Eğitim, bir ülkenin topyekûn kalkınmasının vasıtası ve ön koşuludur. Bir toplumda iyi eğitilmiş bireyler çoğunluğu oluşturuyorsa, o toplum medeniyet mücadelesinde öncelik alabilmekte ve insanlık tarihine iz bırakabilmektedir. Türk Milletinin, geçmişte olduğu gibi gelecekte de tarihe iz bırakacak yeni bir medeniyeti inşa edebilmesi, ancak iyi bir eğitim hizmetinin sunulmasıyla mümkün olacaktır.
Ülkemizde okul öncesinden-üniversiteye kadar 25 milyon öğrenci bulunmaktadır. Nüfusumuzu 75 milyon olarak kabul edersek caddede gördüğümüz her üç kişiden birisi öğrencidir. Bu ülkenin en önemli önceliği eğitimdir. Sağlıktan, hukuka, tarımdan, sanayiye, kadına şiddete kadar karşılaştığımız her sorunun çözümü eğitimden geçmektedir.
EĞİTİM (OKUL) EVDE BAŞLAR, ÖĞRETİM OKULDA DEVAM EDER. ''Yedisinde ne ise yetmişinde odur'' sözüyle asıl anlatılmak istenen; Yedisine kadar ne eğitim verirsen yetmişine kadar o kalır. Yapılan araştırmalarda çocukların davranış ve alışkanlık kazanma becerilerinin yüzde doksanı 1-5 yaş arasında gerçekleşmektedir. Bu yüzden anne çok önemlidir. Anne ne kadar etkili anne ise çocuk o kadar iyi öğrenci olur.
Unutmayalım ki EĞİTİM, DÜNYA'YI DEĞİŞTİRMEK İÇİN KULLANABİLECEĞİNİZ EN GÜÇLÜ SİLAHTIR. Eskiler eğitimi bir sacayağına benzeterek, iyi bir eğitim için; TALEBENİN HEVESİ, HOCANIN NEFESİ, VELİNİN KESESİ bir arada olmalı ve İlim öğrenmenin şartlarını; Hayret, gayret, gurbet ile özetlerlerdi.
Veliler her şeyden önce çocuklara etkin dinlemeyi öğretmelidir. DİNLEMEK BİR MEZİYETTİR, DİNLEMİYORSANIZ ÖĞRENEMİYORSUNUZ DEMEKTİR. Azimli bireyler yetiştirmeliyiz. ''BİLGİYE HAYAT VEREN AZİMDİR. AZMİ OLMAYAN İNSANIN BİLGİSİ ÖLÜDÜR.'' ''KAZANANLAR HİÇ HATA YAPMAYANLAR DEĞİL ASLA VAZGEÇMEYENLERDİR.
Anneler çocuklarına sorumluluk duygusu kazandırmalıdır. ÇOCUĞUN ALMASI GEREKEN SORUMLULUK ALIŞKANLIK VE BECERİSİNİ ANNELER, ÇOCUĞUNUN YERİNE SORUMLULUK ALARAK KAZANDIRAMAZLAR.
Çocuklar büyüklerinin ayak izlerini takip ederler. Velilerden isteğimiz; Çocuklarınıza iyi bir matematikçi, fizikçi olmanız değil, doğru rol model olmanızdır. SEVGİ İLE BİLGİ (ÇALIŞMA) BİRLİKTE OLURSA BİR ŞAHESER BEKLEYEBİLİRSİNİZ. Unutulmamalıdır ki bitki için su ne ise çocuk için de sevgi odur. Az olursa kurutur, aşırı olursa çürütür. Bir çocuğa yapılabilecek en değerli yardım, başarabileceği konularda ona yardım etmemektir. Çocuklarımızın akademik eğitimi yanında ruh ve sanat eğitimine de önem vermeliyiz. Çocukları bağlama, ney, resim, ebru, yüzme gibi sanat, spor ve müzik kurslarına gönderiniz. Sanat eğitimiyle çocukların ruh ve estetik eğitimleri sağlanmış olacak, özgüvenleri artacaktır.
Eğitimin amacı; Bireylerin sahip olduğu kapasiteyi etkin biçimde kullanmasını sağlamaktır. Medreselerimizde; ''Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz'' yazardı. Çocuklarınızdan olağan dışı büyük beklentilere girmemeliyiz. Mevcut kapasitesini en iyi şekilde kullanmasını sağlamalıyız. ''Herkes dâhidir. Ama eğer bir balığı ağaca tırmanmaya yeteneğiyle sınarsanız tüm hayatını bir aptal olduğuna inanarak yaşayacaktır.
Ülke olarak bilime, bilimsel çalışmalara önem vermeliyiz. Bir bilgin dünyanın kaderini değiştirebilir. Bilim adamı yetiştirmek için bilimsel çalışmaları özendirmeliyiz. Fen bilimleri ve matematik dallarını zeki öğrencilerin okumasını sağlamalıyız. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarında matematik-fen bilimleri kontenjanlarını artırmalıyız.
Öğretmen olabilmek için üniversiteden mezuniyet, KPSS, mülakat, altı yıl doğuda çakılı sözleşmeli çalışıp tekrar sınav ve performans ölçütlerinden başarıyla geçtikten sonra ancak kadrolu öğretmen olmaya hak kazanılırken; Profesör olabilmek için sadece torpilinizin olması yetiyor. Torpille öğretim üyesi olduktan sonra on yıl içinde profesör olunabilir. Üniversiteleri böyle olan bir ülke kalkınabilir mi?
Yüksek lisans ve doktora öğrencisi seçimlerinde torpili, kayırmayı terk edip TUS gibi objektif bir seçime gitmeli bilim yuvası üniversitelerde torpil gibi bilim dışı işleri yok etmeliyiz TORPİL VE KAYIRMA İLE ÖĞRETİM ÜYESİ ALINAN ÜNİVERSİTELERİMİZDEN NE BİLİM İNSANI YETİŞİR NE DE BİLİM ÜRETİLİR.
Selam olsun; Liyakati şart olarak koyup, emanetleri ehline verenlere.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?