KAZANCIMIZ HELAL LOKMA OLMALIDIR

Orhan Arslan
Orhan Arslan
KAZANCIMIZ HELAL LOKMA OLMALIDIR
16-08-2024

Evet  en  önemli konudur. Helal lokmanın  boğazdan  geçmesi. Hem  kendimiz  için,  hem  ailemiz  için...
En çok şikayetçi olduğumuz helal lokma kazanımı ve tüketimi konusunda özen gösteremedik. Ne alışveriş yaptığımız yerlere dikkat ettik. Ne faize, ne Emeksiz kazanmaya... Hep çuvalladık...
Belirlediğiniz hedefe ulaşmak için; her yolu mübah saydık. Bizim dışımızda inancımıza uymayan insanların kullanım alanlarını tercih ettik. Onların kullanım alanlarına girmekten zevk aldık. Kendi yaşam alanlarımızı, çevremizi oluşturamadık. Kendi alışveriş alanlarımızı oluşturamadık. Helal alışveriş  merkezlerini ciddiye  almadık, yeteri  kadar araştırmadık. Adam  sende, deyip  geçtik.
Hep başkalarının oluşturdukları alanlarda; esir gibi,  yabancı gibi, dolaşır olduk. Domuz eti satılan yerlerden alışveriş yapar olduk. Hatta ürünlerini  tükettik. İlahi mesajı önemsemedik... Başkalarının yapmış olduğu yanlış uygulamaları açıklar olduk. Bizler, doğrusunu yapmayı, helal gıda üretmeyi hedefe koyamadık. Onlar ise; hakim oldukları  bu alanlara bizlerin zorla girme çabasından hep rahatsız oldular. Bu rahatsızlık bile; bizi uyandıramadı.
Israrla alışveriş konusunda gereken özeni  gösteremedik. Dini inançlarımızın, örf ve adetlerimizi, milli değerlerimizi  aşağılayan firmaların ürünlerini, böbürlenerek sırtımıza  geçirdik..

Yahudi  malımı değil mi? Diye  sormadık. Milli damgalı ürünleri  tercih etmedik...   Kendi inancımıza uygun mekanları, alanları, zeminleri oluşturamadık. Beceremedik. Hazır başkalarının kullanıma açtığı alanlara girmeye çalıştık. Öyle yaparak, avunduk... Heyhat, bizim sosyal hayat alanlarımız, çevrelerimiz, mekanlarımız nerede? Diye sorgulamadık. Sorunu çözmek için; kafa yormadık. Prangalı esirler gibi  davrandık...
Çocuklarımıza ideal meslek kazansınlar diye; maddi manevi destekler verdik. Amma, öncelikle onlara; insan olmaları gerektiğini, adam olması gerektiğini öğretemedik. Helal lokma kazanmanın önemini  onlara anlatamadık. Üstelik senelerce  başkalarının  hakkını çalan insanları  onlara  örnek  gösterdik.  
Bize göre eğitim açısından başarılı diye takdim edilen okullara çocuklarımızı; koşarak gönderdik. Eğitim açısından başarılı olduğu iddia edilen; O, okulların ahlak ve maneviyat durumu nedir? Diye sorgulamadık. Oğlum-kızım, falan meslek sahibi olsun da; ne olursa olsun, mantığı ile hareket ettik. Meslek  sahibi  olsun ama mutlaka  helal kazanç elde etsin demedik!  

Baş örtülü annesinin yanında kızımızın neden başının  açık olduğunun hesabını dahi; kendi kendimize  veremedik. Adam sende dedik, geçtik... Hep Diyaneti ve din adamlarını suçladık... Koca bir dinin yükünü onların omuzuna yükledik... Düğünlerimizi, derneklerimizi, kendi inancımıza uygun hale getiremedik. 

Çözümler, değil; ekonomik alanda bile; çözümsüzlükler ürettik. Dini de  Diyaneti de  camiye hapsettik. Sosyal hayatın içerisine  bir  türlü  inanç  değerlerimizi yerleştiremedik. Hayatımızın kırmızı çizgilerini inancımızla belirleyemedik... Cami  dışındaki  hayatımızı  hep  başka  değerler  yönlendirdi.
Yine  bedavacılığı  tercih ettik. Bütün bunlara rağmen, kurtarıcı aradık... Kimi zaman siyasette, kimi zaman tarikatta... Asıl kurtarıcılık yükünün bizim omuzlarımızda olduğunu unuttuk.. Ucuzluğa soyunduk, sorumluluktan kaçtık... Doğruyu sorgulamayı bile; unuttuk... Çünkü, biz her şeyi biliriz... Biz, suçsuzuz.. Biz Deviz... Suçlu hep başkasıdır, dedik... Bütün bu olumsuzlukların temelinin  haram lokmanın boğazdan  geçtiği zaman, olması ihtimalini  aklımıza  getiremedik. Faiz demeden, emek sarf edilmemiş kazanç demeden, yedik, yuttuk... Bedava hayatı gençlerimize  örnek  gösterdik. İş yerlerimizin  bize  emanet edildiği  gerçeğini  görmedik. Oradan elde edilen gelirler ile, ailemizi beslediğimiz  aklımıza  gelmedi.
Mesaimizin çoğu zamanını; inanç sistemimize uygun bir şekilde değil; zamanın ve zeminin uygun şartlarına göre; düzenledik. Kısacası, mevcut sistemin çepeçevre bizi kuşatmış haline; isyan edemedik. Dışarıdan bizi gözlemleyen insanların, görüş ve düşüncelerine göre; uygun hareketler yapmaya başladık. Acaba ne derler? Sorusuna karşı vereceğimiz cevap hep ağır geldi. O, ne derler, sözü  sosyal hayatımızın alanlarını belirler oldu.
İşte  o zaman savrulduk... Helali, haramı  gözetemez  olduk...

Sonuç;

Haram kazanılan aş aştan sayılmaz.
Allah için akmayan yaş yaştan sayılmaz...İlkesini  ıskaladık...

 

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?