Sözün İstikameti

Alper Duran
Alper Duran
Sözün İstikameti
15-01-2020

"Akıl süsü dil, dil süsü sözdür"

Yusuf Has Hâcib

İstikamet dost, rehber ve timsal semtinin, sabit mukimi olmakla mümkündür. Bazen hem kişisel, hem de toplum olarak yanlış yöntemlerle biriktirdiklerimizi, daha yanlış yollarla dağıtmaktayız. Ya da bazen yanlış birlikteliklerimiz, daha yanlış ayrılıklarla yok olup gitmektedir. Bazen de yanlış arkadaşlıklar, doğru dostlukları eritmektedir. Çünkü hatalara, gömleğin ilk düğmesini iliklerken başlıyoruz. Daha sonra üzerimizde iğreti bir şekilde duran kıyafetle dolaşıyor ve düzgün elbise nasıl giyilir diye nutuklar atıyoruz. Yani istikamet denilen o muazzam yoldan uzaklaşarak, hayat çizgimizi zikzaklarla dolduruyoruz.

İstikamet, hakikatli insanları şanıdır.Bunu çok güzel ifade eden ?Said Paşa? şöyle demiştir:

?Korkma düşmandan ki, ateş olsa yandırmaz seni

Müstakim ol, Hazret-i Allah utandırmaz seni?

İstikametin genel manası içerisinde, söz istikametinin de mühim bir yerinin olduğu kanaatindeyim. Zira, kelamın sihirli bir yanı vardır. Çoğu toplumlar, sözleri eğip bükerek hakikatin kanadını kırarlar. Ehl-i küfür,  İslam milletinin yaşayışını allak bullak etmek üzere, kavramları ve sözleri kullanır. Bu bakımdan sözlerin ve dilin yeri oldukça önemlidir. Dil, sadece iletişim kurma aracından öte bir milletin varlığını ifade eden en mühim hususların başında gelmektedir. Haliyle herkes kendi dilini en iyi şekilde öğrenmek, kavramlarına tam manasıyla vakıf olmak ve bu minval üzere konuşmak mecburiyetindedir. Dile karşı hassasiyetsizlik bazen bayrağa ve vatan sınırları gibi maddi kutsallara yapılan önemsemezlikten daha büyük sorunlar çıkarabilir. Bir toplum bayrağını ve toprağını kaybetse, yeniden onları kazanabilme imkânı vardır. Ancak dilini ve dilindeki kelamın istikametini kaybederse; bir daha ne sözü kalır, ne bayrağı ne de vatanı. Haliyle bugün herkes konuştuğu sözü istikametinde kullanarak, fesahata ve belagata önem vermek durumundadır. Düzgün konuşmak bir tarihi vazife olduğu gibi, aynı zamanda bir vatan borcu ve istikbal kurgusunun temel taşıdır.

Tarihe göz attığımız da İslam medeniyetinin geleneksel insicamını bozmak için birçok milletin yarış gittiğini görmekteyiz. Bunların en başında da, Yahudiler gelmektedir. Nitekim Kuran-ı Kerim´de: ?(İsrailoğullarına:) Bu kasabaya girin, orada bulunanlardan dilediğiniz şekilde bol bol yeyin, kapısından eğilerek girin, (girerken) "Hıtta!" (Yâ Rabbi bizi affet) deyin ki, sizin hatalarınızı bağışlayalım; zira biz, iyi davrananlara (karşılığını) fazlasıyla vereceğiz, demiştik.?[1] ?Fakat zalimler, kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler. Bunun üzerine biz, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik?[2] diyebuyrulmaktadır. Bu iki ayeti tetkik ettiğimizde"Hıtta!" (Yâ Rabbi bizi affet) kelimesini hınta (buğday) ile değiştirip akıllarınca alay ettiler. Hâlbuki insan ne ederse kendine eder, bunun farkında olmadan hakkın nazarında rezil ve zelil duruma düştüler. Sözlerle oynamak bir Yahudi geleneğidir aslında. ?Raina? sözü üzerinden yaptıkları alçalış, yine Kur´an-ı Kerim´de bahsedilmiş ve bu bakımdan lanetlendikleri ifade edilmiştir. Maalesef dilimize pelesenk olmuş ve hemen herkesin kullandığı, ?anladıysam arap olayım?, ?kara fatma?, ?kaka?, ?imambayıldı? gibi daha birçok söz, Yahudiler tarafından değerlerimizin zedelenmesi için kasıtlı yapılmıştır.

Bugün yine başta Siyonizm, ırkçı emperyalizm ve muhtelif dış mihraklar yoluyla kutsallarımızı ifade eden sözler ve kavramlar çeşitli mevzular üzerinden tahribata uğratılmaktadır. Yeni sosyal medya dili, farklı olma anlayışı ve çoğu zamanda akademik terimlerle bu yol kolaylaştırılmaktadır. Orta ve uzun vadede, içi boşaltılmış veya farklılaştırılmış sözler ve kavramlar ile toplumsal bakış ve anlayışta da büyük kaymalar meydana gelmektedir. Bu durumu insanlara anlatmak ve düzeltmek ise, dünyanın en çetin işlerinden biridir. Çünkü artık yanlış doğru haline gelmiştir. Toplumların doğru bildiklerine yanlış deyip, sonra da doğruya yönlendirme gayreti, zorlu bir yöntemdir. Haliyle bu duruma düşmeden sözlerimiz ve sözler vasıtasıyla oluşan örf, adet ve geleneklerimize karşı hassasiyetimizi her daim en üst planda tutmak gerekir.

Söz istikametinin başka bir yönü ise, her duyduğumuz hususu hemen yaymamaktır. Söylenmesi icap ediyorsa da, doğru bir şekilde aktarmaktır. Kelamın emaneti, istikametinde kalmakla sağlanabilir. Bilinmelidir ki, sadece nefsini terbiye edebilmişler sözün istikametini bozmazlar. Nasıl ki, işlenmiş bir maden ile işlenmemiş maden arasında kalite ve değer farkı varsa, nefsini terbiye etmiş ehl-i riyazet ile nefs-i emarenin köleliğini yapan ham kaba softalar arasında da büyük fark vardır. Dikkat ediniz, ictimai hayatta sözleri aktarırken istikametini değiştirenlerin çoğu, itibarsız ve bedbaht kişilerdir. Dün hadis uyduranlarda, bugün söylenmediği halde söylenmiş gibi aktaranlar da ve söylenenleri değiştirenler de sözün istikametini kaçırmışlardır. "Çok mal haramsız, çok lâf yalansız olmaz? sözüne muhatap olanlarda, aynı yolun yolcusudur. Kaşgarlı Mahmut´un ifade ettiği gibi ?Kuru kaşık ağza, kuru söz kulağa yakışmaz? anlayışı dairesinde; söz istikametini değiştirmenin hassas terzide vebal tartıları vardır. Hem de ağır vebal?

Bugün biz, genel istikamet dairesinde kalmak suretiyle; sözünde istikametine de hassaten değer vermeli ve ona göre hareket etmeliyiz. Yine Yusuf Has Hâcib ?Ölümsüz bir hayat dilersen işin ve sözün iyi olsun" diyerek sözün ehemmiyetini belirtmiştir. Hak söz söyleyen ve hak söz işitenlerden olmak ümidiyle?


[1] (Bakara Suresi 58. Ayet)

[2] (Bakara Suresi 59. Ayet)

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?