ruhla hazırladığı mevzuat ve uygulamalarla meseleyi tümden arap saçına döndürmüştür. Toplumdaki kadına her türlü şiddeti önlemek adına yapılan haksız ve dengesiz eğilimler, yeni sıkıntıları fitillemiş ve muvazenenin kaybolmasına yol açmıştır. Asırlardır süregelen Türk aile yapısını eşitlik sağlayacağım diye Hans´ın, Coni´nin ve Gabriel´in ailesinin şartlarına uyarlarsan olacağı zaten buydu. Bir ailede çıkan huzursuzluk eski dönemlerde büyüklerin ve akrabaların araya girmesiyle çözüme kavuşurken, şimdilerde kadının mutlak üstünlüğü kapsamında karakol ile başlayan bir süreç içinde yol alınmaya çalışılmaktadır. Hâlbuki Türk toplumunda karakolluk olmak veya mahkemelik olmak deyimi, işlerin sarpa sardığı ve istenmeyen bir durumun ifadesidir.

Bizim inancımız ve kültürümüz dairesinde kadınlarımıza elbette sahip çıkmalıyız. Çünkü yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi bu toplumun en temel öğesi kadındır. Yine peygamber efendimizden örnek verecek olursak ?Veda haccı sırasında Rasulullah (s.a.v)ın kafiledeki develerin yürüyüşünü ezgileriyle diri tutan bir hizmetkârı vardı. Adı Ençeşeydi, sesi çok güzeldi. Ençeşe bazı ezgiler okumuş develeri iyice hızlandırmıştı. O günlerde develeri ezgilerin temposuyla götürmek adettendi. Develer ezgiye göre hızlanıp yavaşlıyorlardı. Belki yavruluk dönemlerinden beri bu eğitimi alıyorlardı. Kervandaki kadınların ve ezvacı tahiratın güç yetirmeyeceği şekilde develerin hızlı gittiğini gören Efendimiz Ençeşe´ye seslendi. Ey Ençeşe dikkat et, ağır ol, pırlantaları, kristal parçalarını kırma. Efendimizin bakışıyla kadın bir billur, bir kristal, bir pırlantadır. Asla şiddet görecek, ezilecek, dövülecek bir meta değildir? diye buyurmuşlardır.Ancak meseleye bu nazarla değil de, pozitif ayrımcılık konusunda bakılarak kantarın topuzu kaçırıldığında, bu durum ortadaki sorunu kaldırmak yerine maalesef daha çok tetikleyerek işi içinden çıkılmaz hale dönüştürür.

Kim ne derse desin hakikatleri konuşmaktan asla vazgeçmemeliyiz. Biz hayatımızda dengeli ve adil olmak mecburiyetindeyiz. Şayet bu adalet ve denge anlayışı gündelik alkışlara feda edilirse toplumun diğer öğeleri de zarar görür. Bakınız şu cennet vatan uğruna canını feda eden şehitlerimizi akşam haberlerinde iki buçuk dakika veren, memleketimiz için ilmi araştırmalar yapanları haber kıtlığı var ise ancak detay haberde sunan, iyilik ve güzelliklerin timsali olabilecek bir olayı programın sonunda birkaç saniye gösterenler, maalesef kavgayı, hırsızlığı, arsızlığı ve gayr-ı meşru ilişkiler sonucu kadının sözde mağduriyetini ülkenin temel gündemi haline getirmektedirler.  Böylesi olaylar, reyting ve rağbet uğruna sürekli en mühim habermiş gibi gündemde tutuldukça kadına şiddet konusu bu memlekette çözülemez. Bununla birlikteailenin kutsallığından bahsedip evliliğe darbe vuran ilişki tiplerinin yanında devletin en yetkin kişilerinin yer alması, hem böylesi hayatları özendirmekte hem de meselenin özünden uzaklaştırmaktadır. O zaman maksat aile değil, kadın odaklı olduğu düşünülmektedir. Bu mantık hangi medeniyeti kurgulayabilir. Hak ve hakikati belirtmek yerine yanlış olana destek verildiğinde, maalesef o çok izlenen acı haberler devam eder.  Bizlerde iki saniyelik vah vah ederek üzerimize düşen vazifeyi yerine getirmiş oluruz.

Peki, ne olmalı ki şu çok muzdarip olduğumuz parçalanmış aileler yok olmaya devam etmesin. Kadınlar şiddet görmesin ve dahi ölmesin. Çocuklar mutlu bir ailede büyümenin huzurunu yaşasın. Elbette sonuç odaklı düşünüldüğünde birçok tedavi yöntemi bulunabilir. Ancak bizim temel kaidelerimiz içinde kalmak şartıyla kalıcı bir çözüme kavuşulabilir. Öncelikle kadın veya erkeğin bir insan olduğu ve yardılanı yardandan ötürü sevmenin gerekliliğini bilmeliyiz. Bu anlayış hâkim olunca zaten konunun çoğu halledilmiş olacaktır. Devletimiz, okullarımız, özellikle sivil toplum kuruluşlarımız ve kamuoyu bunu anlatmalı ve bununla ilgili mevzuat, program ve projeler yapılmalıdır. Kadın kadınlığını ve erkekte erkekliğini bilmelidir. Maddi konular ailenin manevi güçlerinin ve kaidelerinin önüne geçmemelidir. Evlilik bir şirket ortaklığı değil; hayatın yeniden şekillenip iki bedenin tek vücut ve tek hayat olmasıdır. Bu hayattan yeni meyvelerin ve daha huzurlu ve dayanışmalı bir yaşamın var olmasıdır.

İki tarafta yerini, yurdunu, konumunu bilirse büyütülecek olaylar çıkmaz. Başta Devletimiz ve kamuoyu kadını koruyacağım diye adaletsizliği tetiklerse çözüm üretilemez. Herkes yaptığından ve yapmadığından sorumlu olmalıdır anlayışıyla problemlerin çözümüne bakılmalıdır. Haddini ve hududunu bilmek aslında huzurlu olmanın en önemli argümanıdır. Vesselam?

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?