Birçok ilimizde, Mayıs ayının hem ölüm, hem doğum yıl dönümü olması nedeni ile; Üstadı anmak adına çeşitli etkinlikler, yapılmaktadır. Bu anlamda daha önceden de paylaştığım, bir anı durumundaki yazılarımı tekrar yayınlıyorum. çünkü, o günlerde en yakınında olan, hizmetinde olan birisi idim. Tarihe kayıt düşmek adına tekrar paylaşıyorum.
Şehrimizde çeşitli zamanlarda düzenlenen şiir geceleri etkinlikleri, beni aldı yıllar öncesine götürdü. Daha lise yıllarındayken tanıştık şiirleri ile, kitapları ile... O günün şartlarına göre elimize geçirdiğimiz kitaplarını bir solukta okuyorduk. Arkadaşlarla konuşarak anlamaya, anlatmaya çalışıyorduk. Üstadın, Çıkarmış olduğu dergileri, o dergilerin içeriği yüzünden yargılanmalarını, kapatılmasını anlamlandırmaya çalışıyorduk. Böylece ilk tanışıklığımız gerçekleşti. Necip Fazıl, ile... Bu yazıları ve eserleri ile olan tanışıklığımız idi. Genç halimizle onu merak ediyorduk. Gazetelerde, çeşitli şehirlerde vermiş olduğu konferansları duyuyor, bizde canlı olarak dinleme imkanını ne zaman bulacağız diye heyecanlanıyorduk.
Bu heyecan içerisinde iken; İstanbul’ da O günkü Spor ve Sergi sarayı'nda MTTB tarafından düzenlenen, Bir Necip Fazıl gecesi olduğunu öğrendiğimde, henüz yeni üniversite öğrencisi idim. Erzurum’dan oraya gitmeye karar verdim. Arkadaşlar edinerek uzun bir yolculuktan sonra; İstanbul da idik. Tarih olarak Nisan ayı idi. Nihayet gece gerçekleşiyordu. Üstad, Necip Fazıldan önce konuşmalar oldu. Hasan Mutlucan, konseri ve arkasından, Yıldırım Gürses, konseri. Bu konserlerin arkasından; Necip Fazıl benim gözümdeki müthiş ihtişamı ile sahnede idi. İnanamıyordum. Senelerce eserlerini okuduğumuz, şiirlerini ezberlediğimiz insan, karşımızda idi. Ona Çok yakındım. Adeta nefesini yakından duymak istercesine; daha da yaklaşmak için çaba sarf ediyorum. O zaman aklıma gelmişti neden bizde, Sivas ta bu konferansı gerçekleştirmeye lim. Çünkü ben Sivas MTTB de görevli idim. Bu vesilelerle çeşitli zamanlarda İstanbul‘a geliyor idik.
GERÇİ BUNA BENZER HEYECANI ERZURUM MTTB Üstadı konferans için Erzurum'a davet etmişti. O zaman çok yakından görme ve dinleme imkanı bulmuştum. Erzurum Havaalanında karşılamış, Dadaş sinemasına kadar refakat etmiştik...
Aradan zaman geçti. Necip Fazıl Erzurum da idi. Ben yine tam tekmil hava alanında karşılayanlar arasında idim. Bu sefer coşku ve heyecanım daha azdı. Çünkü kendisini daha önceden görmüştüm. Biz aynı zamanda MTTB içerisindeki kitap kulübümüzün kitap işi ile uğraşıyorduk. İstanbul'a Büyük Doğuya gider, Üstadın Büyük Doğu yayınevine hem ziyaret hem ticaret için uğrardık.
Nihayet, MTTB merkez yönetimi aracılığı ile; Sivas ta bir konferans vermesi için ikna edilmişti. Tarih belirlenmişti. Mart ayı muhtemelen 17 si. Gerekli hazırlıkların yapılması için; bizi haberdar ettiler. Biz günler öncesinden halkımıza gerekli duyuruları yaptık. O günün şartlarında arabalar tutularak anonslar yapılıyor, afişler asılıyordu. Şehrin en büyük Sinema Salonu olan Esen sineması kiralanmıştı. Rahmetli, Necip Fazıl'ı karşılayarak yanında getirmesi için arkadaşlarımızdan Necaattin Çelik görevlendirilmişti.
Beklenen gün geldi. Günlerden Cuma öğleden sonra, Uçak gelecek ve biz karşılama için hazırlıkları yaparak; MTTB önünde halkımızla birlikte toplandık. Ama, hiç beklemediğimiz bir haber geldi uçak hava muhalefeti dolayısıyla kalkmamış, kısacası Sivas seferi iptal edilmişti. Bizler henüz gencecik, tecrübesiz birileri olarak şok olmuştuk. Çünkü biliyorduk ki; uçak olmazsa, Necip Fazıl gelemeyebilirdi. Bu düşünceler içerisinde ne yapacağımızı şaşırmış, bir halde düşünüyorduk. Bugünün teknik imkanları olmadığı için yolcuların durumundan da haber alamıyorduk. Hayallerimiz, suya düşmüştü. İçimizde karmakarışık duygularla, görevli arkadaşlar birbirimizin yüzüne anlamsız, anlamsız bakıyorduk. Ne yapmalıydık? ne yapabiliriz? Sorusu, gencecik insanların yüzüne acı bir şamar gibi iniyordu.
Arkadaşlarımızdan Rahmetli Yahya ağabeyin aklına telefon etmek geldi. O günün şartlarında herkes de telefon yoktur. Doğruca İslam Kitap Evi sahibi, Mustafa İslamoğlu amcanın dükkanına giderek durumu izah ettik. O da bizlere yardımcı oldu. Yahya ağabey arkadaşlarımızdan da yardım alarak; Necip Fazıl'ın olabileceğine inandığımız, Ankara ve İstanbul da ki telefonları öncelikle Büyük Doğuyu arayarak öğrendi. Eline aldığı listede bulunan tüm telefonları aradı. İstanbul ve Ankara aydınlar ocağı, Rahmetli M. Akif İnan beyin evi, ofisi arandı. Bütün bu aramalar sonunda bir sonuca ulaşamadık. Yaklaşık birkaç saatlik telefon trafiği sonrasında şok olma olayımız devam ediyordu. Kendisine bir türlü ulaşamıyorduk. Nerede olduğuna dair bir bilgimiz yoktu. Kısacası telaşımız ve endişemiz gittikçe artıyordu...