Ayet "delil" anlamına gelen Arapça kökenli bir sözcüktür. Rabbimizin azametini ancak Yüce Allah'ın bize bahşettiği bu ayetler sayesinde idrak edebiliriz. Zira, her ayet Yaradanın varlığının somut birer kanıtı niteliğindedir. Ayetleri üç başlık altında toplayabiliriz.
1. Kur'an ayetleri
2. Kevni ayetler (tabiat ayetleri)
3. İnsan denilen ayet
Günümüzde Müslümanlar, Rablerinden gelen bu üç ayete de yeterince sahip çıkmamışlardır. Bir hayat kitabı olan Kur'an'ı hayatlarının kılavuzu yapmadıkları için; fizik, kimya, biyoloji, astronomi… gibi bize kâinatı daha iyi tanıtacak olan ilim dallarını "beşeri bilimler" diye dışlamaları sonucunda bilimde - teknolojide gayrimüslimlerin gerisinde kaldıkları için ve eşrefi mahlûkat olan insan denilen ayete de merhametle yaklaşmadıkları için acınacak duruma düşmüşlerdir. İşte bugün İslam coğrafyası kan gölüne dönmüştür. Müslüman'ın Müslüman'ı katletmesi artık tesadüf değil bir alışkanlık haline gelmiş bulunmaktadır. Rabbimiz Maide 32'de : "Kim…(haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur." buyurmaktadır ama dinleyen kim? Mezhepçilik ve ırkçılık, ümmet bilincinin önüne geçmiştir.
İslam ümmetinin bugün yaşadığı parçalanmışlığın, cehaletin ve geri kalmışlığın nedenlerinden biri de tabiat ayetlerinden bihaber olması ve onların verdiği ilahi mesajlardan uzak yaşamasıdır.
Arapça kökenli olan tabiat kelimesi; canlıların karakteristik özelliklerini, âlem ve içindekileri hatta yaradılış kanunlarını (sünnetullah) ifade etmektedir. Gezegenler, ay, dünya ve yıldızlar… yeryüzü, kıtalar, iklim olayları… tabiat kavramıyla iç içedir. Kerim kitabımız Kur'an'ı Kerim'e ayrıntılı bakmasak bile onun tabiatı ne denli vurguladığını görürüz. Neml (karınca), Zariyat(rüzgar), Şems (güneş) gibi birçok surenin adı tabiatla ilgilidir. Kur'an, tabiatı ayrıntılı olarak ele almak yerine öz ve temel kaideleri ortaya koyar. Bunları Yüce Yaradanın bir delili sayar. Ancak Kur'an'ın anlatımı o kadar derindir ki her devrin insanı Kur'an ayetlerinde kendi devrindeki anlayışa uygun bir anlam bulabilmiş ve ayetleri çağına göre yorumlayabilmiştir.
Mukaddes kitabımız Kur'an; tabiatın niçin yaratıldığını açıklamış, teferruatını insan aklının sınırlarına bırakmıştır. "Gökte ve yerde olan şeylere bakın. (YUNUS101)", "Başlarının üzerindeki göğe bakmadılar mı? Biz onu nasıl bina ettik ve nasıl tezyin ettik? ((KAF 6)", "Onlar deveye bakmazlar mı ki, nasıl yaratılmıştır? Semaya bakmazlar mı ki nasıl yükseltilmiştir? (GAŞİYE 17-18)" mealindeki ayetler buna örnektir.
Kur'an'da 190 yerde semavat, 120 yerde sema, 2 yerde felek, 4 yerde burç kelimesi geçmektedir. Bütün bunlar insanı eserden o eserleri yaradan Yüce Mevla'ya götüren ve Allah'ın varlığına, kudretine ulaştıran birer delil niteliğindedir. Zira bu, Kur'an'ın asıl amacıdır. Diğer bir amaç da insana insanoğlunun tarihiyle ilgili bilgi vermek ve bu bilgileri içselleştirerek insanların gerekli dersleri çıkarmasını sağlamaktır.
Kâinatın yaradılışından genel çekim kanununa, güneş ve ay yörüngesine kadar birçok tabiat konusunu gündeme getiren kerim Kitabımızın ilk ayeti kesinlikle unutulmamalıdır: "Oku!" okunması gerekenler oldukça nettir: Kur'an ayetleriyle başta insanın kendi varlığı olmak üzere tüm kâinata yayılmış ayetler… Tabiatta her ne varsa, hepsi varlığı mutlak olan Yüce Allah'ın varlığının ve kudretinin delilleridirler ve anlaşılmak için vardırlar…
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?