<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Dünyanın her yerinde ve zamanında, mütemadiyen rağbet edilen güzelliklerin en nadidelerinden biri de, doğallıktır. Zira insan fıtratı, tabii olana meyleder. Bu sebeple, doğal insanlar bütün toplumlarda itibar ve saygınlık görür. Sadece insanların değil, olayların bile doğal olanı, dikkate ve takdire şayandır. Binâenaleyh, bütün sanatsal faaliyetler ve kurgularda dahi, her daim en doğala ulaşmak için gayret edilir.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">İnsanoğlu bilir ki, doğal olan doğru olandır. Bu nedenle, doğallığa ulaşabilmek için, bütün yollara başvurur. Bir roman ya da hikâye yazarının en büyük gayreti, iyi bir kurgu ve lisan zenginliği yanında, meramını tabii bir düzlemde anlatmaktır. Sinemacı da, filmini nerede çekerse çeksin, kimleri oynatırsa oynatsın, hassasiyetini âzami oranda doğallığa nezreder. Zira bunu yapmazsa, beklediği alakayı göremez. Sanat inceliği insan fıtratının en derinliklerine ulaştığı için, doğallık bu sahanın olmazsa olmazıdır. Bu sebeple, müellif, ressam, fotoğraf sanatçısı, hattat, nakkaş ila ahir, doğal gerçeklik hususuna çok duyarlıdır. Haliyle doğallık ifadesi, kültürümüzle öylesine bütünleşmiştir ki, aynı zamanda bir hakikat, estetik ve samimiyet göstergesi olarak kendine anlam bulmuştur. Yani insana mahsus çok değerli vasıflar, doğal ya da tabii kelimelerle daha sarih bir mânâ kazanmıştır.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Ahlâki ve vicdani bir yol üzere ilerleyen cemiyetlerin parazitleri yok denecek kadar azdır. Çünkü böylesi toplumların en büyük özelliği, hoşgörüdür. Hoşgörü ise, ince ve nâzenin gönüllerde hayat bulur. Bu hayatın iklimi de, doğallıktır. Bu bakımdan, ömrü hayatımızda herhangi birinin, gayr-ı içten bir konuşmasını işittiğimizde, <em>“bu kişinin sözleri pek doğal değil”</em> der ve o kişinin samimiyetsiz olabilme ihtimaline karşı teyakkuzda oluruz. Yahut <em>“bu olayların doğal bir tarafı yoktur”</em> sözüyle, bir şeylerin ters gittiğine dair dikkat çekeriz. Tabiatıyla, gafil olunmaması gerektiğini, çoğu kez doğal kelimesi üzerinden tarif ederiz. Sadece bu tanımlama ve tahlil üzerinden bakacak olsak bile, bugün itibariyle gerek ülkemizin genelinde ve gerekse İslami hassasiyeti olan kuruluşlarımızda icra edilen faaliyetlerin hemen hepsinde, maalesef doğallıktan uzak, beyhude hengâmeye ve ucuz müptezelliğe tevessül edilmektedir. Tabii gerçeklikten âzâde hareket eden bu kesimlerde, mazi-gelecek, bütün-parça ve söylem-eylem uyuşmazlığı, kılcal damarlara dahi bulaşmış durumdadır. Göğüsleri titretmeyen nutukların her birinde sinsi planlama, bestelenmiş şarkıların her sözünde birilerine göz kırpma ve güven içerikli dostlukların her halinde husumetin olduğu aşikârdır. Neden endâzesini kaybetmişler gibi adımlarımızı birilerinin gözüne sokmamız gerekiyor, niçin sürekli bir cümbüş halinde görünmemiz icap ediyor ve ne sebeple bir şeyler yaptığımızı ilan etmemiz lazım geliyor? Hâlbuki doğallık bir nimettir, lakin bu nimetin sadakası müşteri toplamak değildir. </span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Yaşadığımız zamanın gerçekleri dâhilinde, bazı kurumların reklâm ve tanıtım yapması kabul edilebilir, fakat özellikle İslami hassasiyeti olan sivil toplum kuruluşlarının ve sivil inisiyatifin hayır-hasenat adına veya bir dava nâmına yaptıkları küçük-büyük ne kadar icraat varsa, bunları ihtivasından ziyâde göstermek, anlatmak ve reklâm malzemesi haline getirmek, hiçbir şekilde doğallıkla izah edilemez. Bir faaliyetin, daha fazla insana ulaşması için ilan edilmesi ve duyurulması, gayet normaldir. Lakin maksadın kurutulmasına, amacın saptırılmasına, ben yaptım, biz yaptık, şu kadar program yaptık, şu kadar kişiyi topladık, filancayı davet ettik, falancalar tarafından davet edildik yarışına girmek, hiçbir davanın ve idealin doğal akışı olamaz. Bu durum, bir dilemma bataklığında boğulmaktır. Tenkit edilen düzenin çarklarında iyiliğin çığırtkanlığını yapıp, riyanın ateşinde yanmaktır. Lütfen anlayın artık, birilerinin sizi bir halt zannetmesi önemli değildir, mühim olan sizin hakikatte bir mânâya haiz olup olmadığınızdır.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">İnsanın kifâyeti, genellikle hassas zamanlarda ortaya çıkar. Tavır takınmak ile göz boyamak arasında bocalayanlar, eninde sonunda kendini ele verir. Bugün aklı başında diyebileceğimiz kimselerin, yeni medya mecrasında nasıl yamulduğunu ve şirâzeyi nasıl kaçırdığını maalesef görmekteyiz. Nice yiğit zannedilen sahte pehlivanların, bu sahanın ağlarında tuş olduğuna şahitlik etmekteyiz. Zaten bu kişileri yakından tanıdıkça, söylem ve eylem uyuşmazlığının biçareliğinde gel-git yaşadıkları, açıkça görülecektir. Hadi bazen şahıslar benliklerine yenilebilir diyelim, peki büyük umutlarla husule gelen ve büyük misyonları gerçekleştirme hayali güden kuruluşlarımızın, bu yörünge kayıplarını nasıl izah edeceğiz? Her adımı reklâm etme, her düşünceyi izhar etme ve her sözü ilan etme hastalığı, doğallığın hangi merhalesiyle izah edilebilir. İşin kötü tarafı ise, bu tip samimiyetsizlikten uzak durup, kendi mecrasında hareket edenlerin, bu şaşkınlar tarafından tahfif edilmesidir. Ne hazin tablo değil mi? Bu durum bize gösteriyor ki, doğal olmayanlar, bir süre sonra doğruluktan da ayrılmaya başlıyor. </span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Hülasa, öteden beri geleneğimizin tavsiye ettiği <em>“orta yol”</em> anlayışı, bugünün doğal, doğru ve samimiyet göstergesidir. İşte imtihanın sırrı, yaşam boyu nerde durduğunuzdur. İnisiyatifi ve tasarrufu hangi imtiyaz için kullandığınızdır. Kimseye şunu yapın, bunu yapın diye ahkâm kesecek değilim, lakin âcizane ifade ve tavsiye etmek isterim ki, bendeniz ömrü hayatımda nesebi sahih olmayanların, ihtirasla hareket edenlerin ve bir işi sonuç almak üzere icraya dökenlerin doğal bir karaktere büründüğüne şahit olmadım. Bu yüzden hangi makamı işgal ederlerse etsinler, hangi itibarı görürlerse görsünler, hangi şanı elde ederlerse etsinler, bu tıynetteki kişilerle, sittin sene geçse, yine de bir araya gelmem… Zira ben doğal ya da tabii olan her şeyin Kitab-ı Mübarek’in âli mânâlarından ve güzel lisânımın hünerli sözlerinden neşet ettiğine inanıyorum. Bu sebeple, mukaddes anlamları kirletenlerle ve kendini zamanın süfli düşüklüğüne kaptıranlarla ünsiyet kurmuyor, gizli ya da aşikâr bir şekilde selam göndermiyor ve birlikte yürümeyi tercih etmiyorum… Vesselam…</span></span></p>
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?