Merhaba dostlar.
Suriyeli misafirlerimizin uygun şartları taşıyanlarına vatandaşlık verilip verilmemesi bir süredir gündemde ve tartışılıyor. Üç milyon Suriyeliden ne kadarı vatandaşımız olur ne kadarı geri döner bilemeyiz ama bu olgunun çok titiz bir süreçten geçirildikten sonra kamuoyuyla paylaşıldığı görülüyor. Bilinmeli ki keyfi ve ani verilen bir karar değildir. Ön çalışması yapılmıştır ve vatandaşlık için gerekli şartlar ortaya konmuştur. Bu şartlar dahilinde vatandaşlığa alınacak olanlara karşı ön yargılı yaklaşıp karşı cephe almanın alemi ne? Yapay sınırlar yıkılmaya mahkumken gönüllerde sınır olmaması güzel değil mi? Ayrıca Bulgaristan Türklerinin göçü sonrası yapılan eleştirilere çok benziyor şimdiki durum. Ne oldu sonrasında? Bu insanlar çalışkanlıklarıyla Türk ekonomisine ciddi katkılar sağladılar. Bu vatanda yaşayıp iş beğenmedikleri için işsiz dolaşan insanların boşluklarını dolduran bu insanlardan kim şikayetçi ki. Şuan gelinen noktada onlardan kimse şikâyetçi değil. Tamamıyla bu topluma adapte olmuş durumdalar çok şükür.
Burada sırf karşı duruş sergilemek adına olayı tam kavrayamadan yaygara koparan bir azınlık var. Her zaman ki tavırları bu şekilde maalesef. Bunların yönlendirmeleriyle ve çığırtkanlıklarıyla mı politikalar üretildi şimdiye kadar. Ülkeye fayda sağlayacak insanlardan bahsediliyor. Aziz Sancar gibi bilim insanı olabilecek beyinler var içlerinde belki de. Her Suriyeliye vatandaşlık verilmesi gibi bir düşünce yok kesinlikle. Böyle bir şey mümkün değil. Özellikle sosyal medyada bütün Suriyelilere rastgele vatandaşlık hakkı verilecekmiş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu kesinlikle doğru değil. Vatandaşlık için belirlenen bu şartlara şöyle bir göz atalım.
Vatandaşlığa alınacakların toplumsal ve kamu düzenine uyum ve yeteri seviyede Türkçe biliyor olması. Adli sicil kaydının temiz olması, suç ve terör kaydının bulunmaması. Vatandaş olduğunda ülkemize ne gibi katkı sağlayacağının belirlenmesi. Nitelikli meslek sahibi olması. Mit'in yapacağı analiz sonucunda 'uygunluk' raporu almış olması gibi daha birçok şartları yerine getirenlerin değerlendirileceğini yetkililer açıkladı. Burada ülkenin menfaati ve selametine uygun olmayan her adımı bu halk, yeri ve zamanı geldiğinde hesap soracağının hesabı mutlaka yapılmıştır.
Ayrıca ülkemizde bulunan üç milyon Suriyelinin vatanlarından kaçtıkları, vatan hainleri oldukları gibi kirli, vicdansız nitelendirmelerde hiç hoş değil ve çok da yakışıksız buluyorum. Huzurlu istikrarlı bir ülkede tatil yaparken ve içeceklerini yudumlarken bu eleştirileri yapanlar Allah korusun Suriye gibi bir durumda olsak, vatanlarını terk etmede yarış yapacaklarına adım gibi eminim. Kaldı ki savaş durumu yaşamak nerde kaldı? İstediğimiz, dediğimiz olmadı diye ülkeyi terk edenlere şahit oldu bu millet.
Türk beyin göçünden bahseder dururuz her zaman. Ah vah para etmez şimdilerde. Birileri bizim bu beyinlere, karakaşları kara gözleri için mi verdi vatandaşlık haklarını. Düşünün bir kere. Menfaatleri vardı ki fırsat verdiler, hak verdiler. Avrupa ülkeleri ve Kanada gibi ülkeler seçerek kalifiye mültecileri alırken, bizim yanı başımızda, içimizde olan Suriyeli alimleri bu gibi sömürücü ülkelere kaptırmamız biraz acemice geliyor bana. Diyelim ki bir milyon Suriyeliye vatandaşlık hakkı verildi. Seksen milyonluk ülke nüfusumuz içerisine katılacak, ekonomimize katkı yapacak bu insanlar, Türklerin beğenmeyip çalışmadığı alanlarda iş gücü ihtiyacımızın büyük bir bölümünde istihdam edilecek. Bilim adamı konumunda olanların beyinlerinden faydalanacağımız, iş adamı ve müteşebbis olanlarının şirketler kurarak, yatırımlarından vergiler alacağımız bir milyon insanın ne zararı olacak ki.
Medyada ya da küçük ortamlarda hep şu eleştiri yapılıyor. Ülkemizde milyonlarca işsiz varken iş alanları daha azalır türünden eleştiriler var. Mesela üç kişi çalışır üç kişilik ekmek parası kazanır, dört kişiye çıkarılır çalışan sayısı, dört kişilik ekmek kazanılır. Olaya duygusallıktan ziyade mantıklı bakmanın kimseye zararı olmaz faydası olur her zaman. Hani zekat vermek istemeyen kimi insanlar, zekat vererek malının azalacağını zanneder ya aynı bunun gibi bir durum. Altı yıldır ülkemizde yaşayan Suriyelilerden dolayı hiçbir vatandaşımızın hakkının elinden alındığına şahit olmadık. Olayın dezavantajlarından ziyade avantajlarını yakalayıp değerlendirmek lazım. Vatandaşlık için belirlenen Suriyeli yetenekler ekonomimize yük değil dinamizm getireceği muhakkaktır. Son aylarda kalıcı yeni iş yeri açan yabancılardan Suriyeliler ilk sırada yer alıyor ülkemizde. Şu anda inşaat, imalat ve maden sahalarımızda çalışan açığımızı Suriyeli vatandaşlar karşılıyor. İşin bir başka boyutu ise bazılarına vatandaşlık verilmesiyle birlikte, ülkemizin bakmakla olduğu Suriyeli sayısı azalacak, aldıkları yardımlar kesilecek, kendi geçimlerini kendileri idame ettirecekler ve ayrıca ülkemize vergi veren konuma gelecekler.
Dokuzyüz küsur kilometre sınırımız var bu ülkeyle. Akrabalıklarımız olan, dindaşlığımız olan, bir zamanlar bizim topraklarımız olan, Şam'dan, Humus'tan, bütün Suriye'den omuz omuza Çanakkale'de küffara karşı çarpıştığımız insanlara vatandaşlık hakkını çok görmememiz gerekir. Vatan haini ilan edildikten sonra sürgünde vefat eden son padişahımız, son halifemiz Sultan Vahdettin Han'ın cenazesini kendi ülkesi Türkiye kabul etmediği için Suriye'nin Şam şehrinde devlet merasimiyle defneden bu ülkenin halkına daha çok sevgi bağımız vardır.
Suriyelilerin olduğu yerlerde zaman zaman vuku bulan adli olayları gerekçe göstererek olumsuz hava yaymak doğru değil. Suçu kim işlerse işlesin mücadele yapılsın ama nasıl ki üç Türk yanlış yaptı diye bütün toplum kötü olmuyorsak, üç Suriyeli, üç Azeri üç Müslüman vs. yanlış yaptı diye bunların tümü için kötüler diyemeyiz. Üçyüzbin nüfuslu yaşadığımız şehirde Suriyelilerin dışında hırsızlık dahil birçok adli olay olmuyor mu? Sonuçta insanın olduğu her yerde tabi ki sıkıntılar olacaktır. Bunlar ne yazık ki kaçınılmaz.
Bir asır öncesinde bizim vatandaşımız olan bu insanlara vatandaşlık hakkı verilmesi gayet doğal bir durumdur. Tarihimizdeki göç hareketlerine, Sivas'ımızda ki İlbeylilere, Karapapaklara, Tatarlara, Çerkezlere vs. bakarak Anadolu'muzun kimlerden oluştuğunu, nerelerden geldiklerini pekala görürüz.
Daha çok ihtiyaç sahibine, gerektiği zaman inisiyatif kullanarak, diğerlerinin istihkakını kesmeden bir kepçe fazla yemek verilmelidir. Devlet olmak böyle bir şey işte. Vicdan, merhamet insan olma şuuru bunu gerektirir. Suriyeli dindaşlarımıza birazda bu perspektiften bakmamız gerekiyor. Yaraya ilk müdahaleden sonra iyileşme sürecinde pansuman yaparsın. Konforun bir süreliğine bozulsa da yara mikrop kapmasın diye elinden geleni yaparsın. Aynen bu mantıkla Suriyeli dindaşlarımıza karşı, Türkmen kardeşlerimize karşı ensar bakış açımızı sabırla devam ettirebilmeliyiz. Suriye'de uzunca bir süredir başlarına bomba yağan, çok acıları göğüsleyen bu insanların ülkemizde olmaları bize ne kazandırıyor ne kaybettiriyor türünden kar zarar hesabı yapmak çokta doğru olmaz ama vicdanımızı rahatlattıkları bir gerçek. Ülkemiz için şuan yük gibi gözükseler de yakın gelecekte ekonomimize ciddi katkılar sağlayacaklarını düşünüyorum.
Rabbim her zaman VEREN EL olmayı nasip etsin inşallah.
Sağlıcakla kalınız.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?