Ramazan Ayı merhamet ayıdır. Hz. Peygamber, merhamet peygamberidir.
Peygamber sevgisinin gönüllere taht kurduğu günler, olsun. Kalplerimiz sevgi ile, merhamet ile, kardeşlik duyguları ile, yumuşasın. Katı bir kalbin kendisine bile faydası olmaz. Tam tersine; katı bir kalp kendi, kendine zarar verir, hasta eder. Kendisine yararı olmayan bir kalbin; başkasına, zaten yararı olmaz. Hatta çok aşırı şekilde katılaşmış kalp, zamanla mikrop üreten bir yapıya dönebilir. Gelin böyle bir hastalığa tutulmamak için; kendimizi kontrol edelim, kendimizi ve çevremizi bu hastalıktan, koruyalım. Mübarek günler de; sevgiyi, merhameti, paylaşmayı, bölüşmeyi, yardımlaşmayı, kısacası; kardeş olmayı hedefleyelim.
Bugün yeryüzünde milyonlarca insanın açlıkla karşı, karşıya olduğunu unutmayalım. En azından onların sıkıntısını, neler yaşadıklarını; Oruç ibadetini yerine getirirken; tefekkür edelim. İftarı beklerken, iftar da; tekrar nimetlerle buluşma ümidimiz vardır. Heyecanla, Buluşma anını bekleriz. Ancak, yemek ve içmek ile buluşma ümidi olmayan insanların yaşadıklarını şöyle bir düşünelim?
Merhametten, sevgiden, yoksun olmak; bir hastalıktır. Her hastalığın olduğu gibi; bu hastalığın da oluşmasında sebep olan faktörler vardır. Bu tür bir hastalık; insan ilişkilerine dayandığı için, kaynağı da; insan ilişkileridir. O halde insani ilişkilerimiz güçlü, dayanıklı ve bu tür bir hastalığın gelişmesine engel teşkil edecek şekilde; kuvvetli olması gerekir. Bunun kuvvetli olmasını desteklemek, beslemek için; insanlara karşı gayet ılımlı, olgun, sevgi ve hoşgörü ile yaklaşmalıyız. İnancımız ve İtikadımız güçlü olmalıdır.
İnsana zarar veren, bu tip hastalıkların; tedavisi de; şahsın kendi elindedir. Bunun iyi örnekleri de; Yüce Peygamberin, hayatında vardır. Rahmet ayı olan bu günlerde; Kötü davranışlarda bulunarak, kendi konumumuza güvenerek; Kendimizi bir gurur abidesi yapmamalıyız. Böyle davranmak da; bir hastalık nedenidir. Karşımızdaki insana tahammüllü olmalıyız. Konuşarak meselelerimizi halletmeye çalışmalıyız. Bazılarının yaptığı gibi konuşarak işi kavgaya dökmemeliyiz. Kendi menfaatlarımız için, karşımızdaki insanları hiçe sayacak; aşağılayacak, öteleyecek tavır ve davranışlarda bulunmamalıyız. Bu hareketler; mübarek ayın, ruhuna aykırıdır.
Oruç, bizi terbiye etmemiş, demektir.
Kendi yararımız için; insanların emaneti olan şeyleri açığa çıkarmamalıyız. Birbirimize dayanmalıyız. Birbirimizi arkadan vurmamalıyız. Dürüst ve doğru sözlü olmalıyız. İnsanların arkasından tuzaklar kurmamalıyız. Düşündüklerimizi ve onun hakkında söyleyeceklerimizi; yüzüne söylemeliyiz. İşte, böyle davrandığımız zaman; Ramazan Ayının feyzinden yararlanmışız, demektir.
İnsan merkezli düşündüğümüz zaman; ortaya çıkan gerçek; Karşımızdakilere, hak ettiği şekilde ve insanca davranmak gerekir, gerçeğidir. İşte, Yüce Rabbim` izin Kutsal Kitabında da belirttiği gibi; insan kaynaklı sosyal ilişkiler toplumların barış ve huzur içerisinde; yaşamasının temel unsurlarını oluşturmaktadır. Bu konuda en büyük örnek, Hz. Peygamberin hayatıdır.
Olaya böyle baktığımız, zaman; Peygamberin hayatını öğrenmenin önemi, ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle yukarıda sıraladığımız olumsuzluklardan, şikayetçi iseniz; insanların öyle birbirlerine hoyratça davranmasını istemiyorsanız; çocukluktan itibaren, genç nesillerimize; Yüce PEYGAMBERİ, hayatını, en ince ayrıntılarına kadar; öğretmemiz gerekir. Şu kısacık hayatımızda çocuklarımıza dünyalık gelecek elde etmeleri için; harcadığımız zamanı ve parayı, yaptığımız fedakarlığı düşündüğümüz zaman; aynı çocuklar için; Oruç sevgisini, Ramazan ayının farklılığını, Peygamberin hayatını öğrenmesi adına yaptığımız fedakarlığı, kendi kendimize sorgulamamız gerekir, diye düşünüyorum. Bu konuda ne kadar duyarsız ve yetersiz olduğumuz, gerçeği ortaya çıkacaktır.
Yüce Peygamber; ?merhamet etmeyene merhamet edilmez,, yüce buyruğunu söylediği zaman; direkt olarak insani ilişkileri de kast etmiştir. Kendisi aynı zamanda, bir sevgi ve merhamet, peygamberidir. Kalbimizin kararmaması için; merhamet hissi ile, dolması için; insanlık adına olan tüm yanlışlardan, kaçınmamız gerekir. Kalbimizi yumuşatacak fiil ve davranışlara yönelmemiz lazımdır. Bunun için; Ramazan ayı bir fırsattır. Oruç sayesinde; bizim dışımızda, bazı insanların hangi sıkıntıları, çektiğini öğreniyoruz. Açlık, susuzluk, yokluk, çaresizlik, kavramlarının; insanları nasıl aciz düşürdüğünü fark ediyoruz.
RAMAZAN ayı dolayısıyla, elimize geçen bu fırsatı; değerlendirmemiz, gerekir. Yaratılanları üzmediğin zaman; Yaratana saygı duymuş olursun. Kendi, İnancına saygı göstererek; insanları Hak kapısına çağırman için, o hayatı önce kendinin yaşaması gerekir.
İnancımız, fakirlikle, yoksullukla savaş halindedir. Müslümanlar; bu konuda yeteri kadar; üzerine düşen görevi yapmamaktadırlar. Sadece, zekat ile yetinmektedirler. Eğer, böyle düşünüyorlar ise; Kurandaki, bu konudaki emirleri; kulak ardı ediyorlar, demektir. Fakirlikle, yoksullukla, çaresizlikle, mücadele; O, durumlar ortadan kalkıncaya kadar, devam etmelidir. İslamın emri budur. Ben zekatı verdim, sorumluluktan kurtuldum, diyemezsiniz. Böyle bir hakkınız, yoktur. Yoksa; toplumda olan ve dayanağı yoksulluk ve yokluk olan, tüm olumsuz durumlardan sorumlusunuz, demektir.
Gösterişli iftarlar, fakir insanların yararlanmadığı sofralar; bu ayın ruhuna aykırıdır?
Türkiye Diyanet teşkilatı, Bu yılı infak kavramını anlama ve yaşama yılı; ilan etmiştir. İnfak etmek; sosyal hayattaki barışın ve huzurun temelidir. Bu temel çok güçlü ve kuvvetli bir yatırım olarak, karşımıza çıkar.
Ramazan AYI, BU TÜR DURUMLAR İÇİN; BİR FIRSATTIR. Hatırlatma, ayıdır. İnsanın kendi, kendini kontrol etme ayıdır. Bu konuda örnek hayatın; Yüce Peygamberin hayatı olduğunu, bir kez daha vurgulayalım. O´nun hayatını öğrenelim, öğretelim ve yaşayalım? Gelecek nesillerimize örneklerle anlatarak; Yüce Peygamberi, yeteri kadar, tanıtalım. İşte, Peygamber sevgisi, RAMAZAN ayı sorumluluğu, budur. Sadece; yoksullara verilen; İftar yemekleri ile; kendimizi kandırmayalım. Hayat, uzun ve çetin bir yoldur. İftar yemekleri; O, yolda; bir nokta bile; olamaz. Ramazan Ayı, sonrası; tüm bu yapılanları; bir rafa koyacak olursak; kendimizi, kandırmış oluruz.
Sonrasında bu yapılanlar, Göstermelik, işler gibi, algılanır. Hakikatte; göstermelik yapılan hiç bir şeyin, hiç bir kimseye faydası olmaz?