Beni tanıyan dostlarım çok iyi bilirler ki futbolla yakından ilgilenir ve çok severim. Çünkü futbol bazen futbol değildir.
Euro 2016' da hem dualarımızla hem de gönlümüzle tek yürek olup, milli takımımızı destekledik.
İlk iki maçta hiçbir varlık gösteremeyen; ortaya koydukları futbolla, inançları, motivasyonları, güçleri, hızları kısacası futbol adına olması gereken ne varsa, tamamına yakını eksik olan, transfer ve prim konuları ile gündemden hiç düşmeyen A Milli Takımımız, bütün ülkenin haklı olarak eleştiri odağında oldu.
Fatih Terim'in kadro tercihini eleştirdik, futbolculara, kaleciye kızdık. Bütün ülkenin orucu sakata girdi. Sayelerinde gruptan çıkacağız diye desteklemediğimiz takım kalmadı.
İyi çalışarak, hazırlanarak ve motive olarak milli takıma gelmeyen oyuncularımızın son oynadığı Çek Cumhuriyeti maçındaki özlenen ruhu, hırsı, mücadeleyi gördük ama hiçbir şeye yaramadı.
Bu arada güzel şeyler de oldu.
Dünya, performansı ile herkesi büyüleyen, Milli takımın parlayan gözdesi 18 yaşındaki Emre Mor'u konuştu.
Avrupa Şampiyonası tarihinde asist yapan en genç üçüncü oyuncusu olarak, milli forma altında tarih yazdı ve gururumuz oldu. Euro 2016' nın tek kazananı da o oldu.
O zaman bütün alkışlar Emre Mor'a gelsin ve Allah yolunu açık etsin.
……..
Kaderimizi belirleyecek ve bizi bir üst tura çıkaracak olan İtalya’ydı fakat İtalya , İrlanda’ya yenilerek, Türkiye'nin elenmesine de bir nevi yol açtı. İlk iki maçtaki etkisizliğimiz sonumuz oldu. Bütün umutlarımız yıkıldı.
Bütün bunların sonucu birlik olamadık, takım olamadık ve sonuçta başarılı olamadık. 2016 Avrupa Futbol Şampiyonasında (EURO 2016) gruplarını 3. sırada tamamlayan en iyi 4 takım arasına giremeyerek turnuvadan elendik.
24 takımlı şampiyonanın “uzak ara” en kötü ekibi olarak, ne yapalım sağlık olsun, demeyeceğim maalesef.
Son 16 turunun son karşılaşması İngiltere – İzlanda maçı 27 Haziran Pazartesi akşamı oynandı.
İzlanda, İngiltere'yi 18. dakikada Kolbeinn Sigthorsson'un enfes vuruşuyla 2-1 öne geçti ve tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonası'nda çeyrek finale yükseldi.
332 bin nüfuslu bir ada ülkesi olan İzlanda, sömürge ülkesi ve ezeli düşmanı İngiltere’yi en iddialı olduğu alanda yenerek, saf dışı bıraktı.
İngiltere'nin The Times gazetesi, tarihin en aşağılayıcı yenilgisi olarak olarak kabul ettiği maçta, İzlanda karşısında oynayan tüm İngiliz futbolculara not olarak 0 verdi.’’ İngiltere küçük düşerek elendi’’ başlığını Guardian gazetesi attı . Maçın hemen ardından istifa eden İngiltere milli takım direktörü Roy Hodgson 4 yıllık görev süresinin ‘’umutsuzca ve aşağılayıcı’’ bir şekilde sona erdiğini yazdı.
İzlanda büyük takımlara karşı nasıl futbol oynanır gösterdi. Saygısızlık etmeden, haddini bilerek, skoru 90. dakikaya kadar taşımayı bildi. İzlanda futbolcuları bir kez bile hakeme itiraz etmediler hatta güçlü rakibine karşı önde olup zamandan çalmaya da çalışmadılar.
Maçta çok ilginç kareler vardı. İngiltere'yi devirerek tarihi bir zaferle EURO 2016'da çeyrek finale yükselen İzlanda'nın futbolu kadar taraftarlarının yaptığı tezahüratlar da ilgi çekti.
İzlanda tribünlerinin Pers ordusunu bekleyen Spartalılar gibi tezahüratlarını duydukça, sahanın ortasına gökten Viking gemisi düşecekmiş gibi hissettim. Küçük ülkenin dev taraftarının, oyuncularla bütünleşmiş birlikteleri hafızalardan silinmeyecek bir efsaneydi. İzlanda'nın maç sonu sevinci tarihi bir savaş seremonisi gibiydi.
İzlanda taraftarının yaptığı tezahürat ve aynı anda alkış, aslında balina çağırma sesi ve hareketi imiş.
Kaynağı ilginç ama bir o kadar hoş.
Takımın teknik direktörü diş hekimi, kalecisi yönetmen ve müzisyen, oyunculardan karikatürist, manav bile olan var. Ülkede fazla adam olmayınca ne iş olsa yapıyorlar demek ki...
İzlanda teknik direktörü taraftarla taktik konuşup ve onlarla ilk 11’i paylaşıp değerlendirme yapıyormuş. Bugüne kadar da kimse sosyal medyada sızdırmamış kadroyu.
Maçı izlerken İzlanda 330 bin kişi ; kadınları, yaşlıları,çocukları, hastaları,kiloluları, futbolla arası olmayanları çıkarınca kaç kişi kalıyor da böyle takım kurmuşlar, demekten kendimi alamadım.
EURO 2016 için 30 bin İzlandalı taraftar bu ülkeye gitmiş. Bu aynı zamanda tam olarak 332 bin 529 nüfuslu ülkede her 10 kişiden birinin takımlarına destek için Fransa'ya gittiği anlamına geliyor.
……
EURO 2016’ya katılan en az nüfuslu ülke olarak, gruptan yenilgisiz çıkmayı başaran İzlanda, maçta her şeyin para değil yürek ve ülkesini sevmek olduğunu; meselenin nüfusun çok olması ve paranın olması değil de meselenin inanmak, kenetlenmek ve mücadele etmek olduğunu tüm dünyaya gösterdi.
İzlanda Futbol Federasyonu eğitim direktörü Arnar Bill Gunnarsson, futbolda başarılarının ve gelişimlerini dört faktöre bağlıyor: Süreklilik, uyum, kaliteli eğitim ve güçlü milli mentalite. UEFA A Lisansı Sahibi Gunnarsson, “Futbol İzlanda’da en popüler spor. Sadece kulüp takımlarında 20 bin futbolcumuz var. Futbolu zevk için oynayanlar hariç” derken oyun anlayışlarını da şöyle özetliyor:
“Her zaman 4-4-2 taktiğiyle, hep çift forvetle ve hızlı futbol oynuyoruz. Bizim için en önemli unsur sahada ve saha dışında çok çalışmaktır. Bir oyuncumuzun başka bir ligde gol kralı olması hiç önemli değil. Eğer çalışmıyorsa bu takımda oynamaz.”
Ne Avrupa Şampiyonluğu bekliyorduk, ne de mucizevi galibiyetler. Tek istediğimiz antrenman yapmak için ideal koşulları bile olmayan( En sıcak ayın sıcaklık ortalaması 10 ila 13 derece) İzlanda gibi mücadele eden, cesur, organize ve muhteşem bir takımdı.
Umarım gereken dersler alınmıştır. Son olarak Fatih Terim, Arda Turan gibi param olsaydı eğer, tüm İzlanda’ya bu galibiyet karşısında çay ısmarlamayı çok isterdim.