Türkün Ruh Kökü

Alper Duran
Alper Duran
Türkün Ruh Kökü
29-05-2020

İnsanların bir karakteri olduğu gibi, milletlerin de kendilerine has umûmî bir şahsiyeti vardır.  Nasıl ki benî adem çocukluk, gençlik ve olgunluk dönemlerinde yaşadığı çevre şartları, aldığı terbiye ve eğitim ile dünya görüşünü oluşturuyorsa, toplumlar da tarih sahnesine çıkışlarından bugüne değin, yaptıkları ve yapmadıklarıyla kendilerine dair bir kanaat oluşturur. Bu tarihsel safahat, lokal uygulamalardan çok, genel icraatlar neticesinde geçerlilik kazanır. Adil bir terazinin hassas ölçüsünde; kavimler ya umman derinliği, ya da bataklık pisliği gibidir. Çünkü kimi kan kokusuna, kimi de gül kokusuna meftundur.  Kimi merkep sesine, kimi de bülbül şakımasına hayrandır.

Türk milleti, Orta Asya´da tarih sahnesine çıktığı andan beri, hep aynı düzlem ve usülle devam ederek,  hikmet ve hakikat yolunda efsaneye dönüşmüştür. Çin´in entrikalarına karşı hangi temel ölçü ve kaide ile mücadele ettiyse, İslamla müşerref olduktan sonra da, aynı şekilde ve hatta daha hassas adımlarla yol almıştır. Her insanın bir kusuru olduğu gibi, milletlerin de geçmişe dair, bazı olumsuzlukları olabilir. Ancak bu tip meseleleri değerlendirirken, o günün şartlarını göz önünde tutmak gerekir. Şükürler olsun ki, Türk milletinin tarihi adalet, hikmet ve cihatla doludur. İnsanlık için yüz kızartıcı tek bir vakıanın içinde yer almamıştır. Zaman zaman tarihi olayları, siyasi sâiklerle kullanmaya çalışan harici zihniyetler olsa da, yüzyıllarca İslam´ın ve insanlığın sancaktarlığını yapmak suretiyle, hakkın nazarında mümtaz ve müstesna yerini almıştır.

Dinimiz bize malımız, mülkümüz ve evladımız ile üstünlük taslamayı yasak ettiği gibi, kavmimizle de övünmeyi uygun görmemiştir. Bir kişinin etnitesiyle övünmesinden maksat, İsrailoğulları gibi kendini başkalarından üstün saymasıdır. Türk milleti ise ne İslam´dan önce, ne de İslamla müşerref olduktan sonra başkalarına karşı, asla böbürlenmemiştir. Türk milliyetçiliğini de, kavmi bir üstünlük değil, millet bilinci ve fazilet yolunun hizmetkarlığı dairesinde dillendirmiştir. Son bin yıllık süreçte, milletlerin karnesi değerlendirilse, tek geçer not milletimizin olacaktır. Çünkü dışarıda ehl-i salib ve içeride onların avanelerine karşı iyi günde de, kötü günde de kuvveti mucibince mücadelesini kesintisiz bir şekilde sürdürmüştür. Zaman zaman kalbimizde ark büyüklüğünde yaralar açılsa da, din, dil, ırk ve renk ayrımı yapmadan tüm kürre-i arzın vicdanının sesi olmuştur. Bunca hizmet ve marifete rağmen, başka milletlerin kırılacağı, ya da incineceği hiçbir söylem içerisinde olmamaya da, gayret göstermiş ve dahi göstermektedir. Lakin ve maalesef aynı saygıyı ve inceliği başkalarından görememektedir. İngilizler, açıktan ırksal sömürü düzeni kurarken, Rusya, moskofluğu yüceltirken, Araplar, Emevi zihniyeti ile hareket ederken, pkk sempatizanıları, kürtçülük yaparken, İran, farisiliği her yerde öne çıkarırken ve daha niceleri kavmiyetçi politika güderken; bunların hepsi ifade özgürlüğü sayılmaktadır. Ancak, bizler Türk kelimesini cümle içinde kullandığımızda bile, esefle ifade edelim ki, bazılarının tüyleri diken diken olmaktadır. Türk kelimesinden rahatsız olanlar, aslında  dünyanın vicdanından rahatsızlık duymaktadır. Çünkü tarihin gönül bahçesinin güllerini, Türkler dermiştir. Şanlı peygamberimiz tarafından övgüye mazhar olan milletimizin, bu ve daha nice hasletler vesilesi ile gururlanması tabiidir.  Biz ırkçılık dairesinde bir böbürlenme değil, kahramanlıklarla dolu mazimizin ve âtîde bu ecdada layık olmanın çabası içerisinde, Türk olduğumuzu ifade ediyoruz.

Türküm demek ayıp değildir, günahta değildir, bilakis Türküm demek, İsmet Özel?in de dediği gibi; ?kâfirle çatışmayı göze alabilmektir.? Bu tanımı genişletirsek, İslam´ın ve insanlığın kutsallığı için mücadele etmektir. Şehit olmak ve gazi kalmaktır. Zira Türk milleti, yerleri gökleri ve ikisi arasındaki her şeyi yoktan var eden Zat-ı Zülcelal´e inanır. Peygamberi,  adı güzel, kendi güzel Muhammed (sav), atası Oğuz Kağan, yolu ve ülküsü nizam-ı âlem,   menzili ise Kızıl Elma´dır. Büyük ve aziz komutan Sultan Alparslan´ın da ifade buyurduğu gibi; ?biz Türkler temiz Müslümanlarız, bidat nedir bilmeyiz. Onun için Allah bizi aziz kıldı.? Evet yüce Mevla, Türkleri muzaffer etti, çünkü güçlüyü değil, hakkı üstün tuttuğumuz için... İnsanlığı sömürmediğimiz için... Kindarlığı değil, bağışlamayı şiar edindiğimiz için... Akdimize sadık kaldığımız için... Nefreti değil, muştuyu terennüm ettiğimiz için... Yaradılanı yaradandan ötürü sevdiğimiz için...

Sakın ha bu düşünceleri bir aidiyet çılgınlığı içinde ifade ettiğimiz düşünülmesin. Ve yine bazen ortaya çıkan basit ve alelade olaylar yüzünden, müteessir olunmasın ve umutlar kaybedilmesin. Çünkü, Türk milleti zor şartlarda laf kalabalığı yerine, daima inisiyatif alarak bedel ödemeyi tercih etmiş yegane bir millettir. Mütemadiyen hakikat yolunda yürümeye gayret etmiştir. Zaman zaman bu kutlu yürüyüş ınkıtaya uğramış olsa bile, ruh kökünün asaleti, ilerlemeyi sürdürmüş ve bundan sonra da inşallah kesintisiz bir şekilde devam edecektir.  Bugün geldiğimiz noktada, İslam´ı kâmilen özümseyememiş ve Türkün töresini içselleştirememiş bazı özentili zihniyetlerin, münasebetsiz kafatasçılık söylemleri olsa bile, bu durumu genele şamil örnek göstermek doğru değildir.  Zira istisnalar kaideleri bozmaz. Türklerin umumiyetle kalbinde iman, ruhunda cesaret ve ahvalinde adalet vardır. Küheylanların yüreklere durmadan koşacağı, al bayrağımızın dinmeksizin dalgalanacağı ve yeniden hakkın gür sadasının duyulacağı günler yakındır. Bu iklim, inşallah Türkler ve Türklerle birlikte hareket eden vicdanlı milletlerin eliyle olacaktır.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?