Şaplakçılar

Alper Duran
Alper Duran
Şaplakçılar
08-08-2019

Bilge dedem derdiki: ?Hakikatli hesap sormak ile pervasız zulmetmeyi karıştıranlar; milletin içine sönmez fitne sokanlardır?. Bu cümle, zaman ve mekanın çok ötesinde bir mesafe ile söylenmiş kıymetli bir tespittir. Zira sapla samanı karıştırırsak gün gelir biz de bu karışıklığa kurban gideriz. O halde dostluklar da düşmanlıklar da, Allah için ve onun kutsalları dairesinde olmasına hassasiyet gösterilmelidir.

İnsanlar bakış açılarıyla toplumun geleceğine güven telkin eder veya tedirginlik pompalarlar. Her hususa bir komplo teorisi mantığıyla bakmakla polyannacılık yapmak aynı mesabededir. İkisi de değersizdir ve hakikatten uzaktır. Son zamanlarda etrafımızda bu tip insanların maalesef çoğaldığına şahitlik etmekteyiz. Uzaktan büyük saydıklarımız ve sandıklarımızı yakından tanıdıkça her geçen gün cüceleşmektedirler. Çünkü artık hak nazarın bir kıymeti harbiyesi kalmamış ve herkes menfaat çemberi için mücadeleye girişmiştir. Kişisel beklentileri karşılamayan amir kötü, kurum kötü ve hatta devlet bile kötü hale konulmaktadır. Marjinal hayat tarzı bütün kutsalları yerle yeksan ederken, elimizde samimiyet namına kalan değerler, her geçen gün azalmaktadır.

Bakınız bugün yedi başlı ejderha ile mücadele eden devletimiz, sırf pervasız muhalefet anlayışıyla yıpratılmakta ve her alanda zora düşürülmektedir. Bu kızıl zümre, patates ve domatesin fiyatları üzerinden isyan ederken ve ekonomik pahalılığın çığırtkanlığını yaparken mali yönden zor duruma düşen Yunanistan´ı kurtarmak için adalara tatil rezervasyonuna saatlerce sıra beklemeyi kendine önemli bir kutsal görev saymaktadır. Çamlıcaya yapılan o muazzam eseri yerden yere vuran bu şaplakçılar, Fransa´daki Notre Dame kilisesinde çıkan yangında gözyaşları dökmeyi ihmal etmemektedir. Sırf dininin emirlerini yaşıyor diye hayat hakkı ve eğitim hakkı tanınmayanları görmezden gelip ?lgbt?liler için gösteri ve yürüyüş yapmayı insanlık vazifesi addetmektedir. Peki bu cenah böylesine rotasını şaşırmışken yeşil pervasızların durumu nedir diye sorarsanız, maalesef rengi farklı ama hadsizlikleri müsavi durumdadır. Kendine sağlanan imkanlar sırasında alkışlar ve tebrikler dağıtanlar, o imkanlar kendisinden alınıp başkasına verildiğinde yaptıkları nankörlüğün haddi ve hesabı yoktur. Küçücük menfaatler yüzünden bir bardak suda fırtına koparıp vefasızlıklarının tarifini anlatmak mümkün değildir. Ayak oyunları ile dava arkadaşını bile yedeğe atıp kendini oyuna sokan liyakatsizlikleri tarif edecek bir hak lügat bulunmamaktadır. Bunları da sırf kendine dokunduğu için olmasına rağmen sanki hakikat taraftarı olarak bir hesaplaşma mücadelesi gibi etrafa lanse edilmektedir. Hayır, hayır hakikatli hesap sormak; aldığın ihaleyi yürütüyorken, sana verilen makamı icra ediyorken bir yanlış görüldüğünde onu dillendirebilmektir. Gerekirse o durumda tavır alabilmektir. Yoksa diğer türlüsü ucuz bir pervasızlık olur. İşte o zaman toplum değerlerinden uzaklaşır ve çöküntüye hızla ilerler. İnanın dostlar hayat bize şunu gösterdi ki, çıkarcılığın cemaati, cemiyeti, siyaseti ve zihniyeti aynıymış.

Biz yine meridyenlerin başlangıcının söğüt olacağına, zemheride kış günlerinin adaletle ısınacağına, cuma namazının Ayasofya´da kılınacağına ve hülyalarımızın hakikatin bizzat kendisi olacağına inanarak ve azmederek yaşamaya devam edeceğiz.

Pervasızca solumak onlara, kalbi mücadele bize kalsın...

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?