Menfaatin Yolu Düzdür

Alper Duran
Alper Duran
Menfaatin Yolu Düzdür
19-09-2018

Paranın satın alamayacağı şeylerin her geçen gün azaldığını görmek ve buna şahid olmak üzüyor insanı. Şartlar oluşmadığı zaman çoğu insanın kabadayıca sözler söylemesine bakmayın, iş kendine gelince ve şartlar oluşunca hemen değişiveriyor insan. Aynı zamanda daha önce söylediklerinin tam tersine kılıf bulunur. Bu durum, bizim insan kalitemizin menfaat ile imtihanında kaybettiğinin resmidir. Yaşadığım ve şahid olduğum birkaç hususla izah edelim meseleyi.

Gerek dünyada gerekse ülkemizde her alanda güç dengeleri önemlidir. Yani haklı ile güçlü arasında bir tercih yapma noktasına gelince çoğu insan güçlüden yana tavır alır. İşte asıl mevzu burada kendini gösterir ve sağlam bir duruşun imtihanı böylesi durumda açığa çıkar. Kendisini sözleri ve yaptıklarıyla sürekli müsavi gördüğüm ve bu nedenle kıymet verdiğim bir hocamız şöyle demişti ?1982 Anayasası % 92 gibi bir rekor oyla kabul gördü, lakin o dönemin şartlarının da böylesine yüksek bir oy almasında önemli bir yer tuttu. Elbette şartlar göz önüne alınmalı, ancak yeni bir döneme girerken bu millete uygun bir Anayasa yazılmalıydı. Milletimizin mazisine, mefkûresine ve istikbaline münasip bir bütünlükte kaleme alınmaması nedeniyle söz konusu Anayasa´yı tenkit ettim.  O dönem birlikte aynı cenahta olduğum bir arkadaşımda tam tersine 1982 Anayasasını muhafaza etti ve ekledi ülkenin anarşi durumundan selamete ancak bu Anayasa ile çıkabilir. Hatta Türkiye tarihinde yapılan en iyi ve en düzgün anayasa 1982 Anayasası´dır. Bu tartışma o gün ve devam eden süreçte peyderpey sürdü. Ancak yıllar sonra güç dengeleri değişti ve aynı kişinin Milletvekili oldu. Meclis kürsüsünden 1982 Anayasası´na bir zulüm sistemi mahiyetindeki sözlerini duydum. Milletimizin makûs talihinin değişmesi için bu anayasanın derhal değişmesinin bir zorunluluk olduğunu ifade etti.? İşte güçlüyü değil haklıyı tercih edebilmek için laf bezirgânlığı yapmak değil, her ne şartta olursa olsun Anadolu tabiriyle adam gibi dik durmak lazımdır.

Bir de kendi yaşadıklarım üzerinden örnek vererek devam edelim. Ülkemizi son dönemde en çok uğraştıran ve sekteye uğratan fetö ile alakalı birkaç anımı paylaşayım. Ben köyde ilkokulu bitirdikten sonra ilk defa ortaokulu okumak için dışarıya çıktım. Erzincan İmam Hatip Lisesinde orta ve lise tahsilimi tamamladım. O yıllarda ülkemizde 28 Şubatın ayak sesleri ve nihayetinde post modern darbesi yapılınca ve bu darbe süreç olarak devam edince gazeteleri, dergileri, televizyonları ve daha birçok alanda maddi manevi gücü olan bu yapılanmanın müntesipleri sistemin içerisinde hiç mağdur olmadan güçlerine güç katıyordu. O dönemin Başbakanı Bülent Ecevit hükümeti basit bir dini ibadeti yerine getirenleri bile tahkim ederken Fetullah Gülen cemaatine medhiyeler dizdiriyordu. Ne var ki bu yapı gün geldi yarım asır mücadele sonucunda iktidara gelen muhafazakârlarında en iyi yareni oldu. Daha sonraki süreç ise hepimizin malumu. Ancak o dönemde bu yapının yakınından geçmeye çalışanlar var ya; işte onlarla konuştuğumuz zaman istikbalin bu yapının içerisinde yer almakla kazanılacağını söylemekten geri durmuyor ve bu yapının her türlü faaliyetini destekliyorlardı. Ta ki düzen değişene kadar. Ne yazık ki, dün onları muhafaza edenlerin çoğu bugünün en büyük çığırtkanlığını yapmaktadır. Unutmayın, kim ki bir şeyi ısrarla gündeme getirip her ortamda fetö veya buna benzer bir mesele üzerinde hassasiyetle durduğunu ifade ediyorsa geçmişte az veya çok bağlantısı vardır. ?Menfaatin yolu düzdür? derler, herkes yürümek ister. Elbette gönül karda gezer lakin bu karaktersizlik seviyesi değildir. Dünya yuvarlakmış da bu kadar yuvarlak olduğunu yaşadık gördük işte. Bununla birlikte hakiki vatanperverler ve devletine karşı her türlü arızayla mücadeleyi kendine asli vazife olarak gören yurdum insanı istisna.

Bugün meseleyi devlet üzerinden götürüyoruz bir misal daha verelim. Doksanlı yıllarda devletimizi darul harp gören bir kesim vardı. O yıllarda yaşım gereği bir türlü anlayamadığım bu tavrı, yıllar sonra daha iyi fehmettim. Şunu herkes bilmeli ki, bu devlet islam devleti, bu yurt islam yurdu ve bu millette Müslümandır. Aksaklıkların ve eksikliklerin olması umumi hakikati değiştirmez. Su akar yolunu bulur. Zira bunun en nadide örneğini 15 Temmuz´da ve Afrin seferinde gördük. Tenkit edilen gençliğimiz ve toplumumuz önce 15 Temmuz darbe girişiminde tekbirlerle memleketini bir kez daha muhafaza etti ve Afrin seferine de düğüne gider gibi sevinçle aşkla gidip zaferle döndü. Ancak bir takım aksaklıklar yüzünden toplumu başka bir şekil ile toptan ötelemek ve devleti darul harp ilan etmek nerden bakarsanız bakınız yanlışın dik alasıdır. Ancak bu kişilerin yanlışlıklarının yanında iyi bir insan ve Müslüman olmaya gayret ettiklerine de şahidim. Gel gör ki devleti o yıllarda tahkir edenler yıllar sonra bakanlıklarımızın ve diğer kamu kuruluşlarımızın mümtaz yerlerinde bize devlete hizmet etmenin kutsallığı ile alakalı vaaz vermeye başladılar. Menfaat kelimesini duyunca bu meselede nedense hemen aklıma gelivermektedir.

Daha nice mevzuyu burada ifade edebiliriz, lakin konunun özünün anlaşılması açısından yeterli sanırım. İnsanın bir duruşu olmalı. Güç dengelerine göre eğilip bükülmemelidir. Bu durum asla yanlışından dahi dönülmemesi anlamına da gelmemelidir. Hakikat tüm zamanların ve mesafelerin üstündedir. Çağlar değişse de hakikat değişmez. Güneş batsa da değişmez, yağmur yağsa da değişmez. Bu nedenle namının halk ve hak nezdinde yürümesini istiyorsan menfaatin esiri değil dürüstlüğün ve hakikatin adamı olmalısın?

 Vesselam?

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?