Anne çocuğuna, koca karısına zırhtır.
Aile yuvası ise hepsine...
Başımıza gelen musibet ve belaların temelinde; evlerimizin ?Yuva? olmaktan çıkıp, pansiyona dönüşmesi yatıyor.
Taş yerinde ağırdır demiş eskiler.
Tıpkı öyle;
Anneye yuva gerek, Anne yuvasında gerek.
Kadını ?geçim? adlı Pehlivanla güreştirmek, ona yapılacak en büyük zulüm.
Akşam ezanı, bizim için eve son giriş sireni idi çocukluğumuzda.
Hem de herkesin herkesi bildiği, tanıdığı, akraba olduğu bir mahallede oturmamıza rağmen.
Akşam yemekleri, iştiraki mecbur olan Aile toplantılarıydı adeta.
Şimdi sokaklar kötülük ve kötülerle dolu ama gel gör ki ev kilitli, ev ahalisi darmadağın.
Yeniden yuva kurmaya
Yeniden yuva olmaya
ve
Yeniden yuva kalmaya mecburuz.
Evlerimizi güvenli limanlara dönüştüremediğimiz sürece; hem huzura hasret kalmanın, hem de ciğerparelerimizi kurda kuşa kaptırmanın önüne geçmek mümkün görünmüyor.
Aslında çok uğraşmaya da gerek yok:
Köklerimize tutunalım yeter? (H.M.)