Yeni Bir Gün Seçeneği

Alper Duran
Alper Duran
Yeni Bir Gün Seçeneği
08-04-2021
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">D&uuml;nya, &ouml;teden beri mutluluğunu yanlış şeyler &uuml;zerine mebni etmiştir. Bu sebeple kargaşa ve keşmekeşle koyun koyuna yatmak mecburiyetinde kalmaktadır. Hırsın ve iktidarın salgınına yenik d&uuml;ş&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; m&uuml;ddet&ccedil;e, maalesef bu manzara bu şekliyle devam edip gidecektir. Habil ile Kabil&rsquo;in kıssasına da baktığımızda, &ouml;ncelenen değerin yanlış olmasından &ouml;t&uuml;r&uuml;, ilk kan akıtılmış ve insanlık tarihi neredeyse kardeş katliyle başlamıştır (diyebiliriz). Bu bağlamda, aynı kabahatin sahibi olmamak i&ccedil;in, hırsların heyulasına kapılmak yerine, yapabileceğimiz işlerin icrasına y&ouml;nelmemiz icap eder.</span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">İnsanoğlu, mesut ve mutmain olmanın şartını, maddi değere ve paraya tesan&uuml;t ettirmektedir. Kafasında kurguladığı varlığa sahip olduğunda, hayatının daha akıcı ve huzurlu olacağını, zannetmektedir. Fakat sadece bu imk&acirc;nlar vesilesiyle i&ccedil; rahatlığına erişmek m&uuml;mk&uuml;n değildir. Bilinsin ki, nefis kazandık&ccedil;a daha fazlasını arzulayacaktır. Daha fazlasını elde edince, en fazlasını isteyecektir. Bu bakımdan, sırf maddiyatla g&ouml;n&uuml;l huzurunu bulmak, pek g&uuml;&ccedil;t&uuml;r. Bunu destekleyecek ve ik&acirc;me edecek unsurlar lazımdır. İşte bu &ouml;ğeler, bizi insan yapan hasletlerdir. Bizi &ouml;z&uuml;m&uuml;ze avdet ettirecek esasların en &ouml;nemlisi ise, inan&ccedil;tır. İnanmanın ehem tarafı da, dil ile ikrar ve kalp ile tasdik edilen kaidelerin, hayatın merkezinde yer alması ve b&uuml;t&uuml;n&uuml;ne yansımasıdır. Yoksa cenazede davul &ccedil;alıp, d&uuml;ğ&uuml;nde mersiye s&ouml;yleyen tıynetsizler, bizim d&uuml;nyamızda h&uuml;k&uuml;ms&uuml;zd&uuml;r. Konumuzun dışındadır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu tip sakıt anlayış i&ccedil;inde olanlar, maddecilik tuzağına yem olmuştur. İşin daha vahim tarafı da, paranın getireceği şartlarla kurtuluşun sağlanabileceğini zanneder. H&acirc;lbuki bizim mazimiz, husule getirdiği insanlık anlayışını hep manevi değerler &uuml;zerine bina etmiştir. </span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">G&uuml;l&uuml;msemenin sadaka olduğunu s&ouml;yleyen bir peygamberin &uuml;mmeti, <em>&ldquo;inananlar ancak kardeştir&rdquo;</em> h&uuml;km&uuml;n&uuml; ifade eden Cenab-ı Hakkın kulları olduğumuzu unuttuğumuzdan, ya da &ouml;nemsemediğimizden beri, zaferlere hasret kaldık. Muharebe galibiyetinden &ouml;te, adamlığın k&ouml;t&uuml;l&uuml;ğe karşı &uuml;st&uuml;nl&uuml;ğ&uuml;n&uuml; kastediyorum. Kendimizi yokladığımızda g&ouml;receğiz ki, bug&uuml;n g&uuml;venip yaslandığımız şeylerin, bir zamanlar bizim nezdimizde bir vasfı ve kıymeti yoktu. Yoldan ge&ccedil;erken tanıdık olsun veya olmasın &ldquo;selam&rdquo; verme &acirc;detimiz vardı. İ&ccedil;imizi ısıtan, yalnız olmadığımızı hatırlatan ve dalgınlığımızı yumuşatan bir selam&hellip; Bir zamanlar belki parıldayan ışıklarımız yoktu, lakin &ccedil;ıranın veya idarenin loşluğunda g&ouml;zlerimizle beraber, sesin tınısı ve kalp sıcaklığıyla kurduğumuz hakiki ve riyasız &uuml;nsiyetimiz vardı. Zira &ccedil;ıranın şulesi hasbihalimizi harlamaktaydı. </span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Kabul edelim ki, modern d&uuml;nyanın her yanımızı sarmaladığı bir haldeyiz. Haliyle attığımız adımların dahi, parasal bir tarafı bulunmakta. Ancak bu durum, bizi başkalarından farklı kılan yanlarımızı unutmaya sevk etmemelidir. Kendimizi labirente sokup, dikenli yollarda, iğneli laflar sarfederek anlamamaya ve anlaşılmamaya doğru seğirtmemize sebebiyet vermemelidir. Yıldızları hayranlıkla temaşa etmeyi unuttuğumuz i&ccedil;in, her laftan bir mana &ccedil;ıkarmayı, her işten bir kusur aramayı kendimize asli bir vazife sayıyoruz. Oysa ki, trafikte ilerlerken nezaket kaidelerine uymak i&ccedil;in, zengin olmaya hacet yoktur.&nbsp;&nbsp; İşyerinde g&ouml;revimizi ifa edip, devletin &acirc;l&icirc; menfaatlerini g&ouml;zetip, dedi kodu sarmalına urgan taşımamak ve hatta var olan huzursuzluğu s&uuml;k&ucirc;nete kavuşturmak i&ccedil;in varlıklı olmaya gerek yoktur. Komşuluk ve akrabalık m&uuml;nasebetlerinde, g&uuml;&ccedil; birliği yapmak i&ccedil;in banka hesaplarının kabarık olmasına l&uuml;zum yoktur. </span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Maalesef yaşadığımız d&uuml;nyada, maddi sıkıntılar, fertlerin hayatını s&uuml;rekli darp etmektedir. Huzurunu &uuml;rk&uuml;tmekte ve g&uuml;venini &ouml;rselemektedir. Bununla birlikte, paranın olmadığı b&uuml;y&uuml;k bir hareket alanımız da mevcuttur. Bu alan &uuml;zerinden mutluluğumuzu ik&acirc;me edebilir ve d&uuml;zenimizi asgari nispette makul bir seviyeye &ccedil;ıkarabiliriz. B&uuml;y&uuml;k iddialardan vazge&ccedil;ip, iyilik tuğlalarını birer birer yerleştirerek, g&uuml;zel bir eve/yuvaya kavuşabiliriz. Toprağa basabiliriz mesela. Vav harfinin &ouml;nce vebalini ve sonra estetiğini d&uuml;ş&uuml;nebiliriz. Mesafe koyabiliriz bize dayatılan şatafatlı moda eğilimlerine. Hoca Ahmet Yesev&icirc;&rsquo;yi hatırlayıp, <em>&ldquo;kendime &ccedil;eki d&uuml;zen vermeliyim&rdquo;</em> anlayışını, her sabah daha g&uuml;&ccedil;l&uuml; &ouml;z&uuml;mseyebiliriz. Kabirleri ziyareti sıklaştırıp, ordan aldığımız mesajla, ge&ccedil;mişe s&uuml;nger &ccedil;ekebiliriz. </span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Bir Cuma g&uuml;n&uuml; i&ccedil;imizi derinlemesine yoklayabiliriz. İnancımızın tahamm&uuml;l pınarlarına teslim olabilmek i&ccedil;in, daha cesur olabiliriz. Filhakika <em>&ldquo;her şeyin bir bedeli vardır.&rdquo;</em> İşte insan olmanın bedeli de, bazen b&uuml;y&uuml;c&uuml;lerin sihirlerine boyun eğmemektir. Sınandıklarımıza, sabredebilmektir.&nbsp; </span></span></span></span></p>
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?