Ya Tasarruf Ya Dışa Bağımlılık

Orhan Arslan
Orhan Arslan
Ya Tasarruf Ya Dışa Bağımlılık
01-12-2018

Bugün, Dünya üzerinde yaşayan gelişmekte olan devletlerin çeşitli nedenlerle; ülke ekonomileri, isteyerek veya istemeyerek de olsa; Batılı emperyalist devletlerin kontrolü altındadır. Bundan kurtulmanın tek ve basit cevabı; kendi kaynakların ile kendine yeterek; dışarıdan borç, almadan öz kaynakların ile kendi, kendine yetmektir.

Bu durumdaki Ülkelere baktığımız zaman; her alanda israfın çok yaygın olduğunu görmekteyiz. İsraf, o kadar ileri gitmektedir ki; sadece bizi, birey olarak yıpratmaktan öte; Ülke ekonomisine zarar verecek, duruma erişmektedir.

ÜLKEMİZİN SON AYLARDA YAŞADIĞI; DÖVİZ KRİZİ BUNA BİR ÖRNEKTİR.

Bugün, bütçemizin nerede ise; üçte biri, enerji sektörüne gitmektedir. Bu alanda dışa bağımlı olmamız; bizim sıkıntılarımızı daha da; çoğaltmaktadır.

Ülke olarak acil, Enerji kaynaklarına yönelik çalışmalarımızı, yatırımlarımızı artırmamız gerekmektedir. Rüzgar panelleri gibi; alternatif enerji kaynakları, devreye sokulmalıdır.

Acaba halkımız bunu anlamış mıdır? HES, protestoları; bunun pek anlaşılmadığını göstermektedir.

İşin aslı öyle mi? bakalım. Devletlerin öz güvenlerinin güçlü olabilmesi için; kendi öz kaynaklarının kendilerine yetmesi, birinci önceliktir. Yer altı veya yer üstü kaynaklarınız güçlü ise; yeteri kadar işletme ve pazarlama açısından kapasiteniz varsa; bu alanlarda kimseye muhtaç değilseniz, bir anlamda kurtuldunuz demektir. Doğal olarak, insanınızın bu olayı anlayarak, çalışma ve gayreti ile size destek vermesi gerekir.

Olay bu kadar ile kalmıyor. Öz kaynaklarınız yeterli olsa bile; Vahşi kapitalizmin körüklediği tüketim çılgınlığı, reklam aracı ile; hiç de ihtiyacınız olmayan şeyleri, ihtiyacınız gibi göstermektedir. Örneğin reklamların birinci hedefi olan çocuklar, bu konuda sizi tüketmeye mecbur tutmaktadırlar. Anne ve Babanın çocuklarına karşı olan hassasiyetini iyi bildikleri için; bu alanda en acımasız biçimde saldırmaktadırlar. Ne kadar mevzi kazanabilirlerse; O kadar onlar için, başarıdır.

Hal böyle olunca; Maddi Geleceğimiz, ipotek altındadır...

Gelecek yıllara, durmadan borçlanarak, girmekteyiz...

En fazla tüketimimiz enerji alanındaki tüketimimizdir. Bu, tüketimimiz gittikçe artmaktadır. Cep telefonlarından, soğutuculara kadar varan; geniş bir enerji tüketim ağımız mevcuttur. Böylece enerji alanındaki açığımız, bir türlü kapanmamaktadır.

Genel anlamdaki tüketim anlayışımız, hiç de; bütçemizle sınırlı kalmamaktadır.

Genel olarak;

Devletiniz, kendi öz kaynakları ile kendine yetiyor olsa da; bu acımasız saldırılar, sizi birey olarak, zayıf yerinizden yakalayabilir. İşte, bu anda, bankalar devreye girmektedir. Kendi, kendine yetiyorsun amma, olmayan, hesaplamadığın, reklam pazarı karşısında esir düştüğün bazı ihtiyaçların; seni bankanın kucağına düşürmektedir. Banka, demek; Aile ve işletmeci üzerinden; bu ciddi, güçlü savunmayı yıpratmak demektir.  Doğal olarak, bunun küçük kurbanları aileler veya işletme sahibi insanlardır. Yok eğer, Devletinin her alanda yabancı sermayenin girmesine ihtiyacı varsa; bu saldırının amacı; vücudu besleyen büyük damarlardır. Böylece küçük oluşumlardan başlayarak, tüm vücudu sarabilir. İşte, o zaman, Uluslararası bankaların, banka denetçilerinin kontrolüne girmişsin demektir. Bu banka denetçileri, senin yaptığın her hamle karşısında; sanki seni ciddi bir şekilde denetliyormuş, gibi açıklamalar, değerlendirmeler yaparak; Bir nevi sana gözdağı vermektedir. Dikkat et, gözüm üzerindedir. Mesajını verir. İşte o zaman, eğer Mali yapın öz kaynaklarına dayanarak, çok güçlü ise; o denetleme kurumlarının yapmış olduğu, değerlendirmeler, tehditlerin fazlaca etkisi olmaz. Savrulur geçer.

Ancak, çoğu zaman Dünya sermayesi sizin misafiriniz ise; Bu sermaye, Dünya bankalarının yapmış olduğu çalışmalarla, ortak projeler yapıyorlarsa; işte o zaman, sizin için, büyük tehlike demektir. Onlar yapacağı uyarı ve ikazlarla; Sermayelerini sizin alanınızdan çektikleri an; büyük, büyük yaralar açacaklardır.

Ülke olarak, Mali kriz, sizi bekliyor demektir.

Geçmişte bunun örneklerini gördük. Mali yapılanmanız öz kaynaklarınızla beslenen bir çerçevede olsa bile; eğer, tüketim çılgınlığı, israf zirvede ise; bu yapılanma da; güçlü bir yapılanma değildir. Dünya ekonomik politikalarının, rüzgarlarından anında etkilenir. Kısacası, geliriniz, giderinizi karşılamıyor, demektir. Dünya tüketim devleri; sizi her alanda kuşatmaya devam ediyorlar, demektir. Yeme, içme, giyim, moda, marka ve benzeri tüketim çılgınlıkları, sizi çepeçevre kuşatmıştır Siz, Devlet olarak yeteri kadar tedbir almazsanız, Yarın o borçlu insanlarınızın iflası ile yaşayacağınız sorunlara hazır olun, demektir. Buna bağlı olarak, Yabancı sermayenin giderek esiri olmanız da cabasıdır. Giderek bu esaret, zamanla; Devleti kuşatacaktır. O zaman, bu yaptığınız ekonomik hesapların hepsi alt, üst olacaktır. Bugün, bize güvenerek, paralarını iç piyasamıza sokan kuruluşların, paralarını bir anda çektiğini, düşünün. Eğer, gelen sermaye yatırıma dönüşmüyorsa; çok anlamı yoktur.

Ekonomik açıdan, parangalı mahkumlar olmak istemiyorsanız; harcamalarınıza dikkat etmek zorundasınız. Tasarruf yapmak, zorundasınız...

Buna karşı koymanın yolu; öz kaynaklarını iyi kullanarak, ayağımızı yorganımıza göre uzatarak; israftan, tüketim çılgınlığından vazgeçerek, kaynaklarımızı yatırıma yönelterek; çoğu alanda dışarıya muhtaç olmadan hayatımızı devam ettirerek mümkündür. Ülkemiz tarım alanında kendine yetecek durumdadır. Ekonomik bağımsızlık anlamında; Böyle bir şey mümkün mü? Diye sorarsanız? Düşünmem lazım, derim. Neden? Çünkü iletişimin bu kadar güçlü olduğu bir zamanda; hangi tedbirlerle tüketim çılgınlığının önüne geçeceksiniz. İsrafı nasıl engelleyeceksiniz. AVM´ler tüketim çılgınlığının zirve yaptığı yerlerdir.

Bugün, ailelerin çoğu, bankalar aracılığı ile gelecek on yıllarını borçlanmış durumdalar. Kısacası gelecek olan, gelirlerini bile; şimdiden tükettiler. Buna bağlı olarak, Devletimizin uluslararası bankalar karşısındaki durumunu düşünün. Onlardan gelecek bazı değerlendirmelerin, kimi zamanda kasıtlı olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurun. Sonucu siz, düşünün...

Bütün bu gerçekler, bize şu dersi vermektedir. Eğer, geliriniz, giderinizden fazla ise; sorun yoktur. Ancak, gideriniz, gelirinizden fazla ise;  sorun vardır demektir. Kısa bir değerlendirme ile bir anlamda giderinizi karşılamanız gerekecektir. Bu da; yeni borçlanma, yeni kaynak arama demektir.

Bu aramalar sürekli oluyor ise; sizin ekonominiz dışa bağlı olmaktan kurtulamıyor, demektir.

Bundan kurtulmanın yolu; tasarruf etmekten geçer. Başka bir yolu yoktur... Ya tasarruf yahut prangalı mahkumluk, sizi bekliyor...

Tercih yapmak, elinizdedir...

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?