<p>Okul idarecilik, günlerimizin unutulmayan, hatıraları çok fazladır. Olayın şiddetine, yankısına göre; hafızanızda canlılığını koruyan, bazılarını aktarayım.</p>
<p>Yaklaşık kırk yıl öncesinde söz edeceğim.</p>
<p>Yatılı öğrencilerimizi, Hasta Hanelere göndermek, üzerinden; Öğretmen arkadaşların ve personelin, muayene için, çektiği sıkıntıları anlatayım. Bugün ile; siz karşılaştırınız….</p>
<p>Öğretmen veya öğrenci gurubumuz, Gazi Lisesinden sevki alırdı. O, sevk ile; Şu anda Selçuk Anadolu Lisesi olarak, eğitim ve öğretime devam eden, binadaki; MEB doktoruna baş vururdu. Doktor arkadaş, gerekli muayeneyi yaptıktan sonra; eğer size sadece ilaç verip, okulunuza geri dönecek, durumda iseniz; Elinizdeki reçete ile, okulunuzun anlaşmalı olduğu, Eczaneye gider ve oradan ilacınızı alırdınız. Gazi Lisesinin anlaşmalı eczanesi, Bankalar caddesinde olduğu için; Oraya kadar, gidip ilacınızı almanız, gerekirdi.</p>
<p>Bu anlattığım eğer, işiniz sağlık ocağında bitiyor, şekilde ise; serüveniniz, eczanede biterdi. Okula geri dönmek için; bir yarım saatiniz, geçerdi.</p>
<p>Sağlık Ocağı sizi gerekli görüp, Hasta Haneye sevk edecek olursa; serüveninizin, bu tarafı başlardı. Yine Doktor, tahlil, tetkik, isterse; günlerce oralara gidip, gelirdiniz…</p>
<p>Eğer öğrencileri muayene için, gönderdiyseniz; mutlaka başında sorumlu birisi olması gerekirdi. Okulun aracı yok idi. Sonraları, araç geldi. Eğer, öğrencilerden bazıları; uzman doktora sevki yapılır ise, aynı serüven başlardı. Ayrıca hem personelimiz hem öğrencilerimiz ilaç için, mutlaka anlaşmalı eczaneye gitmek, gerekirdi… Oradan başka eczaneden alma çansınız yoktu. Evet o eczanemiz bankalar caddesinde olduğu için, Hasta haneden, yahut sağlık ocağından işi biten kardeşimiz bu sefer de ilaçlarını almak için, tekrar eczaneye gitmek zorunda idi. Bir de gittiğinizde bazı ilaçlarınız olmayabilirdi. Bu sefer o, olmayan ilaçları almak için tekrar eczaneye uğrayacaktınız. Yani Gazi Lisesi nere, Bankalar caddesi nere... Şimdiki genç nesil her halde bunları hikaye dinler gibi, anlarlar...</p>
<p>Eğer, ilacımız üç- beş günde biten bir ilaç ise; ilaç bittikten sonra tekrar yazdırmak için bu yolu takip etmek, zorundaydınız… Yani yarı çileli yol...</p>
<p>Eğer Okul pansiyonunda; hastalık yahut başka bir nedenle, olağan üstü bir durum söz konusu olursa; gece yatağınızdan kaldırılarak, okula gelmek zorunda idiniz… Çünkü, Pansiyonu çevreleyen; ihata duvarı, ilk zamanlar yok, idi. Sıkıntılar çok idi. Yatılı öğrenci kardeşlerimiz de anlattığım bu muayene olma çilesini yaşamak zorunda idiler.</p>
<p>Şimdi, sağlık açısından ve okul idarecileri sayısı açısından; uygulanan sistemden, şikayetçi olanlara, aynı zamanda; bir hatırlatmadır.</p>
<p>Okul yolculukları, kimi zaman bir macera gibidir. Arkadaş guruplarınız var ise, yol arkadaşınız var ise, şanslısınız... </p>
<p>Kış günlerinde okula gitmek çok zordu. Eğer kar bir hayli fazla yağdı ise, ya karda önceden yürünmüş olan bir izi takip edecektiniz. Yahut karı yara, yara yürüyerek yeni bir iz açacaktınız. Başka seçeneğiniz yoktu. Eğer okulunuzda bir de kalorifer tesisatı yok ise, sobanın etrafında çember olacaktınız. Islak ayakkabılar ile sobanın etrafını çevirenler, sırası ile ayakkabılarını kuruturlardı. Hatta kimi zaman, kuruyan ıslaklıklardan oluşan bir buhar havası ortalığı kaplardı.</p>
<p>Öyle yolları sabahleyin gelip iş makinaları açacak ve siz tıpış, tıpış yürüyeceksiniz! Şansınız var ise, yoldan önceden bir araç geçmiştir, siz o aracın açtığı izden yürüyerek okulunuza ulaşabilirseniz ne mutlu... İşte o yıllarda okula ulaşmanın halini arz etmek istedim.</p>
<p>Malum MEB de çalışıyorsunuz. Benim görev yaptığım o yıllarda; idareci arkadaşların, 18 saat derse girdikten sonra; idarecilik yapmaya devam ettiklerini, önceden belirtmiştim.</p>
<p>Bizim okul, O zaman hem yatılı idi. Hem Okul dışı sınavlarının yapıldığı, bir okul idi. Aynı zamanda, bünyesinde; Orta Okul ve Lise barındırıyordu. Yaklaşık öğrenci nüfusu İKİ bin kişinin üzerinde idi. Yatılı öğrenci sayısı; 150 rakamının üzerinde idi. Okul Müdürünün dışında, okulda idareci sayısı; sadece üç, idi. Yanlış duymadınız, sadece üç kişi… Sınıflar ise, elli kişi civarında idi.</p>
<p>Diğer iki arkadaş, bizim şehrin insanı olmadığı için; ben okulda, her hafta üç gün nöbetçi idareci oluyordum. Evet, haftada üç gün nöbet tutuyordum. Diğer idareci arkadaş AKİF Bey ise haftada iki gün nöbet tutuyordu. Üçüncü arkadaşımız; bayan olduğu için, Pansiyon sorumluluğu üzerinde idi. Canan hanım, bu görevi; arzu, istek ve heyecanla yapıyordu. Yatılı öğrenciler üzerinde; hakkı çoktur. Hayırla anıyoruz, dua ediyoruz. Umarım, öğrencileri de dua ediyordur…</p>
<p>İşte, bu hal yaklaşık sekiz ay devam etti. Çünkü, O gün uygulanan yönetmeliğe göre; idareci atamaları altı ayda bir yapılıyordu. Geçici olarak, öğretmenlerden; idareci görevlendirme imkanı da, yoktu. İdarenin büro işlerinde zaman, zaman öğrenci ve personel yardımı almak, zorunda kalıyorduk…</p>
<p>İşte, bu yıl içerisinde, Kışın en soğuk aylarından birinde; Bizi Okul açısından bir sürpriz bekliyordu.</p>
<p>Okulun kalorifer tesisatı bozulmuştu. Kazan, gece arıza yaptığı için, sıcak suyunun boşaltılması gerekiyor, imiş. O, gece sabaha kadar, Akif Bey ile birlikte; Kazanın boşaltılmasını bekledik. Hava buz, tesisattan akan sıcak su, açıkta ise; biraz sonra, buz tutuyordu.</p>
<p>Kazan boşalıp tamiratı yapıldıktan sonra; devreye girmesi üç- beş gün sürdü. Bu arada Okul, çok soğuk bir durumda idi. Eğitim, Öğretim devam etti.</p>
<p>O geceyi ve sonrasında, okulda yaşadığımız; soğuk ile, mücadele yöntemlerimizi; hala unutamıyorum…</p>
<p>O günleri yaşayan öğrencilerin, öğretmen arkadaşların şöyle bir anılarını canlandıralım istedim.</p>
<p>Bugünlerin kıymetini, bilelim…</p>
<p>O günleri, birlikte yaşadığımız, tüm dostlara; selam ve saygılar… İyi ki, sizlerle; O günlerde beraber, aynı zaman ve mekanı paylaşmışım…</p>
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?