?İbrahim´in duası, Amine´nin düşüydü
Asrında bu dünyanın cennete dönüşüydü
Âsumanı mazlumun ah u enini sardı
Yağmur hüzünle yağar; topraklar kan kusardı
Zalimler hüküm verir; mâsum olan susardı!..
Zulm ile abad olan haddini aşıyordu
İnsanlık küf kokulu bir çağda yaşıyordu
...Nice mazlumun boynu zalimlere eğildi
...Sureta insan olan hakikatte değildi!..
Ne yetimin başını okşayan bir el vardı
Ne de bu mezalimin önünde engel vardı
Ebabiller ağzında rahmet taşıyan kuştu
Gökyüzünde temaşa, yeryüzünde bir muştu
Fahr-i kâinat böyle bir asırda doğmuştu
Ebu Kubeys dağına semâdan bir nur düştü
Onunla Yesrip ismi Medine´ye dönmüştü
...Yeryüzü üstündeki karanlığı atmıştı
...Mekke´yi baştanbaşa bir ziya kuşatmıştı
İsmini yerde insan; gökte melekler andı
Yeryüzü en muhteşem renklerini kuşandı
Saatler uykudayken zaman umudu tattı
Bir kızılca kıyamet! Semada şafak attı
Kâinatı mülteci bir hidayet kuşattı...
Güneşin şavkı düştü karanlıkta yüzlere
Yetim bir rahmet yağdı; kimsesiz, öksüzlere
...O gece sevincinden pervaz ederdi kuşlar
...Bir mübarek beldeye dönüştü sarp yokuşlar
Dünya ile beraber döndü feleğin bahtı
Doğar iken Kisra´nın sallandı tacı-tahtı
Gökten melekler indi, sanki yeryüzü dardı
Doğarken ellerinde kırmızı bir gül vardı
Ağlasa yağmur yağar, gülse güneş doğardı
Hayırlı bir sabahla uyandı herkes düşten
Ve elinde bir kılıç kabzası saf gümüşten
...Ashab-ı Uhdut yandı, ateş yandı, su yandı
...Habbab´ın küllerinde bir insanlık uyandı
Yeryüzünde imtihan için eğildi başlar
Merhaba derdi gökler! Selâm verirdi taşlar
Lâleler boy veriyor, gülüyordu yasemin
Müşrikler bile ona diyorlardı: ?El-emin?
Onunla rengi bile değişmişti matemin...
Risaletle beraber henüz kırk yaşındaydı
Çöle düşecek yağmur bahar telaşındaydı
... O´nun avuçlarında güle dönüyordu har
... O´nun tebessümünde gizliydi leyl ü nehar
Her yerde aynı müjde, her yerde bir işaret
Göklerden damlıyordu yeryüzüne beşaret
Etrafını kuşattı meleklerden bir ordu
Yeryüzünden arşa dek, herkes saf olup durdu
Allah´ın Resulüne Cibril ?İqra? diyordu
Hatice´de metanet, Nebi´de esrarlı hâl,
Onunla sonsuz nura eriyordu her mahal!
?İhlâs ile yöneldi ilk mescit, ilk mabede
?Sırtında işkembeyle namaz kıldı Kâbe´de
Ölmeden gömülürdü toprağa kız çocuğu
Böyle hazin bir çağda başladı yolculuğu
İman ve tevekkülün kesiştiği bu yerde
Hicret vakti gelince, örümcek perde perde
Mağaraya ağ gerdi, güvercinler siperde
Süraka iz peşinde, Ebu Bekir muztarip
?Üzülme bizimledir, Allah;" bırakmaz garip!
... Bir bir yıkılıyordu Lat, Menat, Uzza, Hübel
... Haykırıyordu zaman: ?Ey Nebi! Bekletme gel!..
Siyah kâküllerinden zemzemin suyu damlar
Etrafında pervane oldu nurdan adamlar
Medine´de Ensar´ın kulakları bu seste
Kâinat bu muştuyla dirilir her nefeste
Bülbüller bile mesrur can verirdi kafeste
Sabırla bekliyordu hicret yolunu Hira
Bulutlardan haberi aldı yaşlı Bahîra!..
...Vücudunu Taif´te siper eder iken Zeyd
...Musab´ın ellerinde hidayet buldu Useyd
Neşîdeler güvercin çığlığına karıştı
Misafir etmek için bütün Ensar yarıştı
Kılıcın gölgesinde! Hak nedir, batıl nedir?
Hendek kadar şanlıydı Tebük, Uhud ve Bedir
Bir rahmet bekliyordu insanlık kaç senedir
Şehitlerin kanıyla yerler, gökler yeşerdi
Beşere bu zulmeti yapan yine beşerdi...
...Nebiyi kucaklayıp bağrına bastı zaman
...Artık mutluluğundan ağlıyordu âsuman
Yalancı dünya ile kalmamıştı bir akdi
?Refik´ül-A´la? dedi, yine bir seher vakti
Talihsiz bir zamanda: Artık yaşamak süstü
?Rahmetelli´l-âlemin? yalan dünyaya küstü
Ümmet artık yetimdi; artık ümmet öksüzdü!..
Artık ümmet öksüzdü...
( Seyit KILIÇ - Altınyayla / SİVAS )
Gününüz, geceniz, kandiliniz mübarek olsun dostlar?