AĞRI DAĞI’NDAN SİVAS’A

Ahmet Hasdemir
Ahmet Hasdemir
AĞRI DAĞI’NDAN SİVAS’A
26-08-2024

Ağrı Dağı’na ilk kez çıkmanın heyecanını yaşadığım üç günlük macera, hayatımda unutulmaz bir iz bıraktı. Sivas’tan yola çıkarken zihnimde beliren sayısız soru, zirve sonrasında cevaplarını buldu sayılır.

Dağla ilgili bilgileri yola çıkmadan önce arkadaşlarla bir daha konuştuk. Ağrı Dağı, 5137 metrelik yükseltisiyle Türkiye’nin en yüksek doruğudur. Doğubeyazıt Ovası ile Iğdır Ovası arasında yükselir. Ağrı Dağı 4000 metreye kadar bazalt lavlardan, devamındaki yükseklikte ise andezit lavlardan oluşan volkanik bir dağdır. Dağın zirvesinde bir örtü buzul bulunmaktadır. Okurken kolay ama bizzat içinde olup 4000 metre rakımda andezit lavlardan oluşan siyah bazalt kayaların anlamı daha net anlaşılıyor. Gün gün paylaşacağım maceramızı.

18 Ağustos Pazar günü kaldığımız otelden bizi dağın 2000 m. yüksekliğine çıkaracak olan yerel rehberle buluştuk. Bizi ve kamp malzemelerimizi minibüsüyle otelden aldı 2.100 metreye kadar çıkardı. Çuvallara koyduğumuz kamp malzemelerimizi orada indirdik, at ve katırlarla 3300 metredeki kamp yerine ulaştıracak kişilere teslim ettik. Buradan sonra başladık yürüyüşümüze.

Uzun bir yürüyüş sonrası 3300 metrede kurulu kamp yerine ulaştık. Kamp yeri dediğim öyle her imkanın olduğu yer olarak anlaşılmasın, imkanları oldukça kısıtlı, kayalık ve meyilli bir yer. Bizden önce giden İranlı kalabalık bir grup düzgün yerleri kapmışlar bize daha meyilli ve kayalık olan çadır yerleri kalmıştı. Hızla çadırlarımızı kurduk, yemeklerimizi yedik, dinlenmeye geçtik, çünkü çok yorulmuştuk. Yoğun rüzgar ve yüksek rakımda çokta dinlenemedik ama zirveye çıkma heyacanı hepsini unutturuyordu.

İkinci gün yani 19 Ağustos Pazartesi erkenden uyanıp toparlanmaya başladık. Denklerimizi yine hazırlayıp 4200 metrede ki kampa çıkarmaları için taşıyıcılara verdik. Saat dokuzda etrafı toparlayıp, mekanı temiz olarak bıraktıktan sonra kamp yerine doğru tırmanışımız başladı. Bu seferki yürüyüş bir önceki gün yaptığımız yürüyüşe hiç benzemiyordu. Bazalt kayalıklar arasında oluşmuş dar patikalarda kimi zaman geriden gelen yük taşıyan hayvanlara yol vererek oldukça zor bir tırmanışla 4200 metredeki kamp yerine ulaştık. Asıl süprizi burada yaşadık çadırlar için kuracağımız uygun yer bulamadık. Su yok, tuvalet yok. Her yer yukarıdan yuvarlanmış taş, kaya ile dolu. Bizim yerel rehbere ait iki büyük yer varmış onu öğrendik iyi olanı başka gruba vermişler bize daha çok yemek yenilen üstü naylon branda ile kapatılmış ve yatmaya uygun olmayan bir yeri önerdiler. Tamam deyip orayı güzelce temizledik, zemine branda serdik, üstüne mat ve uyku tulumlarını serdik. Çok oyalanmadan dinlenme moduna geçtik. Rüzgar sesi ve yüksek irtifa bizi pek uyutmadı. Gece 00’da uyandık saat 1 gibi bütün hazırlıkları tamamladık zirve tırmanışına başladık. Hedef 5137 metre Ağrı Dağı zirvesi idi. Üzerimizdeki kıyafetler ağır kış kıyafetleri, tırmanış için gerekli olan teknik malzemelerimiz tepe lambası, kask, kazma, krampon, ip gibi emniyet aletleride beraberimizde idi. 4500 metreden itibaren nefesimiz kesilmeye, enerjimiz tükenmeye başlamıştı. 4900 metrede buzula geldik, botlarımıza kramponlarımızı taktık. Hava soğuk, kar atıştırıyor, sis ve tipi vardı. Bizden önceki gruba yetiştik onlarla birlikte buz üzerinde zirveye çıkmaya çalışıyoruz, enerjimiz iyice düştü, son yüz metre bir türlü bitmedi. Sis öyle yoğundu ki sadece öndeki kişiyi görebiliyorduk. Ön taraftan sevinç sesleri gelince zirveye ulaştık dedik ve bizde o coşkuya katıldık.

Zirveye ulaşmanın verdiği heyecan, tüm yorgunluğumuzu hafifletti. Üç günlük zorlu tırmanışın sonunda, zirveyi görmek, tüm çabalarımızın karşılığını almanın tarifsiz mutluluğunu yaşattı hepimize. Son birkaç adımı atarken, içimde yükselen gurur ve huzur

 

 duygusu, tüm acılarımı unutturdu. Fotoğraf çekimleri, tebrikleşmeler zirve coşkusunun bir diğer yönü, onu da coşkuyla yaşadıktan sonra hızla inişe geçmeye başladık. 4200 metredeki kamp yerine ulaşmamız saat 10:30 gibi oldu. O yolu biz mi çıkmıştık, inanılır gibi değil, aşırı dik ve bozuk zeminde bunu biz mi gerçekleştirdik? Birbirimize sorduğumuz soru buydu.

Kısa bir dinlenme sonrası aşağılara doğru inişimiz öyle hızlı oldu ki irtifa düştükçe nefes alışımız normale dönüyor, üzerimizde ki baskı azalıyordu. Aşağıda bizi bekleyen aracımıza bindik, kaldığımız otel önünde bekleyen kendi aracımıza yüklerimizi aktardık ve yola çıktık. Ağrı’da bir gece kaldık. Günün ilk ışıklarıyla yola çıktık. Keyifli bir yolculuk sonrası memleketimize Sivas’a ulaştık.

Yüksek zirvelere çıkma isteğinin mantığı pek çözülmüş değildir. Ağrı Dağı gibi bir zirveye çıkma isteği, dışarıdan bakıldığında sadece fiziksel bir meydan okuma gibi görünebilir. Ancak, aslında bu tırmanışların arkasında çok daha derin anlamlar yatar. Dağların zirvesine çıktığımda, evrenin mükemmelliğini tüm çıplaklığıyla görürüm. Dağın tepesinde, doğanın gücü ve yaradanın büyüklüğü karşısında hayranlık duyarım. Uçsuz bucaksız manzara, yıldızlı gökyüzü ve sessizlik içinde, her şeyin bir düzen içinde olduğunu hissederim. Bu tırmanışlar, sadece fiziksel bir meydan okuma değil, aynı zamanda evrenin yaratıcısının kusursuzluğuna tanıklık etmektir, kanaatimce.

Bu üç günlük Ağrı Dağı macerası, hafızamda hayatım boyunca unutmayacağım bir maceramız olarak kalacak.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?