Türkü candır, Sırdır, Neşedir, Kederdir...
Hayatın ta kendisidir. Hayatın içerisinde ne var ise; onun konusudur. Aşktır, Derttir, Gurbettir, Ayrılıktır, Kavuşmadır, Özlemdir, Ölümdür, Çaredir, Çaresizliktir, isyandır, karşı duruştur, kahramanlıktır... Kısacası Hayatın bütün alanı onun konusudur.
Halkımız ile kardeş gibidir. Hiç ilgisi olmadığını söyleyen bir insanın; dudaklarında söz olur.
Kimilerinde özlenen kişi, kelimelerde et ve tırnak olur. Mihriban olur, Zeynep olur, Kerem olur, Bedir olur, Celal oğlan olur...
Kimini adına ağıtlar yakılır... Türküler söylenir...
Bu bazen bir Fırat nehri olur, Kızılırmak olur, Kösedağ olur, Karahisar Kalesi olur, Ormancı olur, Yayla olur...
Asırlardan beri, Halkımızın her derdini söze döktüğü tarihi vesikalar gibidir. Kimi zaman bir hasreti, kimi zaman bir sevgiyi, kimi zaman bir kederi, kelimelere taşırlar. Söz olur söylenirler. Zaman olur saz ile türkülere dönüşürler. Dillerden dillere, taşınırlar.
Asırlara bir kültürü, bir örfü, bir geleneği, bir yaşam tarzını, taşırlar. O zaman bir vesika gibi algılanırlar, kabul edilirler...
Kimi zaman bir şehir olurlar... Ellerinde sazları çalınır. Kimi zaman seyredilen ve onda mutluluk bulunan bir simge şehir olurlar, Bahçelerinde mutlulukların yaşandığı bahçelerini anlatırlar, Kimi zaman bir şehrin direnişini anlatırlar...
Halaylara eş olurlar, Heeeey de heeey...
Horonu neşelendirir, zeybeğin ayağının yere vurmasını abideleştirirler.
Bir şehrin kurtuluşunu anlatırlar, Direnişini anlatırlar, Yıkılışını anlatırlar...
Çanak Kale gibi bir destanı anlatırlar... Kelimeler yetersiz kalır... Sükut kaplar ortalığı...
Kiminin sırdaşı, kiminin yareni, kiminin dostu, kiminin arkadaşı olurlar... Sırlar dolu yalnızlıkların, ikiz kardeşi gibidirler.
Kimi zaman insanlara ders verirler, öğretirler. Misaller getirirler. Bir örfü, bir geleneği, bir serzenişi; gelecek yıllara taşırlar.
Eski yanık sevdaları anlatırlar. Oradaki adabı, edebi, saygıyı yansıtırlar. Bir türkü sözlerinde; ´´Yakına gelemezsen uzaktan mendil salla´´ Bu özlemi ne kadar sade bir dil ile; ifade etmektedir.
Aynı zamanda bir tarihi vesika gibi; gelecek nesilleri bilgilendirirler. Tarihi bir olayı anlatırlar. Köroğlu destanı, Estargon kalesi, Vurun aslanlarım Allah aşkına, bu tür örneklerdir.
Halkın inancı ile; nasıl uyuştuğunu anlatırlar. ´´Al Fadimem bal Fadimem Sabah oldu namazını kıl Fadimem´´ ´´ YARİM CUMA NAMAZINDAN GELİR´´ ´´ Yüksek minarelerde Kandiller yanar.´´ Örneklerinde olduğu gibi.
Evet, biz Türk Toplumu olarak, Bu türküleri çok severiz. Hatta Vatan hainlerine bile; türkülerimiz bir silah gibidir. Oğlumuza nasihat ederiz;
´´çabuk büyü çabuk yetiş tez oğlum
çakal gezen şu dağlarda gez oğlum
çabuk büyü çabuk yetiş tez oğlum
çakal gezen şu dağlarda gez oğlum
gez oğlum
vatanına göz dikeni ez oğlum.!
dostun kim düşmanın kim sez oğlum
tarihini şerefinle yaz oğlum
yaz oğlum.!
gez oğlum.´´
İşte bizim türkülerimiz, bizi çok güzel ifade eder.
Bu alanda bizi bilgilendiren Rahmetli Ali Şahin Canozan Abimizin çok sevdiği ve de; kendisinin kendinden geçerek okuduğu bir türkünün sözleri ile bitirelim. Allah ona rahmet eylesin...
Hey ağalar hangi derde yanayım
Yitirdim Aslı´mı gören olmadı
Pervaneler gibi yandım tutuştum
Yandım ateşine soran olmadı
Atıldım atıldım atılamadım
Kırıldı kantarım tartılamadım
Azrail elinden kurtulamadım
Perişan halimden bilen olmadı
Kerem eder ben bu elden giderim
Dostun cemalini seyran ederim
Hak´tan emir geldi buna ne derim
Aslıhan gibi de yanan olmadı
Türkülerin bir başka konusu da; Bayram temasıdır.
´´Bugün Bayram günü derler herkes eğlenir,
Sen bizim yaylaya gel başın için...´´
Herkesin Ramazan Bayramı Mübarek olsun...