Hayatımın çocukluk yıllarında, babamın elime tutuşturduğu ve okumamı istediği ilk seri mecmuası; Hayat Tarih Mecmuasıdır. Tarih ile, ilk temasım bu mecmualarla olmuştur. O, günün şartlarına göre; oldukça dikkat çekici ve güzel bir baskısı vardı.
Allah babamdan razı olsun. Beni sürekli okumaya teşvik ederdi.
BU mecmua da; Ben yaştaki çocukların dikkatini çeken gravürler ve fotoğraflar renkli idi. İlerleyen yaşlarda, Tarih bilincimin oluşmasına, büyük bir katkı sağlamıştır. Babamın sayesinde Tarih şuurum gelişti. Oldukça muhtevalı ve doyurucu bilgiler, bulmaktaydım.
O yıllarda, Yılmaz Öztuna Tarihin gerçek yanının yansıtılmasından yana çabalar, sarf ediyordu. Kendine göre, bu alandaki çalışmaları yayınlamaya çalışıyordu.
Tarihi sevdiren adam, olarak nitelendirildi.
Yılmaz Öztuna iş hayatına 1960 yılında Hayat Mecmuası´nda 1500 lira aylıkla başladı, 1 yıl sonra 8 sayfalık kültür sayfalarının mesul yazı işleri müdürü oldu, daha sonra genel yayın müdürü... Öztuna, 1965´ta yayınlanmaya başlanan Hayat Tarih Mecmuası´nın yayın müdürü olmasına rağmen; her sayıda bir yazısı yayınlanır, genelde kapak sayfası olurdu. Öztuna´nın gayretleriyle derginin haftalık tirajı kısa sürede 450 binlere kadar tırmandı ki bu o günün şartları için inanılmaz bir rakamdı. EVET, O rakama, o yıllarda; böyle bir dergi kolay, kolay erişemezdi.
Dergi, kısa sürede toplumda tarihe olan ilgiyi ve sevgiyi arttırdı. Desteğini aldığı geniş kesimin ilgisini sürekli tutmak için de; klasik tarihin dışında birçok popüler konuyla da ilgilendi ve künyesinde yazdığı gibi bir ?kültür? dergisi görünümünü korumaya çalıştı. Oysa dergi daha çok muhafazakâr, milliyetçi bir ideolojik kimlik taşıyordu. ?Batı medeniyetçisi, fakat Türk ve İslam tarih ve kültürüne saygılı kalarak Türklük şuurunu geliştirmek? şeklinde özetlenebilen derginin bu yayın politikası ve ideolojik yöneliminin arkasında da Genel Yayın Müdürü Yılmaz Öztuna´nın büyük etkisi vardı.
Dergi, toplumda tarihe olan ilgiyi ve sevgiyi arttırdı. Oysa, dergi daha çok İslamcı, milliyetçi bir ideolojik kimlik taşıyordu. "Batı medeniyetçisi, fakat Türk ve İslam tarih ve kültürüne saygılı kalarak Türklük şuurunu geliştirmek" şeklinde özetlenebilen derginin, bu yayın politikası ve ideolojik yöneliminin arkasında da; Neşriyat Müdürü Yılmaz Öztuna´nın büyük etkisi vardır. ALLAH razı olsun.
Yahya Kemal Beyatlı şiirleri ile, orada tanıştım. Üsküp´ün resimlerini orada görmüştüm. Balkan hadiseleri ve göç, beni derinden etkilemişti. Zeki Velidi Togan, ismini ilk orada öğrendim.
Hayat Tarih Mecmuasının ilk yıllardaki rastgele birkaç sayısından alınmış olan şu konulara bir göz atılırsa; hem derginin yapısı, hem konulara bakış açısı, hem de yazarları hakkında; bir bilgi de edinilmiş olur. Dergide reklamlara son derece az yer ayrıldığını da belirtmek gerekir. İç sayfalarda hemen hemen reklama hiç rastlanmazken arka kapak ve kapak içlerinde genelde yayın evinin kendi yayımladığı bazı kitap ve ansiklopedilerin tanıtım ilanları vardı.
Bu derginin yayın hayatına başladığı yıllar; Benim ilkokul yıllarımdı. Amasya şehrinde ilk tahsilimi aldığım ve Yıldırım Beyazıt külliyesini orada tanıdığım için; Osmanlı bana pek tanıdık, gelmişti. O, yıllarda Osmanlıyı böyle anlatan cesaretli yayınlar bulmak zor idi.
O yıllarda benim de; bazılarını okuduğum, yazı başlıklarından; bir, kaç örnek sunayım.
Barbaros Hayreddin Paşa´nın Hatıraları, Okudum.
Balkan Savaşı sırasında akıllara durgunluk veren Bulgar mezalimi Yazan: Pierre Loti Okudum.
Mukaddes Emanetler" Yazan: Yılmaz Öztuna, Okudum.
20 yıl öne Nagazaki´ye atılan atom bombası, okudum.
İstanbul Saraylarında adım adım: Silah müzesi. Röportaj: Erdoğan Sevgin
Bunu Biliyor musunuz?: Dünyada kaç Türk var. Okudum.
Bunu Biliyor musunuz?: Dünyada kaç Müslüman var. Okudum.
Genç Osman´ın ölümü. Gravür sanatı... Saraydaki çeşitli etkinlikler, kızıl derili geçmişi, ilk altıpatlar, Rus çarının maceraları, aklıma ilk gelenler...
Oldukça muhteva açısından doyurucu olan bu çalışmayı ve Yılmaz ÖZTUNAYI, Yeni nesiller öğrensin, istedim. Tarih şuurunun bende oluşmasına etken olan, bu eserleri hatırlatmayı, kendime borç bildim.
Osmanlı İmparatorluğunun güçlü olduğu dönemlere (özellikle 16. yüzyıl) ayrı bir vurgu yapılarak; dergide ağırlığın daha çok Osmanlı tarihine verildiği anlaşılmaktadır. Tarihe olan merak ve ilgiyi yüksek tutmak için; Osmanlı toplumunun çeşitli dönemlerindeki sosyal yaşantıya ait yazılara da sıklıkla yer verilmiştir. Bendeki Osmanlı sevgisinin temelleri, bu dergiler sayesinde olmuştur.
Bu vesile ile, beni şanlı tarihimizi öğrenmem için; yönlendiren ve yaklaşık altı yıl, bu dergileri muntazam şekilde evimize getiren, babamı; Bir kez daha rahmetle anıyorum... Nur içinde yatsın...
AÇIK DENİZ
Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum;
Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum.
Kalbimde vardı "Byron"u bedbaht eden melâl
Gezdim o yaşta dağları, hulyâm içinde lâl...
Aldım Rakofça kırlarının hür havâsını,
Duydum, akıncı cedlerimin ihtirâsını,
Her yaz, şimâle doğru asırlarca bir koşu...
Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu...
Mağlûpken ordu, yaslı dururken bütün vatan,
YAHYA KEMAL