Varlığın Yok Hali

Alper Duran
Alper Duran
Varlığın Yok Hali
14-11-2018

Dünya var olduğundan bu yana sayısız fikirler ortaya çıkmış ve hepsi dünyanın kendi etrafında döndüğünü iddia etmiştir. Varlığa dair fikri olanlar ise zaman zaman divanelikle suçlanarak hakikatteki ilmelyakîn, aynelyakîn ve hakkalyakîn mertebelerini gaflet nazarıyla tenkit edip ve varlığın üzerini tozlandırmıştır. Bu kirli düşünce neticesinde tenzili rütbe alanlar, yeniden ayağa kalkabilmek adına var olmanın kodlarıyla oynamak suretiyle bir modernite kavramı üzerinden algı oluşturmuşlar ve bunda da maalesef muvaffak olmuşlardır. Bilinmelidir ki, delillerin varlığı akıl, kalp ve feraset üçlüsü ile sağlanmadığı müddetçe ortada varlığımızın ve varoluşumuzun sorunları devam edip gidecektir.

Yalan dünyayı soysuz efendiler yönetmeye başlayınca işte karşımıza mevcut manzara çıkmaya başlamıştır. Kimileri bolluk içinde kimileri de yokluk içinde hayat sürerken, birbirlerinin varlığı ve yokluğu hakkında fikir üretmeyen ve bu duruma itiraz etmeyenlerin çoğunlukta olması ise insanlığı öldürmektedir. Tezatlığın zirvesinin yaşandığı bu günleri biliyorum ki, birileri not etmekte ve vicdan muhasebesi kapsamında değerlendirmektedir. Dünyayı var eden ilahi güce karşılık yeni bir sistem kurgulamak ise son dönemin ahmak ama variyetli kişilerin insafına kalmış durumdadır. Modernizm içinde değilsen o halde geride kalmışsın algısını tüm dünyaya yutturan bu güruhun en önemli gayretlerinden biri de dinlerin sözlü olarak kalmasını sağlamaktır. Bozulmuş olan semavi dinlerin bile akide ve hakikat emirlerine dahi tahammülü olmayan bu kişilerin hele islamın temel kaidelerine karşı gizli bir savaş açtıkları da doğrudur. Çünkü yenidünya düzeninde ayakta kalabilmenin en önemli şartlarından biri de sağlam bir düşman ortaya çıkarmak ve onunla görünürde mücadele etmektir. Modernite üzerinden varolmanın en önemli silahı ise islamın hiç olmayan yüzünü tasarlayıp ve dünya piyasasına sunduktan sonra bununla mücadele etmek için kanıtlar oluşturmaktır.

Yenidünya düzeninin kurucuları siyasi, ekonomik ve sosyal algılarını hep bir düşmanla mücadele üzerinden yürütmenin yolunun prim getirdiğini görmüşlerdir.  Bu yüzden algı yönetimi dedikleri bu toplum mühendisliğinin yutacağı zoka hazırlanıp, senaryo yazılması akabinde filmi gösterime sunarlar. Film ilerledikçe ortaya çıkan rahatsızlığı dillendirip iyice yaydıktan sonra bu sıkıntıyı ortadan kaldırmak için bir reçete sunarlar. Millet, önündeki arızanın gitmesini isteyip az ötede gelecek büyük ejderhayı ferasetsizlikleri yüzünden fehmedemeyince, kurtuluşları katilleri elinde olması da normal hale gelmektedir. Bugün ortadoğuda yaşananlar bu tezimizin uygulamalarının en bariz örnekleri arasında yer almaktadır. Sonra islami terör, islamofobi gibi yeni kavramlar türetip bunlarla da mücadele etmenin planlarını tüm dünyayla paylaşıp hatta bu nedenle İslam ülkelerinin bile desteğini almaktadırlar. Çünkü varlık denilen hakikat ne denli yok edilirse işte o zaman kendi kavramları insanların zihninde yer edinir ve akabinde yaşam tarzı haline gelir. Mesela dindarların ürkütülmemesi için sekülerizm ortaya konulmuş, sömürü düzeni devam etsin diye ortak para birimi ve ekonomik paktlar oluşturulmuştur. Bu oluşumlar vesilesiyle de piyangonun büyük ikramiyesi kendi aralarında paylaşılırken piyonlara ise amorti verilerek düzenin devam etmesi sağlanmaktadır.

Varlığın varlığını bilen ve ispat etmek isteyenler ise basmakalıp ifadeler ve gayretlerin dışına çıkamamaktadır. Bir dağın altında kıymetli madenin olduğunu savunmakta ama orayı kazıp madeni çıkarma gayretine girmemektedirler. Israrla yeni yöntem geliştirmek yerine bildiğini tekrar etme yolunu tercih etmektedirler.  Bir arının camın varlığını ısrarla inkâr edip dışarıya çıkmaya çalışması gibi, varlığa inananların kısır döngüleri de bu örnek dairesinde sonuç getirmemektedir. Batının geliştirdiği yeni kavramlar üzerine bizim kadim terimlerimize bile sahip çıkamayışımız sonuçta dünyanın hâlihazırdaki manzarasını ortaya koymaktadır. Zira batı dediğimiz mantık semavi dinlerin varlığını bile kendi dünyası dairesinde değiştirme kibrine kapılmış ve bunda dünyalık açısından muvaffak olmuştur. Batı mantığına karşı çıkan bizler ise hakikatteki ilmelyakîn, aynelyakîn ve hakkalyakîn mertebelerini derinlere gömerek sunulan oltadaki yeme kapılarak kancanın ucunda çırpınıp durmaktayız. Kuran-ı Kerimde ilk insan ve ilk peygamberin yaratılışı ve dünyaya gönderilişi ve ardından Havva annemizin yaratılma sebebi ile devam eden süreçte ki, bir mantık ve ilahi güç dengesi, bizim söylemlerimizin ötesine geçemeyince geride kalmamız doğal bir sonuç haline gelmiştir. Lut kavminin başına gelenler varlığın ta kendisi iken, bugün lut kavminin çocuklarını korumak adına yasaların çıkarılması işte bu varlığa itiraz eden batı zihniyetinin mesabesini göstermektedir. Bizdeki İngilizler ise meseleyi yuttukları zokanın etkisiyle insan hakları dairesinde müdafaa etmeleri ise batının kendi kavramlarını başkası eliyle yürütme politikasının da iyi bir şekilde devam ettiğinin göstergesidir.

Şimdi bizim varlığımızın yegâne sebebi olan ilahi yaradanın bu dünya sistemi içinde insanoğluna verdiği sonsuz ve sayısız nimete karşılık varlığın bizatihi kendisine teslim olup yeniden varolmaktır. Vesselam?

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?