Son günlerde en fazla üzerinde konuşulan konulardan bir tanesidir. Okullarda kapalı olduğu için, çocukların eğitilmesi meselesi daha da anlam kazanmıştır. Bir anda toplumun gündemindeki önemli meseleler olarak öncelik sırası elde etmiştir.
Dünya kurulalı beri insanlar arasındaki en güçlü bağı temin eden olay sevgi bağıdır. Sevgi, insanları birbirine şartsız olarak, yararsız olarak bağladığı zaman, en kuvvetli bağ olarak ortaya çıkar. Ailede Anneyi öne çıkaran neden sevgi bağıdır. Ana kucağı, çocuk için tüm dertlerin bittiği yer anlamına gelir. Güvenilecek, korunduğuna inanılacak bir mekândır. O nedenle Ana Kucağı, bir özne olarak ortaya çıkmaktadır. Ana ve çocuk arasındaki tüm ilişkilerin bu sevgiye bağlı olarak güçlenmesini sağlar. İlişkiler ağının denetleyicisi sevgi bağı olunca, kötülüklerden, yanlışlardan kin ve çekememezlikten kolay, kolay bahsedilemez. Sevgi bağı bu kötü zeminlerin oluşmasına müsaade etmez. İşte insanın etrafından başlayarak kuracağı bu sevgiye bağlı dünya, hayata geçince, karşıtı olan tüm kavramlar kaçacak yer arar. Tez elden bu sevgi toplumunu oluşturmak lazımdır. Yoksa bu boşluğun oluşturacağı yanlışlara ve kötü davranışlara hazır olun, demektir. Bu sevgi bağının ilk temellerinin atıldığı yer Ailedir.
İnsanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen, sayılamayacak kadar çok tavır ve davranışlar vardır. Bu tavır ve davranışları insanlar kendi konumlarına göre, yani bilgi, beceri, kültür, ahlak, inanç, kısacası insan karakterini oluşturacak manevi dinamizmin aktörlerine göre, o aktörlerin kendisini ne kadar düzenli bir şekilde denetlediğine ve o aktörleri ne kadar özümsediğine bağlı olarak yaptığı davranışlarla ilgilidir. İnsanın yapmış olduğu herhangi bir davranışta yukarıda sıraladığımız tüm etmenlerin etkisi vardır. Şöyle örneklendirebiliriz, hayatında hırsızlık gibi bir davranışı bilmeyen bir insan, o işlevi yerine getiremez. Kötü söz söyleme alışkanlığı olmayan bir insan karşısındaki insana bu kelimeleri kullanamaz. Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere insan davranışlarını çevresinde oluşan şartlara göre ve alt yapısında hangi güçlü kavramlar hakim ise, o kavramların gölgesine göre şekillendirir. Yani kötü bir ortamda yetişmiş olan bir çocuk yalan söylerken, hırsızlık yaparken, küfür sözler kullanırken, bir yanlış yaptığının farkında değildir. O davranışlar onun yetiştiği dünyaya göre normal davranışlardır. Yaptığı şeyin yanlışlığını toplum içerisine çıkıp yaptığı hareketler, diğer insanlar tarafından eleştirildiği zaman farkına varır. Kendi, kendini sorgulamaya çalışır ve yaptığının yanlış bir davranış olduğu çevresi tarafından kendisine bir nevi hatırlatılmış olmaktadır. İşte tam tersine iyilik ve güzellik davranışları ile yetiştirilmiş bir çocuk da yaptığı davranışların, çok güzel davranışlar olduğunu toplum içerisine çıkınca anlar. Her ikisi de yetiştikleri ortamda davranışlarını aynen anne sütü emer gibi, yetiştikleri ortamdan almışlardır. Yaptıkları davranışlarının değerlendirilmesi ise, toplum içerisine çıkınca anlaşılmaktadır.
İşte asıl mesele toplum içerisine çıkan çocukların yaptıkları davranışları iyi analiz edecek, onları iyi davranışlara yönlendirecek bir ortamın oluşmasıdır, Eğer yanlış şeyler yapan çocuk yanlış hareketlerini, çevresinde de yapmaya devam eder ve bir tepki almaz ise, işte o davranış artık o, çocukta refleks haline dönüşür. Yanlış yaptığını fark edemez. İşte asıl tehlike budur. İşte biz ona kısaca çevre diyoruz. Bunun içerisinde en yakın arkadaş gurubundan başlayarak, en uzaktaki kitle davranışlarını da ekleyebiliriz. Tüm bu faktörler çevrenin içerisinde yerini almaktadır. Yanlış davranışlar eğer tepki almıyor ise, Toplum var olan tüm denetmenleri ve çevresi ile kötü davranışları kabullenmiş ve bir hayat tarzı olarak benimsemiştir.
Devam edecek?