<p>Bursa’da bir esnaf, bir bileklik bulur.</p><p>Fikir almak için gittiği sarraf, çok özel bir elmas tasarım olduğunu ve en az iki milyon lira edeceğini söyler.</p><p>Takamın büyüklüğü, niyetini bozamaz. </p><p>Mücevherin sahibini bulmak birçok yere haber bırakır.</p><p>Sonunda sahibi bulunur...</p><p>O şahsa ait olduğuna kanaat getirdikten sonra teslim eder.</p><p>Bilekliğin sahibi, soğuk, ilgisiz ve üstenci bir tavırla teslim alırken, bu güzel insana, bir teşekkürü bile çok görür.</p><p>Olaya şahit olanlar, </p><p>''Yahu sen nasıl adamsın, bir ödül ver, ya da bir teşekkür et veya hiç değilse bir sevin. Senin ruhun yok mu, taş mısın sen'' diye çıkışırlar. </p><p>Adam; ''Neyine teşekkür edeceğim. Zaten sertifikalı ürün kimseye satamazdı. Beni oyaladığı için, asıl onun benden özür dilemesi lazım'' der.</p><p>Ve iki milyonluk mücevheri, sırf helal/haram kaygısıyla iade eden adamın şaşkın bakışları arasında, oradan uzaklaşır...</p><p>Bu hissiz oduna, sizin de ağzınızın kötüsü kaldı değil mi?</p><p>Allah'ın servet verip, bir kuru teşekkürden ibaret, nezaket ve zarafet kırıntısından mahrum bıraktığı şahıs için ne dersiniz ve kime, neye benzetirsiniz bilmem.</p><p>Ama</p><p>Ben kimlere benzediğini galiba çok iyi biliyorum.</p><p>Hani şu, iktidarın yaptığı hiçbir hizmeti görmeyen, hiçbir iyiliği ve gelişmeyi kabul etmeyen, biraz sıkıştırınca da ''Ee canım, yaptıysa bizim paramızla yaptı, kendi cebinden mi yaptı '' diyerek; insanı alnının çatından kaşıyanlar var ya, işte onlara benziyor...</p><p>Hem bunlar öyle az buz da değiller ha. </p><p>Hemen yanımızdan, yakınımızdan başlamak üzere, sayıca o kadar çoklar ki.</p><p>Hatta biraz daha gayret etseler, bizi geçecek kadar çoklar...</p>
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?