Hz. Peygamber’in insanlığı davet ettiği Cafer b. Ebi Talib’in dilinden nasihatleri almaya devam ediyoruz. Bu hafta üçüncü ve son seri ile bu bölümü noktalamış olacağız.
9. FAHİŞ VE YALAN SÖZDEN UZAK DURMAK:
Ecdadımızın çok veciz ifadesiyle çoğu zarar azı karar misali, her türlü söz ve davranışta dengeyi kaybetmek fahiş kelimesiyle ifade edilebilir. İnsan söz ve davranıştan ibarettir desek yeridir. Her işi; sözü ve özü dengeye taşımak ve bunu muhafaza etmek dinin de kendisin ifade eder. Bunun mütemmimi ise sözün sadakatidir. İzzet ve itibarın kapısıdır söz. Söz davranışın kabıdır, kabuğudur ve tesettürüdür. İnsanın kıymetini takdir etmede miyardır. Yunus babamızın dediği gibi, kişi bile söz demini, demeye sözün kemini, bu cihan cehennemini sekiz cennet ede bir söz...
10. YETİM MALINA RİAYET
Yetimler, ümmetin emanetidir. Heyhat ki bu emanet bugün gözlerden kayboldu. Gözlerimiz yetim görmez oldu. Yetimler ümmetin yükü iken devletin yükü haline geldi. Yetimler ekmek buldu, aş buldu, yetimin karnı doydu... lakin ruhu, maneviyatı aç kaldı. Yetimi olmayan yetemez. Yetimi olmayan yer edinemez. Yetimi olmayanın kendisi yetim kalır. İslam ümmeti bugün yetim kalmıştır. Yetimlerine yetecek yetkinlere muhtaçtır. Yine de umudumuz ve ümidimiz vardır. Dünya ve ahiret cennetinin kapısı yetimlerledir. Allah yetimleri dünyanın mirasçıları kılmıştır. Yetimlerle yürüyenler yaz mevsiminde yeten meyveler misali dünya ve ahiret tarlasının çiftçileri ve süleymanları olacaklardır. Tarih bunu defalarca tecrübe etmiştir.
11. İFTİRADAN UZAK DURMAK
İftira, insanları yorumlarımızla hak etmedikleri şekilde anlamak ve anlatmaktır. Müminlerin nimetlerle imtihan edilme katsayılarının tavan yaptığı şu zamanda, nimet kapmaca yarışmaları ve insan değerlendirme seanslarında bu iftiraların hoyratça gittiğine şahit oluyoruz. Kimi zaman bu işlerin faili kimi zaman mefulu iken çoğu zamanda müminlerin biribirlerini kolayca meze yaptıklarını biliyoruz. Yapma, etme demek geliyor içimden... Yapmayalım, etmeyelim... “biz”e sahip çıkalım... birbirimizin kıymetini bilelim desem de bu hengame ve gürültüde kimsenin kimseyi dinleyeceği yok. Allah korusun, inşallah bu gürültüyü bastıracak bir güçlü ses duvarına çarpmayız. Biraz yorgunluktan sonra müminlerin dinginleşmesini bekliyorum. Her değişim iştahlarımızı kabartıyor. Herbirimize bir kapı aralıyor. Kapıdan yalnızca ben ve biz girebiliriz mücadelesine sahne oluyor hayatımız... tevekkül kalıyor geriye... isteyenler için...
13. NAMAZ
İyi ki namaz var. Müminin tesellisi... miracı, ağlaması, sızlaması ve rabbine bir sekinet için yalvarmasının mekanı. Namaz ile zahmetlerin rahmete ve şefkate dönüşmesi mümkün oluyor. Müminlerle omuz omuza olmak tüm günahların affına bir kapı aralıyor. İyi ki namaz var. İyi ki Rabbimize miracın bir anahtarı var. Koruma ve korunma var. Hz. Peygamber’e gelip “ Ey Allahın elçisi ben şöyle bir günah işledim” diyen kimseye, “biraz önce bizim ile namazda mıydın? sorusuna “evet” cevabından sonra “günahın affolundu” müjdesini var eden namaz... Allah resülünün gözümün nuru dediği namaz. Onunla kalplerin sukunet bulduğu, göz yaşlarımızın durulduğu, dünyalık hüzünlerimizin sekinet ettiği bir namaz... şükür...
14. ZEKAT
Kirlerden arındıran bir sağanak... Malımızı yıkayan bir yağmır. Güvencemiz, huzurumuz, bir başka sükun elbisemiz. Müminin zenginlik kaynağı... budadıkça daha gür getiren bir mevsim rüzgarı. Olmazsa olmazımız. Kaybedip de aradığımız. Kırıntılarıyla idare ettiğimiz. Tezkiyemiz, tenbihimiz... Resülü zişan efendimizin peygamberliğinin alameti, cömertliğimizin imtihanı...
15. ORUÇ
Son kalemiz, müdafaamızın kalkanı... orucumuz. Mümini anlayışımız. Müslimi kavrayışımız. Fakiri sarışımız, yoldaşımız. İki sevincimiz... iftarımız ve kavuşmamız. Zirveyi tutuşumuz. Affolunuşumuz.