Semavi dinler evveli olmayan “Kadim maddeyi” kabul etmez, felsefeciler ise ilk maddenin varlığını savunurlar. Kozmolojinin “ Kozmos” maddesi dediği temel bir maddenin varlığı varsa ne türden bir varlık ve neye sahip olduğu insanoğlunun çözemediği bir meseledir. Diğer yönden kâinatın “ Kadim” ( öncesiz ) veya “ Hadis” (sonradan meydana gelmiş) olduğu meselesini de çöze bilmek için ilk maddenin ne olduğunu bilmek gerekiyor.
Varlığın ilk maddesi olarak uzun zamandan beri kabul edilen atomun parçalara ayrıldığı, başka maddelerden mürekkep olduğu, atomun parçaları olan proton, nötron ve elektron’un atoma göre daha öncelikli, daha temel unsurlar olduğu bugün bilinen gerçeklerdendir. Günümüz fizikçileri zerrecikler diye adlandırdıkları proton ve nötronun da bir başka zerrecik olan kuarklardan meydana geldiğini bildiriyorlar. Ama proton ve nötrondan sonra kuark’lara varana kadarmozon, pion ve muon’ların varlığı keşfedildi. Öbür taraftan varlığın içindeki faaliyet’in gerçekleştiricisi, ışığın ve elektromanyetik işlemlerin taşıyıcısı foton var ki bunun hızına ışık hızı deniyor. Saniyede yaklaşık üç yüz bin kilo metre olduğu kabul ediliyor. Buda taşıyıcı olarak kabul ediliyor. Yine maddedeki çekme itme işlemini yapan bir zerrecik var ki buna da graviton deniyor 1978 de bulunmuş.
Bugün etkileri sayesinde varlıklarına şahit olduğumuz kuarklar birer madde kütlesi midir? Yoksa birer enerji dalgası mıdır? Tam olarak bilinemiyor. Soruların her iki yönünün de doğru olduğunu söyleyenler vardır. Bugün fizik çalışmaları tabiat gerçeğini iki görünümde değerlendirmektedir.
Işık ve Madde: Işık dalgalardan, madde ise atomlardan meydana gelmiştir. Kuantum teorisine göre atom-altı dünyayı teşkil eden zerrecikler karşılıklı etkileşim içinde olan enerji kümeleridir. İzafiyet teorisine göre ise “ madde enerjinin çok yoğun halidir.” Bu teoride gösteriyor ki enerji her şeyin temelidir. Bu konuda Carl Sagan şöyle demektedir. “Atomlar genellikle boşluktan ibarettir, madde temelde hiçbir şeyden meydana gelmiş değildir.” Madde dediğimiz varlık elektrik enerjisinden ibaret olan atomların bir birleşime ulaşmasıdır. Şu halde inkârı mümkün olmayan gerçek şudur ki oda enerji madde dönüşümüdür. Varlığın temelinin enerji olduğu görüşü müspet ilmin tecrübe ve gözlem metotları ile desteklenmiş ve doğrulanmıştır.
Konumuz dışındaki bu bilgileri vermemin maksadı yoktan yaratılmaya yol aramak ve imanımıza mesnet bulmak içindir. Maddenin temeli enerji olunca temel varlığın manevi yanının da yokluk olduğu ortaya çıkıyor çünkü varlıklar maddi görünümden kuarklara geçince enerji ( manevi ) hal alıyor dolayısıyla kayıp, yokluk alanına geçiyor. Zaten günümüz fizik araştırmaları kuarkların varlığına ulaşmış ama mahiyetine inememiştir. Onların temelinde ne çıkacağı da meçhuldür. Şu sorular insanoğlunun önünde elan durmaktadır. “ acaba kuarklar varlığın en son yapı taşlarımıdır? Yoksa daha temel zerrecikler var mıdır?
İslam da yaratma: Gerek Kur’an- Kerimde, gerekse Hadisi Şeriflerde kâinatın neden ( hangi şeyden ) yaratıldığına dair açık bir ifade ve işaret yoktur. Yani İslam ilk madde ana madde diye bir varlıktan söz etmemiştir. Diğer yönden yaratmanın varlığa çıkmasını yüce Allah detaylı bir şekilde anlatmamış başlangıç süresi bilgisini insana vermemiştir. Çünkü yaratıcı insana zaman ve mekân kanunlarına tabi gerçek Dünyanın bilgisini hazır olarak vermemiştir. İnsanoğlu kıyamete kadar bu sırrı çözmek için gayret edecektir. Eğer bu bilgiler baştan insanoğluna verilmiş olsaydı ve sonradan tecrübe ile elde edilen bilgiler ile sabit olsaydı insanoğlunun Allaha inanmak gibi yükümlülüğü olmazdı ve Dünya hayatı bir imtihan yeri olmaktan çıkardı. Diğer taraftan varlığın yaratılışının bilgisi baştan hazır olarak insana verilseydi kendi tecrübe ve denemesi ile ilk gerçeğe ulaşması pek mümkün olmazdı. Vahyin aksini araştırması küfür olurdu. Hâlbuki yüce Mevla bu konuda insanları hür bırakmış, kâinat zaman ve mekân içindeki oluşumunun nasıl gerçekleştiğinin tasvirini yapmaya cevaz vermiştir.
İslam Dini Kur’an-ı Kerime dayanarak bu konudaki iman esaslarını şöyle özetler. “Allah kâinatı yoktan yaratmıştır.” Sade bir mümin Yüce Allah-a elini açıp yakarışında “ Ey âlemleri yoktan var eden Ulu Allah’ım” diye hitap ederek duasına başlar. Fakat Kur’an-ı Kerimde “yok” yani yoktan yaratma kavramları doğrudan geçmez, ancak Allahın fiilleri olarak kabul edilip yorumlanan “Halk, İbda, İnşa, İhdas, Fatr, İcat” gibi kavramların lügat anlamlarının tahlili ile “yoktan yaratma” düşüncesi İslam dinine bir iman esası olarak ortaya çıkmaktadır. Mesela “Halk” bir şeyi yoktan benzersiz ve modelsiz yaratmak olarak tarif edilir. Bu fiil Kur’an-ı Kerimde sadece Allah için kullanılmıştır. Yani yoktan yaratıcı sadece Allah’tır. Kur’an-ı Kerimde ki şu ayetler bu manaları ifade etmektedir. “Allah’tan başka yaratan mı var?” (fatr 3) Yaratma fiilinin sadece Allah’a ait olduğunu gösteren diğer bir ayette şöyledir. “ Haberiniz olsun ki yaratmak (Halk) ta, emir de O’na mahsustur.” (Araf 54) Allah her canlı varlığı sudan yaratmıştır.” ( En nur 45 )
Aynı anlamlara gelen “Bed, inşa, fatr, ihdas” gibi fiillerde Allah hakkında kullanılmaktadır. Bütün bunlardan Allah’ın kâinatı yoktan yarattığı sonucuna varılmakta ve bu İslam dininde iman esaslarından biri olarak kabul edilmektedir. “Bir şey murat ettiğinde onun buyruğu “ol” demekten ibarettir; hemen olu verir.(yasin82)”
Not: İstifade edilen eser “yaratılış ve gayelik” Prof. Dr. Hüseyin AYDIN