TÜRKLERDE EĞİTİM-1

Muzaffer Karadağ
Muzaffer Karadağ
TÜRKLERDE EĞİTİM-1
02-04-2018

Türk Ocakları Akademisi-Milli Mefkure Mektebi :

Değerli Türk Ocaklılar, Sevgili Öğrenciler,

Eğitim bizim ülkemiz için hayati önem taşımaktadır. Hollanda´nın 11, Belçika´nın 10, Yunanistan´ın 11 milyon olduğu birçok Avrupa ülkesinin nüfuslarının üç katı kadar bizim öğrencimiz bulunmaktadır. Önümüzdeki öğretim yılında okul öncesi eğitiminin zorunlu olmasıyla okul öncesinden, üniversiteye kadar 25 milyon öğrencimiz olacaktır. Adeta caddede gördüğümüz her üç kişiden birisinin öğrenci olduğu bir ülkeyiz. Bu durum bizim en büyük zenginlik kaynağımızdır. Sahip olduğumuz bu genç nüfusu yeterli bir eğitimle donatabilirsek dünyanın lider ülkesi olabilir, yeniden bir medeniyet kurabiliriz. Bu nedenledir ki eğitim sürekli gündemde tutmamız ve önem vermemiz gereken en önemli önceliğimizdir.

Dünyada ilk üniversitelerini  kuranların başında Uygur Türkleri gelmektedir. Farabi´nin doğup, yetiştiği Otrar (bir dönem Farab diye anılmış) Türk rönesansının başladığı, döneminin en büyük bilim merkezidir. Karahanlı, Büyük Selçuklu, Gazneli, Anadolu Selçuklu Devletleri dönemlerinde; Kaşgar, Gazne, Horasan, Nişabur, Rey (Tahran), Bağdat, Erzurum, Sivas, Konya´da kurulan medreseler (üniversiteler) dünyanın önemli bilim merkezleri olmuşlardır. Avrupalılar Haçlı Seferleri sırasında üniversiteleri Türklerde görmüşlerdir. Avrupa´nın ilk üniversiteleri Anadolu´daki Türk medreselerinin aynısı şeklinde inşa edilmiştir.

Osmanlı Döneminde Fatih Üniversitesi o dönemde dünyanın en ileri bilim merkezi idi. Türk Milleti bilimde, sanatta dünyanın en üstün konumunda olduğu için toplardan, ateşli silahlara kadar Türk ordusu en modern orduydu.  Mete Han´dan beri savaş tecrübesi, disiplini, geleneği, becerisinin yanında donanımıyla da en ileri seviyede bulunuyordu.  Türk Milletinin bilimde, sanatta, orduda, ahlakta en üstün olduğu için Fatih Sultan Mehmet İstanbul´u fethetti.

Türk Milleti bilim ürettiği için yaklaşık 200 yıl Selçuklular, 400 yıl Osmanlılar döneminde dünyaya hükmettiler. Dünyaya bilim, sanat, edebiyat, adalet öğrettiler. Dünyanın bilim, sanat, moda merkezi İstanbul´du. Bütün Avrupa başkentlerinde Türkler gibi giyinmek, yemek, yaşamak özentileri sonucu ?Şark Köşesi´ moda akımları yaşanıyordu. Şark Köşesi modası daha sonra bize Avrupalılardan geçti. Kendi kültürümüzü yüzyıllar sonra Avrupalılardan öğrenir olacaktık.

Bilim üretmede lider olan Türk Milletinde kırılma; Yavuz Sultan Selim´in, Çaldıran Savaşından sonra Fatih Medreselerine getirdiği bin civarındaki müderrisler, Türk Milletinin hayatının her alanına olumsuz etkilerde bulundular. Şehülislam oldular; İstanbul´da bulunan Dünya´nın en büyük rasathanesini ?´Allah´ın işine karışıyorlar´´ diye Padişah Sarı Selim´i ikna edip toplarla yıktırdılar. Üniversitelerimizden mantık, felsefe, astronomi, fen bilimlerini kaldırdılar. Sadece dini bilimleri okuttular. Üniversitelerimizde bilim üretimi durunca Osmanlı Devleti durakladı ve geri kaldı.

Şah İsmail Türk´tür. Safevi Devletinin yazı dili Türkçedir. Yavuz´un getirdiği bilim insanlarının çoğunluğu da Türk´tü. Ama İslam anlayışları farklı idi. Biz Maturudi-Hanefi; Türk İslam anlayışı, yorumuyla inanıp, yaşarken, gelenler Eşari yorumuna inanıp, yaşıyorlardı.

Maturudi-Hanefi: ?´Allah yeryüzüne Peygamberler ve kitaplar göndermeseydi bile, insanlar aklıyla Allah´ı bulurlardı´´ temeliyle İslamı yorumlamışlardı. Türk Milleti bu anlayışla hayatına yön vermiş blimde zirveye çıkmışlardı. Eşari: ?´Önce teslim olup, inanacaksın´´ anlayışıyla İslamı yorumlamıştır. Temeldeki bu ayrılıklardan en çok üniversitelerimiz etkilendi. Fen bilimleri okutulmayınca bilimde gerilemeye başladık.

İslam, bilimle asla çelişmeyen, bilimin kendisi olan bir din iken Eşari yorumunu yaşayan müderrisler üniversitelerimizden fen bilimlerini dışladılar. Bu anlayış yanında Yeniçeri Ocaklarından yükselerek devletin üst kademelerindeki devşirme ve dönme Avrupa kökenli fen bilimlerine şiddetle karşı olan devlet adamlarının devlet, üniversite yönetimlerine egemen olması Osmanlı Devleti´nin kırılma noktası oldu.

Hayatın her alanında bunların hükümleri etkili oldu. Kadınlar ikinci plana atıldı, kız çocukları okutulmadı. Türk Milleti hızla Maturudi-Hanefi İslam anlayışından uzaklaştı. İslamlaşmayı; Araplaşmak ve Farslılaşmak (İran), Arapların ve Farslıların milli geleneklerini İslam olarak anlayıp, yaşamaya başladık. Bugün de İslamı; Araplaşmak, çağdaşlaşmayı; Batılılaşmak olarak anlayanlar bize en büyük zararı vermektedirler. (devam edecek)

                                                                                                           

 

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?