İnanç, sosyal hayatı düzenlemelidir. Ekonomiyi, denetlemelidir. İbadet, bu denetlemelerin yapılması adına; bir fırsattır. Şahsın, kendi, kendi denetlemesidir. Hem iç dünyasını, hem dış dünyasını; denetlemesi, amaç olmalıdır. İşte o zaman; inançlı olmak, Hayatta gereğini yapmak, olarak; algılanmalıdır.
Bizim inancımız, koymuş olduğu zorunlu kurallar ile; bu dengeyi sağlamayı amaçlamaktadır. Zekat, sadaka, vakıf, infak, fakire ve yoksula; onların bu özellikleri ortadan kalkana, kadar; yardım etmek, gibi. Bu uygulamlar, fakirliğin ve yoksulkluğun belini kırar. Sosyal alnda; insanlar arasında; eşitliğin oluşmasına neden olur. Sosyal yaraların, problemlerin ortadan kalkmasını sağlar.
Dünya üzerinde kapitalizmin yaşama biçimi olarak, hayatta yaşanılabilir konuma gelmesinden sonra; sosyal hayatın dengesizlikleri daha da fazlalaşmıştır. Bu açıdan bakınca; İnançla, kapitalizm çatışması kaçınılmazdır.
Kapitalizm ekonomik olarak kendini kabul ettirdiği gibi, ona bağlı olan sosyal ve kültürel etkinliğini de kabul ettirmiştir. Ekonomisi ile, iç içe olan kültürü; sosyal hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Bu açıdan baktığımız zaman; Çevremiz, adeta işgal altındadır. Kendi kültürümüz, irfanımız, geleneğimiz, değerlerimiz, baskı altındadır. Görünmeyen bir savaş devam etmektedir. Bu savaşın en acımasız zararını; gençlerimiz, çocuklarımız çekmektedir.
Reklam piyasası; bunun en acımasız silahıdır.
Bu tür bir oluşumun merkezi para ve güçtür. Para ve güç insanın sosyal hayatını belirleyen ana faktör olarak kendisini göstermiştir. Böyle bir sistemde zengin daha zengin, fakir daha fakir olarak hayatını devam ettirecektir. Kapitalizmin vazgeçilmezi olan faiz, bu uçurumu daha da derinleştirmektedir. Bankalar bu sistemin koruyucularıdır.
Yukarıda sıraladığımız ana nedenden dolayı; sosyal hayat içerisinde dengesizlikler yoğun bir şekilde kendini göstermektedir. Böyle bir konumda toplumu idare eden yönetimin kaba bir tabirle yapabileceği, en güzel şey; gelir bakımından az gelirli olan vatandaşını vahşi kapitalizmin altında ezilmekten kurtarmaktır. Bu anlamda vatandaşı sosyal açıdan, alabileceği tedbirlerle korumak zorundadır. Faizin uygulayıcısı olan bankalar ve onların uygulamaları az gelirli vatandaşları ezmemek konumunda olması gerekir. Sağlık açısından herkesin istifade edebileceği, tüm imkanları; halkının hizmetine sunmak zorundadır. Halkı, bu çarkın arasında ne kadar korumak gerekiyorsa; o kadar korumak şarttır. Bu gerçekleşmediği zaman toplumda daha derin ve olumsuz şeyleri beklemek gerekir.
Sağlık, her işin başıdır....
Burada önemli olan tüm kapitalizmi ortadan kaldırmaktır. İnsan için en önemli şeyin faiz ortamının ortadan kaldırılmasıdır. Yüce Rabbım bu kırmızı çizgileri zaten belirtmiştir. İnsana hizmetin en iyisinin faizsiz bir ekonomi olduğunu belirtmektedir. Bizim burada vurgulamak istediğimiz şey, ise; bu sistemle yönetilen bir ülkede geliri az olan ve Milli gelirden daha az istifade edilen insanların korunması adına alınması gereken önlemlerden bahsediyoruz. Örneğin insanlar daha iyi şartlarda çalışma imkanları sunulmalıdır. Daha fazla ücretle daha iyi imkanlara sahip insanlar oluşturulmalıdır. Gelir düzeyinin yükseltilmesinden sonra, o oranda tüm sosyal konumlarının yükseltilmesi, sosyal haklarının daha da genişletilmesi şarttır. Daha iyi bir tanımla Zenginle, fakir arasındaki makasın gittikçe arasındaki açının daraltılmasına yönelik çalışmalar yapılması gerekmektedir. Böylece insanların maddi alandaki sıkıntıları az da olsa; giderilmeye çalışılmalıdır.
Fakir ile zengin arasındaki makasın daralması; sosyla mutluluğun ve refahın artmasını sağlar...
Ülkeyi yönetecek kadroların bu anlamda işsizlik oranın azaltmak adına çalışmalar yapmaları gerekir. İş açısından istifade edemeyen insanların tüm geçim sıkıntılarını, Devletin üstlenmesi gerekir. Bu çizgiye de çok dikkat etmesi lazımdır. En az geliri olan insan ile, hiç çalışmayan insan açısından, gelir elde etme konumu; eşit düzeyde olursa o zaman insanların çalışmamak gibi bir tembelliğe itileceğini de unutmamak gerekir. Böyle bir konuma sokmamak lazımdır. Çalışan insanlar arasındaki gelir dengesizlikleri ortadan kaldırılabildiği kadar, kaldırılmalıdır. Genel bir değerlendirme ile insanların aş, iş derdi olmadan hayatlarını devam ettirecekleri bir ortamın oluşturulması şarttır. Ekonomik olarak, Aile; mutlaka maddi açıdan korunmalıdır.
Çaresiz ve yoksul aile reisi; dünyanın en mutsuz insanıdır. Birey olarak, kendini idare etmek başkadır, Sorumluluğu altında bulunan insanlara; sorumluluğunu yerine getirememek daha başkadır. Çok ağırdır, yük, çok ağır...
Gelir dağılımının eşit olmasa bile insanların genelinin memnun olduğu bir ortama getirmek gerekir. Bu tür çalışmalar vahşi kapitalizmin sıkıntılarını gidemeye yöneliktir. Yoksa kapitalizmin acımasızlığını ortadan kaldırmak anlamına gelmez. Sadece Ülke insanının daha rahat ve huzurlu şeklide yaşamasını sağlamış olur. Kapitalizmin ortadan kaldırılması ve daha insanca yaşanabilecek, faiz sisteminin insanları ezmediği bir sistemin, oluşması; daha olumlu bir yaklaşım olacaktır. İnşallah Dünya bugünleri de görecektir.
Ramazan ayı, bu tür düşüncelerin, duyguların, öne çıkarılması gereken aydır. Gelir düzeyi, yüksek olan Milletler; daha az sıkıntılı, maddi problemleri, daha az olan, topluluklar durumundadır. Bu açıdan bakınca; İnanç sisteminin, öngörülerinin hayata geçmesi; gelir dağılımındaki uçurumu ortadan kaldırmak adına; çok önemli bir gelişme olacaktır. Umarım. Ramazan ayı, insanımıza; bu ilahi mesajı tekrar anlama ve uygulama imkanı sağlar. RAHMET YAĞMURLARININ, bol olduğu bu günlerden yeteri kadar yararlanmak amacımız olmalıdır. Orucumuz ve sabrımız; sosyal hayata katkı sunarak; bize her alanda, mutluluklar getirsin, dilerim.
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?