Numarasız Gözlük

Alper Duran
Alper Duran
Numarasız Gözlük
28-04-2021
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="background-color:white"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;"><span style="color:black">Vakitleri ruhunda sindirmiş olan fertler, kuvvetli birliktelikler meydana getirir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Allah&rsquo;ın her şeye kadir olduğunu bilmek, insana muazzam bir h&uuml;rriyet sunar. Hakiki &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k ise, fıtratın hayat borusu gibidir. Bilinir ki omurgalı olmak, bazı imk&acirc;nlardan vazge&ccedil;ebilme fedak&acirc;rlığıyla m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r.&nbsp; Her bir şeye sahip olma anlayışı ise, seciyesizliği tetikler. Zaman, mek&acirc;n ve insan algısını değiştirir ve sonunda, kendi tanımladığı bir temay&uuml;l&uuml;n k&ouml;leliğine tutulur. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; saatin icadı, zamanı uzatmaz ya kısaltmaz, sadece nitelik kazandırır. Bu nedenle, elimizden u&ccedil;up giden ve bizi aldatan da, bu keyfiyetin mahiyetidir. </span></span></span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="background-color:white"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;"><span style="color:black">Ne yazık ki, ahlaksızlığın meslek haline geldiği g&uuml;nleri yaşmaktayız. Belki de d&uuml;nyanın en ilkel ve vahşi vakitlerine denk geldik. Allah tasavvuru ve onun koyduğu ilkeler, g&ouml;ze girme, paye kapma ve ilerleme nimetine d&ouml;n&uuml;şm&uuml;ş durumda. Nostaljik bir daralmanın i&ccedil;ine saplanmış vaziyetteyiz. Etrafımızda cennet muhabbetleri terenn&uuml;m edilip, meşrulaştırılmış kılıflarla y&uuml;r&uuml;yen ve hatta koşan bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m hareketi cereyan etmektedir. Yapılan aleladelikler, a&ccedil;ık bir şekilde tebeyy&uuml;n ettiği halde, y&uuml;z&uuml; kızarmayan ve arlanmayan şahsiyetsizler tarafından g&uuml;d&uuml;lmek dahi, &ccedil;oğu kimselere rahatsızlık vermemekte. İşte tamda bu duyarsızlıktan cesaret alan numarasız g&ouml;zl&uuml;kl&uuml;ler, hakikatleri bir akvaryuma hapsedip, her d&ouml;nemin mağduru ve her d&ouml;nemin kazananı olmaktadır.&nbsp; </span></span></span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="background-color:white"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;"><span style="color:black">Eskiden ahlaksızlığında bir şekli ve şemali vardı. Tabiri caiz ise daha ahlaklı bir ahlaksızlık mevcuttu. Şimdilerde ise insanların karakterleri, karmakarışık bir yığına d&ouml;n&uuml;şm&uuml;ş durumdadır. Bug&uuml;n iyi gibi g&ouml;r&uuml;nenler, yarın bin bir suratla karşımıza &ccedil;ıkabilmektedir. Ge&ccedil;mişte <em>&ldquo;bana arkadaşını s&ouml;yle sana kim olduğunu s&ouml;yleyeyim&rdquo;</em> şiarıyla hareket edilirken, bug&uuml;n kurtla-&ccedil;akal ya da yılanla-fare, sarmaş dolaş bir şekilde yol alabilmektedir. Bir&ccedil;ok kimse, şartlara, durumlara ve zamanlara g&ouml;re y&uuml;zlerini farklı farklı aksettirmekte ve her yeni y&uuml;z&uuml;yle yeni roller kapabilmektedir. Esasen bunun sebebi, toplumun i&ccedil;inde bulunduğu ahvalin takatsiz ve harap oluşudur. Kendisini var eden mukaddesattan uzak kalan toplumlar, kolay aldanır. Zira suhulet vasfı yitirilmiştir. İşte tamda numarasız g&ouml;zl&uuml;k takanların istediği iklim oluşmuştur. Vay haline bu toplumların&hellip;</span></span></span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="background-color:white"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;"><span style="color:black">Varlığın, varlık ve yokluk tartışmasını yapan filozoflar, epeyce bir yol katetmiş olsalar da, yokluğun varlığına g&ouml;sterilen rağbetin sebebi konusunda, aynı başarıyı sağlayamamıştır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; insan bile, insanın bu denli al&ccedil;alabileceğini &ouml;ng&ouml;remiyor. İnsana yakışmayan b&uuml;t&uuml;n hallerle tecess&uuml;m olabileceğini tahmin edemiyor. İşte doğruların en zayıf noktası burasıdır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; her role b&uuml;r&uuml;nenler, b&uuml;t&uuml;n&uuml;n ittifakı yerine ayrıntının ihtilafıyla işini y&uuml;r&uuml;t&uuml;r. Hakikat yerine umulanı ifade eder. Nefsin meyledeceği cihete doğru aklın idrakini karıştırır. Bir kişinin ya da cemiyetin aklı, dolamba&ccedil;lı bir şekle b&uuml;r&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;nde, b&uuml;t&uuml;n teorik iddialar pratiğe d&ouml;n&uuml;şebilir. Numarasız g&ouml;zl&uuml;k takanlar, kiliseye minare yapıp, camilere &ccedil;an takabilirler. Olmaz dediğiniz an, yanılmaya başlayanlardan birisiniz demektir. </span></span></span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="background-color:white"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;"><span style="color:black">Hayranlıkla y&acirc;d ettiğiniz nice kahpe ruhlular, etrafımızda alımlı ve &ccedil;alımlı bir şekilde y&uuml;r&uuml;meye devam etmektedir. Onların bu vasfının fark edilemeyişinin asıl sebebi, bizim rengimizin bulanık oluşudur. Belki de bizler b&ouml;ylesi kişilerin varlığına m&uuml;stahakız. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bir toplumun kalitesi, yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla &ouml;l&ccedil;&uuml;l&uuml;r. Bug&uuml;n keşmekeşle boğuşan şehirlerimize baktığımız zaman, toplumun nasıl bir heng&acirc;meyle &ccedil;ırpındığını g&ouml;rebiliriz. İ&ccedil;indeki &ccedil;&uuml;r&uuml;kleri ayıklayamayan ictim&acirc;&icirc; yapıların, zaman i&ccedil;erisinde &ccedil;&uuml;r&uuml;meye başlaması mukadderdir. Biz, bug&uuml;n ka&ccedil;ınılmaz sonun değersizliğini yaşıyoruz. Bundan dolayı, &ccedil;arıkları başımızda ta&ccedil; niyetine gezdiriyoruz. İşin daha vahim tarafı ise, &ccedil;arığı ayağına giyenleri numarasız g&ouml;zl&uuml;k takanların y&ouml;nlendirmesiyle lin&ccedil; ediyoruz. </span></span></span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="background-color:white"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;"><span style="color:black">Ey şuur! Hangi y&ouml;ndesin? Seslensem tarifime sığar mısın? Dindarlığımızdan ve dahi insanlığımızdan olmak &uuml;zereyiz. Bize umut aşılayan h&uuml;nerli kuşlarını g&ouml;nder. Ya da mehdi gelsin ve bize bir şiir okusun. </span></span></span></span></span></span></p>
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?