İyilerin çok olduğu toplumlarda iyidir. Cesurların çok olduğu yerde ise hakikatler baştacıdır. Bu durum, bir milletin istikbali için can alıcı bir kıymeti ifade eder. Zira milletler ona atfedilen kutsallarla yaşar ve bu sayede var olmaya devam eder. Türk milletinin de yaşaması ve var olmaya devam edebilmesi, mazisinde kendi ile mütemmim olan değerlere bağlılığı, saygısı ve el üstünde tutmasıyla doğrudan alakalıdır. Bu durum diğer toplumlar için de geçerlidir. Ancak bizim milletimiz ırksal bir gelenek değil, bilakis İslam milletinin bir çok hususiyetini içinde barındıran bir kültüre sahiptir. Bununla birlikte mazide üstlendiği rol ve inisiyatif üzerinden her sıkıntıda ve kargaşada çözüm için beklenilen bir konumda yer almaktadır. Haliyle Türk milletinin kutsallarına sahip çıkmak demek, bütün İslam dünyasının ve alem-i insanın değerlerine sahip çıkmak anlamına gelmektedir. Tersi bir durumda ise aslında ne denli arızaya sebep olduğu iyi tahlil edilmelidir.
Şimdilerde ülkemizde yeni bir izansızlar ve ahlaksızlar sürüsü türedi. Bunların neslinin kim olduğu konusunda güçlü şüphelerim de yok değil. Ancak bu dalkavuklara yeterince tepki vermeyen hatta bunları müdafaa edip haddi aşan kişiler ise milletimizin bozulma seviyesinin en önemli göstergesidir. Ezan ve bayraktan rahatsız olanları, siyasi gelecek kaygısıyla koruyan anlayışında her geçen gün kan kaybettiği ve böyle devam ettikleri sürece tarihin çöplüğüne dökülecekleri de açıktır.
Dikkat edilirse bu hadsizlik özellikle dini ritüeller üzerinden yapılmaktadır. Dini siyasete alet etmeyin diye bas bas bağıranlar, maalesef dinin kutsallarını en fazla dejenere etmek isteyenlerdir. Bunun en önemli sebebi ise şudur. Aziz Türk milleti, tarihinde kazandığı bütün şan, şeref ve şöhreti İslam´a borçludur. Müslümanlığı kabul eden Türkler onu hakiki manada içselleştirerek ferdi ve ailevi, ilmi ve fikri, vicdani ve insani olarak hayatına nakşetmiştir. Özellikle İslam´ın cihat felsefesini en iyi şekilde anlayan tek millet Türk milletidir. Zira cihadı kendi dinlerini yaymak ve birilerini İslamlaştırmak üzere değil; herkese İslam´ın adaletini, ahlakın, ahkamını ve huzurunu götürmek üzere sürekli gündemlerinde tutmuşlardır. İşte bu durumda yukarıda bahsettiğimiz cihat felsefesini ne denli özümsediklerini millet olarak açıkça göstermektedir. Bu sayede hem İslam´ın yüceliği yayılmış hem de İslam sayesinde milletimiz halk ve hak nazarında yücelmiştir. İşte türkün mazisinden dolayı tokat yiyen bu ecnebi, münafık ve dönmeler bugün modern dünyanın unsurlarıyla her an öç alma konusunda sağa ve sola saldırmaktadır. Maalesef bunları da kendi içimizdeki bir takım beyinsizleri kullanmak suretiyle yapmaktadırlar. Kendi devletine kendi milletine ve kendi kutsallarına hakaret eden bu beyinsizler güruhu, bilsinler ki dışarıdaki ecnebi uşaklarının maşalığını yapmaktadır. Bu durum bazen partizanlıkla, bazen sivil toplum marifetiyle, bazen sinema ve tiyatroyla, bazen bir kitap yahut yazıyla, bazen resim veya besteyle, bazen susarak bazen konuşarak hınç alma eylemi maalesef devam etmektedir.
Milletimizin çimentosu mahiyetindeki dinimizin hususiyetlerini zayıflatmak ve itibarsızlaştırmak suretiyle aslında 1071 Malazgirt zaferinden, Varna Savaşı´ndan, Kosova´dan, Mohaç´tan Preveze Deniz Zaferi´nden Plevn´den ve dahi Çanakkale Zaferi ile İstiklal Harbinden öç almaktadırlar. Dün bu işleri daha gizli ve saklı yapan bu ırkçı emperyalizm ve siyonizmin uşakları, bugün daha açık bir şekilde saldırılar yaptığı ve kinlerini aşikar ettikleri görülmektedir. Unutmayınız ki, yarın çok daha alçakça saldırılar yapılacak ve haçlı zihniyeti içimizde hortlamaya devam edecektir. Dikkat ediniz daha şöyle çok değil on veya on beş yıl öncesinde bile bu zihniyet belli oranda ancak homurdanabiliyorken, bugün özellikle belli mevzularının arkasına yaslanarak bayrak, ezan, ahlak ve geleneğimizi sarsacak şekilde edep dairesini zorlamaktadır. Israrla ifade ediyorum ki, gerek devlet gerekse toplum bu duruma layıkıyla tepki gösterip mücadele etmez ise veya bu bataklığı nasıl ıslah ederiz düşüncesini göstermezse maazallah yarın karşımıza daha örgütlü ve yüksek sesli bir şekilde çıkacaklardır.
Seküler zihniyetin yokluğa düşkünlüğü ile milliyetçi muhafazakarların yokluğunun çamurunu bulaşmışlığı arasında sürecek bu kavgayı, ancak arınmışlar ve cesurlar kazanabilir. Onun için de kutsallığın anlamı içindeki o geniş nazarı fehmetmemiz icap eder. Bu gerekliliğin mucibi ise ham kaba softalık hastalığından sıyrılıp tefekkür ummanına açılmaktır. Gerektiğinde bizim kenetlenmemize vesile olan kıymetlerimize kem gözle bakanların heveslerini kursaklarında bırakmak için harp ise harp, kavga ise kavga etmekten asla geri durulmamalıdır. Çünkü değerlerimizi yok edenlere karşı geri durduğumuz an yok olacağımızı iyi analiz etmemiz gerekir. Bundan korkmak demek aslanın ormanın krallığını tilkilere devretmesi anlamına gelir. Asaleti kurnazlığa mağlup ettirenlerin ise iki yakası bir araya asla gelmez. Bir insan şahsiyet arıyorsa duruşunu muhafaza etmelidir. Bir millet yok oluşa direnmek istiyorsa karanlıkta görebilecek erdemliler oluşturmalıdır. Bu erdemliler ile yeniden değerler oluşturulmalı ve dalkavukların hilebazlıklarına karşı cesurca dik durulmalıdır. Son iki asrın saldırıları ve kompleksi bize diz çöktürememişken şu ecnebi uşakların bu cennet vatanın içinde ezana, bayrağımıza ve töremize karşı zırıltılarına pabuç bırakmamamız gerekir. Şunu da aklımızdan çıkarmayalım ki, Allah dinini yüceltmek için bize ihtiyacı yoktur, lakin bunu üstlenirsek bizim onun yardımına ve nusretine ihtiyacımız vardır. Ancak Allah kendisine ve onun değerlerini yüceltenlere yardım eder.
Allah´ım bize dinini yüceltmeye vazifesini ihsan et ve bu uğurda bize yardım eyle...