Bu konuda ilk bilgilerin ve eğitimin alınacağı yer; şüphesiz ailedir.
Aile ne kadar güçlü ve sorumluluğunu bilen, bir yapıya sahip ise; çocuk, sağlıklı ve ideal yetişmeye aday, demektir.
Şu günler, okulların açılmasıyla; özellikle çalışan aileler, tatlı bir telaş içerisinde oluyorlar. Çocuklarını emanet edecekleri, güvenilir ve ehliyetli insanlar, bulmak zorundalar.
Ev Hanımı denilen, aslında ve özünde; yuvanın bekçisi olan, annelerin; ne kadar zor bir görevi üzerine aldıklarını, bu günler de; daha iyi anlıyoruz.
O, anneler için; çalışan annelerin yaşadığı heyecan ve telaş, günlük hayatta, yaşadıkları sıradan işler olma, özelliğini taşımaktadır. Gün boyu, çoğunlukla, çocukları ile birlikte; aynı ortamı paylaşmaktadırlar. Biraz şanslılar.
Dünya kurulalı beri insanlar arasındaki en güçlü bağı temin eden olay sevgi bağıdır. Sevgi, insanları birbirine şartsız olarak, yararsız olarak bağladığı zaman, en kuvvetli bağ olarak ortaya çıkar. Aralarındaki tüm ilişkilerin bu sevgiye bağlı olarak güçlenmesini sağlar. İlişkiler ağının denetleyicisi sevgi bağı olunca; kötülüklerden, yanlışlardan kin ve çekememezlikten kolay, kolay bahsedilemez. Sevgi bağı bu kötü zeminlerin oluşmasına müsaade etmez. İşte insanın etrafından başlayarak kuracağı bu sevgiye bağlı dünya, hayata geçince; karşıtı olan tüm kavramlar kaçacak yer arar. Tez elden bu sevgi toplumunu oluşturmak lazımdır. Yoksa bu boşluğun oluşturacağı yanlışlara ve kötü davranışlara hazır olun, demektir. Bu sevgi bağının ilk temellerinin atıldığı yer; Ailedir.
İnsanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen, sayılamayacak kadar çok tavır ve davranışlar vardır. Bu tavır ve davranışlar, insanlar kendi konumlarına göre; yani bilgi, beceri, kültür, ahlak, inanç, kısacası insan karakterini oluşturacak manevi dinamizmin, ne kadar güçlü olduğuna bağlıdır. İnsanın yapmış olduğu herhangi bir davranışta yukarıda sıraladığımız tüm etmenlerin etkisi vardır. Şöyle örneklendirebiliriz, hayatında hırsızlık gibi bir davranışı bilmeyen bir insan; o işlevi yerine getiremez. Kötü söz söyleme alışkanlığı olmayan bir insan; karşısındaki insana bu kelimeleri kullanamaz. Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere insan davranışlarını; çevresinde oluşan şartlara göre ve alt yapısında hangi güçlü kavramlar hakim ise, o kavramların gölgesine göre şekillendirir. Yani kötü bir ortamda yetişmiş olan bir çocuk yalan söylerken, hırsızlık yaparken, küfür sözler kullanırken, bir yanlış yaptığının farkında değildir. O davranışlar onun yetiştiği dünyaya göre normal davranışlardır. Yaptığı şeyin yanlışlığını toplum içerisine çıkıp yaptığı hareketler; diğer insanlar tarafından eleştirildiği zaman farkına varır. Kendi, kendini sorgulamaya çalışır ve yaptığının yanlış bir davranış olduğu, çevresi tarafından kendisine bir nevi hatırlatılmış olmaktadır.
İşte, tam tersine iyilik ve güzellik davranışları ile yetiştirilmiş bir çocuk da yaptığı davranışların, çok güzel davranışlar olduğunu toplum içerisine çıkınca anlar. Her ikisi de; yetiştikleri ortamda davranışlarını, aynen anne sütü emer gibi, yetiştikleri ortamdan almışlardır. Yaptıkları davranışlarının değerlendirilmesi ise, toplum içerisine çıkınca anlaşılmaktadır.
Asıl mesele toplum içerisine çıkan çocukların yaptıkları davranışları iyi analiz edecek, onları iyi davranışlara yönlendirecek bir ortamın oluşmasıdır, Eğer yanlış şeyler yapan çocuk yanlış hareketlerini, çevresinde de yapmaya devam eder ve bir tepki almaz ise; işte o davranış artık o, çocukta refleks haline dönüşür. Yanlış yaptığını fark edemez. İşte asıl tehlike budur.
O zaman, Toplumun, var olan tüm denetmenleri ve çevresi ile; kötü davranışları kabullenmiş ve bir hayat tarzı olarak benimsemiştir.
İyi davranışları çocukluk döneminde kazanan kişi de topluma atıldığı zaman; o kazandığı iyi davranışları eğer etrafındaki ve çevresindeki insanlar, kötü hareketleri benimseyen insanlardan olmuş ise; toplum baskısı ile iyi davranışlarını yavaş, yavaş kaybedecektir. Kötü davranışları kazanarak büyüyen bir çocuk ise; iyi davranışlarla beslenmiş bir ortama girdiği zaman yaptığı şeylerin yanlış şeyler olduğunu fark ederek, zor da olsa kötü davranışları terk edip, iyi davranışlar edinmeye çalışacaktır.
Eğer, bu güzel şeyler yaşanarak hayata geçirilmemiş olursa; Ara ki, o zaman toplumda iyi davranışları yapan insanları bulasın! Ara ki, o, toplumda iyi davranışların bir artı özellik olduğunu anlayan insanları bulasın!
Burada model olarak alınan insanların da; çocuklar üzerinde bir etkinliği olduğunu bahsetmeden geçmeyeceğim. Ayrıca tüm iyi davranışların ödüllendirilmesi gerekir. Yetişen neslimizi iyi davranışlara yönlendirmeliyiz. Kötü davranışların ise; neden kötü olduğu genç nesillere uzun,uzun anlatılmalıdır. Taaa ki, anlayana kadar. Kötü davranışların karşılığının cezalandırılmak olduğunu da hatırlatmakta yarar vardır. Toplum tarafından kabul edilmiş model tip olarak kabul edilen insanların, tavır ve davranışları, yetişmekte olan genç nesilleri; çok etkilemektedir. O nedenle yetişmekte olan genç nesiller adına, o insanlar, toplum denetleyicileri tarafından denetlenmelidir. Gerekirse o davranışlara sınırlama getirilmelidir. Resmi kurumlar tarafından uyarılmalıdır.
Çocuk ve Toplum ilişkisinin en önemli aşaması bu dönemdir. O nedenle toplumumuza bu alanda yön verecek olan; tüm Resmi ve Gönüllü kuruluşların iyi davranışlara teşvik etmeleri. Hatta iyi davranış içerisinde olan çocukları ödüllendirilmeleri gerekmektedir. Toplum olarak bunu çok iyi yaptığımız söylenemez. Çocuklarımızın yetişme çağında kendilerine sunulan oyun tarzlarının, ister bilgisayarda olsun, ister değişik alanlar da olsun; insan öldürmeye, can almaya dayanan oyunlar olduğunu düşünürsek, işimizin ne kadar zor olduğu ortaya çıkmaktadır. Çocuk daha akılla tanıştığı zamanlarda ilk öğrendiği şey can alma olmaktadır. Hele bu oyunlar bir de uyuşturucu gibi bağımlılık yapıyorsa; işimiz daha da zordur. Uyanık olalım ki; hep uyanık olarak kalalım. Yoksa uyuşturulmuş halde olduğumuzun farkına bile varamayız?
Sonra birileri bizi değişik şeylerle uyandırır, ancak, o zaman vakit kalmayabilir?
Bu dönemde, ana okulu ve kreş kadar önemli olan, başka bir konu da; servis araçlarıdır. Çocuklarımız, hayatının bir kısmını her gün, bu araçlarda; geçirmektedirler. Onların, yönlendiricilik, görevi olduğunu unutmamak, gerekir. Hem aracı kullanan, hem servis elemanı, hem servis yöneticisi; aynı zamanda, çocuklara hayatı tanıtan insanlardır. Bir bakıma, öğreticilerdir.
O, nedenle; çok iyi davranışlar, yapmak zorundadırlar. Son zamanlarda, yaşanan servis olaylarını hatırlayınca, bu işi de; ne kadar sıradanlaştırdığımızı,üzülerek, görmekteyim. Halbuki, geleceğin insanları, burada şekillenecektir.
Biz, kaliteye ve hizmete yönelik bir çaba göstermekten ise; işin maddi, yönünü öne çıkararak, çözüm üretmeye çalışmaktayız. Bu sahada, Devletin ne kadar önemli bir konuyu, sorumluluk olarak, üzerine aldığını fark etmesi gerekir. Servislerde yaşanan olaylar ve yanlışlıklar, bize bunu hatırlatmaktadır.
Serviste geçen zaman da; eğitimin bir parçasıdır...
Ailenin en önemli görevi; çocuklarını, iyi bir eğitimden geçirmektir. İyi terbiye vermek, güzel davranışları öğretmek, bir amaç olmalıdır. Bunu yapabilmek için, ise; hayatın tüm kısımlarını, iyi denetlemek, zorundayız.
Devletlerin geleceği; nesillerin, yetişmesine bağlıdır... Güçlü nesil, güçlü gelecek, demektir...
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?