<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">İki seneyi aşkın Amasya zorunlu ikametimizden sonra, babamın tekrar Sivas' ta görevlendirilmesi neticesinde Sivas'a dönüş yaptık.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Döndüğümüzde, lojman olmadığı için, Altın Tabak mahallesi, Kütüklü Camii üzerinde Bakkal Davut'un karşısındaki evimize yerleştik. Babam bu evi yaptırdıktan sonra, biz ilk defa bu evde yaşamaya başlamıştık.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Okul olarak Süleyman Sami Kepenek İlk okuluna devam etmeye başladım. Adını hatırlayamadığım bir bayan öğretmenimiz vardı. Üçüncü sınıf benim açımdan pek verimli olmadı. Öğretmen pek ilgisiz, mesleğini zorla yapan bir konumda gibi gözükmüştü bize... Ev ile okulun arası uzak, yeni bir çevre, yeni arkadaşlar, alışık olmadığımız bir ortam.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Bu yıldan hatırladığım ender olay, süt tozu dayatmaları idi. Hatta Ramazan Ayına denk geldiği zamanda, oruç olan çocuklara süt tozunu zorla içirme girişimleri olurdu.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Okul işçi evleri diye bilinen Stadyumun hemen üzerinde inşa edilmişti. O zaman kooperatif usulü tek katlı bahçeli evler şeklinde bir mahalle oluşturulmuştu. Genellikle Demiryolu fabrikalarında çalışan işçilerin oluşturduğu bir kooperatif yapılanması idi. Ne hazindir, o yıllarda inşaat planlaması, yapı tecrübesi kopyalama usulü ile yapıldığı için, ağır kış şartları olan şehrimize göre, her tarafı açık, ısı yalıtımı olmayan, genellikle aşırı beton kullanılarak yapılan bu yapılar, kış şartlarına uygun binalar değildi. O nedenle kışın su tesisatları donar, saatlerce sular boşa akardı.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Bu resmi yapıların bazılarının ilerleyen yıllarda yerine yeni binalar yapılmıştır. Okulumuz da bundan nasibini almıştı. Bizim zamanımızda tek katlı olan okul, ilerleyen yıllarda iki katlı hale dönüştürüldü. Bazı binalar ise, yeniden pencere ve ısı yalıtım sistemleri yenilenerek kış şartlarına uygun hale getirildi. Atatürk Lisesinin ilk yıllarındaki büyük pencerelerle donatılmış hali, aklıma gelmektedir. Sonra tadilat ile hem pencereler küçüldü hem ısı yalıtımı yapıldı.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Bu okulların bazıları ilk yıllarda soba ile ısıtılıyordu. Merkezi ısıtma sistemi ilerleyen yıllarda yapıldı. Bugün çocuklarımız ve gençlerimiz gerçekten çok şanslılar. Çekilen sıkıntıları anlamak için yaşamak lazım. Merkezi ısıtma sistemleri hayata geçince çoğu kömür yerine ilk yıllarda fuel–oil ile ısıtılıyordu. Çok pahalı bir yatırım idi. Bu da sömürgeci zihniyetin bir uzantısı olsa gerektir. Her zaman onlara muhtaç olmak, mantığı...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Seneler sonra bütün resmi binalar kömüre dönmek zorunda kaldı. Çünkü, bu yakıt petrol ürünü olduğu için çok pahalı bir yatırım idi. O soğuk günlerde günlerce kalorifer sisteminin yanmadığı anlara şahit olmuşuzdur. Üniversite yıllarımızda 1977 li yıllarda, Kaldığımız yurtlarda günlerce merkezi ısıtma sisteminden yararlanamadık. Çünkü yakıt yoktu. Çok pahalı idi. Yabancı devletler iliğimizi, kemiğimizi sömürüyordu.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">İlk Okulun Tek cazip tarafı karşısında kepenek suyu olduğu iddia edilen bir tatlı su çeşmesi vardı. Bu çeşme Camii bahçesine bitişik olarak hizmet veriyordu. Çocukluk yıllarımda bu çeşmeden evimize çok tatlı su taşımışlığımız olmuştur. Okulun Stadyuma yakın olması bazı etkinlikleri yakından tanıma imkanına sahip olmamıza neden oldu. Futbol maçları bu etkinliklerin başını çekiyordu.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Doğal oyun alanımızdı...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Dördüncü sınıfta Mehmet Tek isimli bir öğretmen ile eğitimimiz devam etti. Anlayacağınız benim beş yıllık ilkokul sürecimde tam beş adet öğretmen ile eğitime devam etmek zorunda kaldım. Bugün çocuğuna öğretmen arayışı içerisinde olan insanımıza duyurulur. Beş yılda, beş öğretmen...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Beşinci sınıfa devam edeceğimiz yıl ise, o sene 94 evlerde açılan Devrim İlk okuluna bizler beşinci sınıfta olduğumuz için, naklettiler. Öyle ya daha küçük sınıflardan yaş olarak daha büyük idik. Beşinci sınıfımızı orada okumak zorunda kaldım. Anlayacağınız benim yolum beşinci sınıfta okula gitmek için bir hayli uzamıştı... Yaklaşık iki kilometreden fazla idi.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Çok meşakkatli, uzun ve yıpratıcı bir yol idi. Cuma pazarının olduğu yer bir dere idi. İçinde su olduğu zaman dereye inemediğimiz için, petrol bayilerinin olduğu ana yola inmek zorunda kalırdık. Yoksa çoğu zaman o dereyi inerek, tırmanarak yolumuza devam ediyorduk. Yol uzun olunca bazı tehlikelerin olacağını düşünerek, arkadaş gurupları ile yola devam ederdik. Küçük bir dayanışma...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Yoksa o, yolu tek başına yürüme şansınız yok denecek kadar azdı. Tek keyifli yanı, kar yağdığı zaman çantalarımızı kızak yerine koyarak, o dereden kaymak idi. Bazen tatlı kazalar olmuyor değildi. Küçük su birikintilerinin kırılması ile, suya batma şansınız her zaman vardı...</span></span></p>
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?