SES GETİREN ÖLÜMLER 1

Alper Duran
Alper Duran
SES GETİREN ÖLÜMLER 1
11-07-2018

Doğumlar da, ölümle başlar bizim çelimsiz bakışlarımızla göremeyeceğimiz incelikler arasında. Yok olmaksa, bırakıp gitmekse, üzmekse veya sevindirmekse; işte doğumda bir ölümdür aslında. Birçok güzelliği arkasında bırakır çeker ve gider. Kimi zaman sitemlere konu olur, kimi zaman methiyeler yazılır dünyaya geldiği güne.

 

Kalbini dönüştürecek kadar feraset varsa eliyle tuttuğu avuçlarını, yoksul ve alıngan düşünceleri sarıverir hesaplarını. Ve söylemişler hem de ne güzel ?sen doğarken herkes gülüyordu öyle bir hayat yaşa ki, öldüğünde herkes ağlasın?. Ne kadar zor ölümünde herkesi ağlatmak. Zorluğun ötesinde erdemliliğin en üst perdesi. Vatanın bile eğildiği şehitlik ruhunun temizliği kadar berrak. Zira zaman kavramlar üstünlük sırasında tam aksini tecelli ederler. Hiçbir şey gün gelir ki, her şeyi ifade eder. İnsanlar Sivas Kalesi´nden şehre bakarlarken, sorulan manalı manasız sorulara, tek kelime ile verirler cevaplarını. Güzelliği hiç bu şehrin. Bu şehrin güzelliği hiç.

 

Kara gözlerle mahçup gülüşler yakışmaz saraylarda yaşayanlar için. Orada içinden sonu olmayan yaşamlar hazırlanır. Huma kuşunun hiçbir kuşu incitmeyeceğinden haberi bile yoktur. Yalvarmayı düşünür de geceler boyu, barışla savaşanları aklına getirmez hiç. Annesinin saçlarına bakar ve aklara üzülür kendi kendine. Yılları suçlar acımasızca. Özlemlerine bir yokluk düşer varlık ortasında. ?Düşünüyorum o halde varım? sözlerine gülmeden geçer. Güllerden kan akar dayanılmaz acılarla. Sonra acılara dayanmayı öğrenir, oysa acı çekmenin zamanı geçmiştir.

 

Meleklerin özenmiş bakışlarına özensiz gülüşler hazırlar. Ne güzel sonsuzluğu okumak. Tertemiz salıncaklarda çocukça salınır gözlerinin içi güle güle. Selam geçirir canını dostlarına adayanlar için. Sabrına dokuyup acılarını, kanayan yanlarına bilinmezlik merhemlerini sürer. Düşünür kendi kendine ve bilir sözlerin özünü. İyilikle kötülüğün birbirine dolanmışlığını. ?Bir damla bal, bir varil ziftin çekemeyeceği kadar sinek toplar? diye yankılanır her an sayfalarında. Işıkların peşinden sürüklenir. Memleketi yok giderken ışıklara. Ne doğu, ne de batı var gözlerinin perdesinde.

 

Tuzak kuyularının kahkaha güçlükleri içinde çıkan ceylan kalpli ezgiler, bir sürü duyguyu söker yerinden. Sevgiliye giderken çizgili bir kalbin içinden geçen düşüncelerden daha zordur ölüp gitmek umarsızca. Zaten sevgilinin kendisi de umursamazdır. Dudaklarında hep aynı sevda şarkısı vardır ve bir meleğin kanatlarına yüklenecek kadar kutsaldır. Ufkunda gözüken otuzlu yaşlarının ortalarında süzülürken, dayanılmaz acılarla şiirler yazılır ?yaş otuz beş yolun yarısı? diye.

 

Güneşin çıplaklığı kadar uzun uzun bakar geçmişine. Tertemiz bir fatiha okurken kıraatler lezzetlenir her kelimede. Yeryüzünü temizlemek için tufanlar başlar ağlayanların duyulmaması için ıpıssız gecelerde... Biri kalkıp karşısına dikilene kadar gider, bütün hızıyla günahlara yaltaklık eder o çılgın sesiyle. Kibrine bir tutam zehir daha katar. Çöllerde suyu yükseltir, gemisiz yürekleri bitirmek için. Şaşkınlığa tokatlar atar tarihin cilvesi içinde. Neredesin dedirtmeden şerefiyle atılır. Kutlu adam gelir herkesin beklediği. Sonra bahar yağmurlarına karışır herkesin gözlerinde. Sonra bahar biter? Sonra masal biter ve çocuklar uyur sıcak yataklarında.

 

            İfadesizdir bir süre sonra nasıl son bulduğu hayatın. Tali yollar gibi fazla göze çarpmaz. Suskunluk çöker dudaklarına, ölümüne sessizlik feda eder kendini, rüzgâr gibi sesli ölenler en mutlu olanlardır. Ölümünde ses getirir heceler. Zira bakışları ellerinde secde eder gür sesle ölenlerin.

 

Ölümüyle ses getirenlerle birlikte olmak temennisiyle?

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?