"Hâlâ birtakım siyasiler ve bürokratlar kör bir inatla, bu işi savunmaya devam ediyorlar.
Bugün İstanbul Sözleşmesinin 9. Yıldönümü. Geçen hafta Romanya parlamentosu, İstanbul sözleşmesini reddeden bir karar aldı.
Rusya ilk baştan beri karşı. Slovakya parlamentosunda da reddedilmişti. Çek Cumhuriyeti parlamentosu onaylamadı. Bulgar Ortodoks Kilisesinin başlattığı protestolar, Hırvatistan ve Letonya ile birlikte başka ülkelerde de tartışılmaya başladı.
Siyaset, toplumun ?kozmik oda?sı hükmündeki mahremine bu düzenlemelerle kaba bir şekilde el attı. Bu suça katılmayan kamu otoritesi kalmadı. STK´lar da bu utancın paydaşı oldular.
Bu konuda uluslararası sistemin operasyonları, para ilişkileri ortaya çıkarılırsa FETÖ benzeri bir yapıyla karşı karşıya kalabiliriz.
Bu sözleşme yokken aile çok mu iyi durumdaydı. LGBT yok mu idi. Tamam, ama şu var, bu sözleşme tüy dikti, kapıları açtı, bardağı taşıran son damla oldu. Kaş yaparken göz çıkardılar. İlâç diye, zehiri, bala karıştırıp altın tas içre sundular.
Süreç AK Parti´nin aleyhine işliyor. Bütün başarı ve kazanımlar İstanbul Sözleşmesinin gölgesinde kalıyor. Birileri de LGBT, baro, kadın hakları, aile ile ilgili sorunları kaşıyarak bu süreci AK Parti aleyhine bir kampanyaya dönüştürmeye çalışıyor.
AK Parti geç kaldı ve hâlâ bu işin uygulamada nasıl bir tahribata sebeb olduğunu görmek istemiyor. Bu konuyu kendileri için bir kariyer, çıkar, itibar vesilesi yapan ?Beyaz Müslümanlar? ve liberaller yanında yer alan, kişi ve kuruluşlar eli ile AK Parti´nin gözleri kapatılmaya çalışıyor sanki.
Ama artık bıçak kemiğe dayandı?"
(Abdurrahman DİLİPAK)