Kitapsız Okurlar

Alper Duran
Alper Duran
Kitapsız Okurlar
26-12-2018

Memlekette kitap okuma oranımızın azlığı ile hayıflanan hatırı sayılır insanımız bulunmaktadır. Bunların birçoğu okuryazar iken, bir kısmı ise bu mecra ile uzaktan yakından alakası olmayan kesimdir. İkinci kesimi bir kenara bırakalım ama kitap ehlinin de okumakla alakalı düşünceleri maalesef kâmil bir düzlemde değil. Kitabı ve onun muhtevasını görmek ve gözlemlemek yerine kitabın bizatihi kendisini ve şeklini abartan, büyüten ve bir ağabeyimizin dediği gibi ?putlaştıran? bir anlayış olduğu ve bu durumunda makbul olmadığını özellikle belirtmek gerekir.

Ülkemizde kitap ile alakalı ne zaman bir muhabbet açılsa hemen dinimizin ilk emrinin oku olduğu, onun için çok okumamız gerektiği, ancak ve maalesef bu konuda fazlaca eksiğimizin olduğu belirtilmektedir. Bu serzeniş ve tespit doğru olmakla birlikte eksiktir. Zira biz okurken bir amaç ve hedef için okuruz. Okumaktaki amacımız ve hedefimiz ?Kitab?ı okumaktır. Çünkü bütün kitaplar ?Kitab?ı anlamak ve daha iyi anlatabilmek için yazılır ve okunur. Bunun dışındaki bütün okumalar bizim dünyamızın dışındadır. ?Kitab?ı okumadan kitap okuyanların akıllarının şaşması, ruhlarının bozulması, karakterlerinin değişmesi ve kulluğunun azalması muhtemeldir. Asıl kaynağı bırakıp tali yollar ile su gözelerini temel kaynak ilan etmek aklın şaşkınlığıdır. Akıl tutulmaya ve şaşmaya başlayınca hakikatler karanlığa gömülmeye başlar. Onun için okumanın temel kitabının ne olduğu ve daha sonra okunacak olanların düzleminin hangi minvalde olacağı bilinmelidir ki, insanoğlu şu şikâyet ettiği çekilmez dünyaya bir nizam getirebilsin.

İkinci husus okumanın dar bir kalıba sokularak insanların tefekkür istidatlarının zayıflatılması meselesidir. Okumak, belli harflerin yanyana getirilerek oluşturulan kelimelerin ve cümlelerin belli zihinlerde hayat bulmasından ibaret değildir. İşte bunun en önemli ispatı ise Rabbimizin Peygamber Efendimize ilk vahyi gönderdiği sırada ortaya çıkmaktadır. Yüce Allah Peygamberimizin ümmi olduğunu bildiği halde ona ?oku? emrini iletmiş ve peygamberimizin ben okuma bilmem cevabına ise ?yardan rabbinin adıyla oku? ilahi cevabı verilmiştir. İşte okumanın ne denli geniş bir anlam ifade ettiğini bu ilahi hitaptan anlaşılmaktadır. Bir alfabe üzerinden okuma bilmeyenlerin ne denli irfan sahibi olduğunun örnekleri şaşılacak sayıda mazimizde mümtaz yerini almıştır. İşte bu irfan sahipleri ?Kitab?ı okuyup anlayan veya ona tam manasıyla teslim olup buyruklarını özümseyen ve hayatına aksettiren kişilerdir. Bunlar maddi bir okuma yapmamış olsalar bile daha geniş manada hayata bakmanın lezzetini tatmışlardır. Bir alfabenin ötesinde, Allah´ı ve onun kudretini okumuşlardır. Kâinatı, tabiatı ve insanı okumak okumaların seviyesi içinde önemli bir yeri vardır.  Geceyi, gündüzü ve ayın evrelerini okumak, denizleri, gelgitleri ve yanardağları okumak, mevsimleri düşünüp her bahar yeniden dirilişi okumak bambaşka bir merhaledir. Yoksa ?bizim oğlan bina okur döner döner yine okur? veciz sözünün mahiyetine giren okumaların bir aşamadan sonra pekte kıymeti yoktur.

Okumanın bir ehemmiyetinin olmadığı değil, muhtevasının bırakılıp şekli ve sayısal verilere indirilmesi hususu en çok değerlendirilmesi gereken bir meseledir. Yani öncelikle ?Kitab?ı okumak ve daha sonra onu daha iyi anlayabileceğimiz ve anlatabileceğimiz kitapları okumak en doğru olanıdır. Zihnimizi bulandıran ve ilmi mevzular üzerine tek bir cümlesi olmayan dolambaçlı bir mantıkla yazılmış kitapların okunması neye ve kime fayda sağlamaktadır. Ahlak, edep, ilim, fen, edebiyat ve tarihimizi anlatan değerli kitapları çokça okumak, elimize geçen her kitabı okumaktan bin derece evladır. Zira medeniyetleri laf kalabalıkları değil, derin fikriyat inşaa edebilir. Niteliğin en fazla aranması gereken yer kitaplar ve onların insanoğluna kattıklarıdır. Kurusıkı cümleler, hissiz kelimeler ve ruhsuz temalarla yazılmış metinlerin gönüllerde yer bulması mümkün değildir. Modern çağların yönlendirmesi ile belli bir vakit gündem olsa bile devamlılığın sağlanması olanaksızdır. Kitabın hakikatin merkezine giden yolları vardır. O yolların varlığı ve gücü ne ise o nispette insanoğlunun dimağında yer eder. O kitap bir gün kaybolsa bile yazılanların etkisi asırlarca devam eder.

Şimdilerde maalesef batı toplumunun bireyselliği üzerine kurgulanan bir yaşam tarzı üzerinden kendimizi değerlendirmekteyiz. Bu durum yanlış ve tehlikelidir. Anadolu kültüründe sohbet kültürü vardır. İctimai meselelerde daha bilge ve irfan sahibinin fikirlerini dinleme ve onun üzerinden muhakeme ve istişare kültürü vardır. Ancak batı toplumları her hususu bireysel olarak araştırma ve öğrenmek durumundadır. Ayrıca istişare ve muhakeme kültürü de zayıf olması nedeniyle yine birçok konuda Anadolu irfanlığı dediğimiz bu derin kültürün gerisinde kalınmaktadır. Maalesef kıyaslarımız doğru kaideler üzerine bina edilmemektedir. Bu durum kendimizi olduğumuzdan daha küçük ve kötü göstermeye sebep olmaktadır ve sonuçta özgüveni az bir toplum olarak yaşamak durumunda kalmaktayız. Bizim hayatımızın ve dahi ölümümüzün çerçevesini çizen ?kitap? ile başlayan ilim, irfan ve insanlık yolculuğu, diğer kitaplar ile daha da derinleşir ve berraklaşır. Bu yol dışındaki okumalar lafı uzatır ve hedefi saptırır.

Hülasa, şu yerleri gökleri ve ikisi arasındaki herşeyi yaratanı okumadan, anlamadan ve şu hayatın varlığını ve bizlerden asgari olarak ne istediğini çözmeden yapılacak maddi okumaları yeterli görmüyoruz. Biz ?oku? emrinin genişliğini savunan ve bu geniş nazar ile okumaların yapılması gerektiğini savunmaktayız? Aslında biz evvela bir mağaranın kapısını ören örümceği ve oraya yuva yapan güvercini okumaktayız...

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?