Günümüzde çok yaygın olan çölyak hastalığını sizlere anlatmaya geldim. Gelin çölyak ve gluten ilişkisine hep beraber bakalım.
Çölyak aslında gluten içeren tahıllara yani buğday, arpa, çavdar ve yulafa karşı kişinin duyarlı olması ve bağışıklık sistemi ile tepkime oluşturmasıyla meydana gelen kronik otoimmün bir hastalıktır.
Çölyak tanımı ilk karşımıza 1888’de tanımlanmış olup glutenin ise bağırsaklara harabiyete uğratması ise tam olarak 1947’de bulunmuştur. Çölyak sadece çocuklarda değil tüm yaş gruplarında ortaya çıkmakla birlikte kadınlarda daha sık görülmektedir. Gluten, çölyak hastalığında sindirim enzimlerine karşı direnç gösteren bir proteindir. Bu direnç sonucu vücutta birçok semptom görülmektedir. Farklı çölyak tiplerine göre de semptomlar değişmektedir.
İşte o semptomlar ve çölyak tipleri;
- Klasik (Tipik) Çölyak Hastalığı: Genellikle yetişkin ve büyük çocuklarda görülmekte olup semptomları ise diyare (ishal), şişkinlik, baş ağrısı, karın ağrısı, yorgunluk veya kilo kaybı olarak görülmektedir. Özellikle kişilerin %40’ında demir, folik asit ve B12 vitaminine bağlı olarak anemi (kansızlık) görülmektedir.
- Atipik Çölyak Hastalığı: Bu çölyak türünde ise yine yetişkin ve büyük çocuklarda ortaya çıksa da semptomları farklılık göstermektedir. Bu semptomlar ise boy kısalığı, pubertede gecikme, dermatitis herpetiformis, diş minesi bozuklukları, demir eksikliği anemisi, osteoporoz, artrit, aftöz stomatit, karaciğer enzimlerinde yükseklik, nörolojik bozukluklar ve irritabl bağırsak hastalığıdır.
- Klinik Öncesi Çölyak Hastalığı: Bu çölyak türünde semptomlar daha azdır. Çölyak hastalığına özgü antikorlara ve biyopsi bulgularına bakılarak tanı konulmaktadır.
- Potansiyel Çölyak Hastalığı: Bu bireylerde yapılan test sonuçlarında antikor pozitifliği görülür fakat klinik öncesi çölyak hastalığından farklı olarak biyopsilerinde değişiklik görülmemektedir. Bireylerin ileriki yaşamlarında çölyak hastalığına karşı takip edilmesi gerekmektedir.
- Dirençli (Refrakter) Çölyak Hastalığı: Bu çölyak türü genellikle 50 yaşından sonra ortaya çıkar ve en az 12 ay süren glutensiz diyetlere rağmen malabsorpsiyon (sindirim) semptomları görülebilmektedir.
Çölyak ve Beslenme Tedavisi
Bilimsel olarak kanıtlanmış tek tedavi yöntemi çölyak hastalığı olan bireyler için ömür boyu sürdürülmesi gereken glutensiz beslenme veya glutensiz diyettir. Gluten; buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunur. Gluten özellikle ekmek, kurabiye, bisküvi, kraker, kek, simit ve poğaça gibi yiyeceklerin içerisinde hamura elastik yapısını veren bir proteindir. Buğday çeşitlerinin gluten içeriği geçmişe göre şu an daha yüksektir. Gluten dirençli bir yapıya sahip olmasından kaynaklı ince bağırsağımızın duvarına zarar vererek alınan besinlerin emilmesini de engellemektedir. Bunun sonucunda beslenme yetersizlikleri, karında ağrı, gerginlik ve hassasiyet, ishal, kansızlık gibi sindirim sistemi bozukluklarına neden olur. Bu semptomlar günlük yaşantımızı fazlasıyla etkiler ve rutin işlerimizi yürütmekte bize zorluk çıkarmaktadır. Sadece sindirim bozuklukları olarak değil osteopeni, osteoporoz, kemik kırıklıkları, tiroid hastalıkları, diyabet, nörolojik bozuklarda görülebilmektedir.
Glutensiz diyet yapıldığında şikâyet veya semptomlarda azalma görülür, kemik yoğunluğu artar ve ince bağırsakta gelişen harabiyeti önemli ölçüde düzenleyerek demir ve vitamin eksikliklerini gidermektedir.
Peki hayatımızdan gluteni ve gluten kaynakları çıkarırsak nasıl beslenmeliyiz?
Gluten bulunmayan yiyeceklere en çok örnek vermek gerekirse; pirinç, mısır, karabuğday, kinoa, akdarı ve amarant ile birlikte taze veya kurutulmuş meyveler, sebzeler, süt ürünleri, işlenmemiş etler, balık, yumurta, patates, baklagiller, soya fasulyesi, kestane gibi yiyecekleri istediğiniz gibi tüketebilirsiniz. Bununla beraber marketlerde bulunan glutensiz makarna veya ekmekte tüketebilir veya evde kendi mutfağınızda glutensiz ekmek ve türevlerini yapabilirsiniz.
En önemli noktalardan bir tanesi özellikle ishal ve steatore (yağlı dışkılama) semptomları yaşıyorsanız yağ emilimi eksikliğinden kaynaklı özellikle yağda eriyen A, D, E ve K vitaminlerinde eksiklik görülebilmektedir. Ayrıca glutensiz beslenen kişilerde yapılan çalışmalarda özellikle B12, folat, demir, kalsiyum, çinko ve magnezyum açısından kişilerin yetersiz beslendiği bulunmuştur. En önemli eksiklerden bir tanesi demir eksiliğidir. Özellikle çölyak hastalarında %49 demir eksikliği görülmektedir. Bireyin yaşı cinsiyeti ve sağlık durumu dikkate alınarak anemi durumuna göre demir, B12, folik asit desteğinin sağlanması önemlidir.
Malabsorbsiyonunuz (emilim bozukluğu) var ise günlük enerjini ihtiyacınızı karşılamak için yaş, cinsiyet ve fiziksel aktivite durumunuza özgü bir diyet programı uygulamanız önemlidir.
Malabsorbsiyon yaşanmasından kaynaklı kilo kaybı ve besin öğesi yetersizliği olduğundan diyet tedavisine protein ve enerji açısından zengin bir diyetle başlanılması da önemlidir. Doymamış yağların tüketimi tercih edilmeli ve trans yağlar ile doymuş yağların alımı kısıtlanmalıdır. Yağ oranı yüksek hazır glutensiz ürünleri aşırı tüketilmesiyle kilo artışına ve beden kitle indeksleri (BKİ) 2 katına çıkabilmektedir. Ayrıca kolza, palmiye ve hindistan cevizi yağı glutensiz diyette yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yağların kullanımı veya tüketimi arttığında vücutta kilo artışı da görülmektedir. Bu nedenle çölyak tanısı aldıysanız eğer glutensiz diyetle toplam enerjinin %55-60’ını karbonhidratlardan, %10-15’ini proteinlerden ve %25-30’unu yağlardan alarak yeterli ve dengeli beslenmesine özen göstermeniz önemlidir. Eğer çölyak tanısına ait semptomlarınız bulunuyor ise doktorunuza başvurmayı da unutmayınız. Bu haftalık benden bu kadar sağlıkla, huzurla ve mutlulukla kalın…