İnsanoğlu, insanca yaşamanın temelinin; karşılıklı anlayıştan geçtiğini, asırlar geçmesine rağmen öğrenememiş gibi gözükmektedir. Ne asırlar boyu mesafe kat ettiği ilim, öğretmiş; ne de yıllarca yaşanan olayların tecrübesi, öğretmiş. Bütün bu zaman içerisinde değişmeyen gerçek, apaçık ortada durmaktadır. İnsan, tüm insani değerlerini yitirmektedir. İnsanlık adına; kaygı verici bir durumdur. Acı olanı; o kaybettiği değerleri kazanmak için; çaba sarf etmemektedir.
Uluslararası yaşanan tüm olaylar, bunun delilidir. Öldürmek, cana kıymak sıradan, bir iştir. Eğer, kaybedilen can, size yakın biri değilse; O, can ile; yakınlığınız, ortak akrabalıklarınız, ortak değerleriniz yoksa; onun ölümü, sizi ilgilendirmiyor, demektir. Yüce Kitabımızın bu konudaki, uyarıları, unutulmuştur.
Sıkıntı yaşayan, çeşitli nedenlerle yardıma muhtaç olan, evinden yurdundan kovulan, insanlar; Eğer, Onlarla ortak bir geçmişiniz, bağınız, yakınlığınız, değer yargınız yoksa; Sizi rahatsız etmemektedir. Dünyanın gözü önünde; insanlar katlediliyor, milyonlarca insan; zorunlu göç yaşıyor. Açlık, sefalet, yokluk kol geziyor. İnsanlar, barınacak yer bulamıyor. Dünya, görmüyor, duymuyor, hele, hele; bir yardım yapayım, hiç demiyor.
Görünen o ki; yardıma muhtaç insanlar; hemen yanı başımızda dahi olsa; kimi insanların; kılı bile kıpırdamıyor. Onlara bir tebessüm göstermek, hallerini sormak, yanlarında olmak, yardım yapmak, yaralarını sarmak, paylaşmak.., gibi. Ulvi duygulardan, habersiz bir şeklide yaşıyoruz. Buna bağlı olarak; insanca davranışlarımız, olmuyor. İnsanlık ta; git, gide azalıyor...
İnsan neslinin en önemli unsuru, insan olarak yaşamaktır. İnsanlığa has olan özelliklerle donatılmaktır. Bu ise; kişinin davranışları ve tavırları ile kendini ortaya koyar. O nedenle hep insana özgü özellikler övgüyle bahsedilmiştir. Kusur işleyenlere karşı ,bile; sevgi ile karşılık vermek İslam inancının önerdiği bir durumdur. Çünkü, insanların bir araya getirerek oluşturduğu toplumun rahat, huzur, emniyet ve adalet içerisinde hayatlarını devam ettirmeleri şarttır. Bu manada İslam inancının önerdiği şekilde hayatlarını düzenlemeleri gereklidir. Eğer kişi bunu beceremiyor ise; İslam inancından o kadar uzaktadır, anlamı ortaya çıkar. İsterse ibadet ehli birisi de olsa; yaptığı ibadetler yeteri kadar Hayatını düzenliyememiştir, anlamına gelir.
İnsani tüm değerler yitirilmiştir. Sadece kendi yararı söz konusudur. Dünyayı sömüren güçlerin; insanlık ve insanlığı meydana getiren özelliklere sahip çıkmak gibi; bir amaçları yoktur. Gelecekte daha iyi sömürmek, kendi toplumunun daha refah içerisinde yaşaması, her şeye sahip olmak, her şeyi kontrol altına almak, tek amaç ve düşünceleridir. Bu amacı gerçekleştirmek için de; karşı toplumların yakılması, yıkılması, yok olması onların pek umurunda değildir. Hatta bu gaye uğrunda kendilerine köle gibi hizmet edebilecek kadrolar, oluşturmak için; çaba sarf ederler. Önemli olan kendi rahat ve huzur ortamlarıdır.
Şahıslar üzerinden düşündüğümüz zaman; Şahıslarda var olan, kötü davranışlar; insanları nasıl kötü ve yaramaz adam olarak tanıtıyorsa; Devletler için de; aynı değerlendirme geçerlidir. Kötü ve yanlı davranış biçimi içeren, örneklerin yanlışlığı; Milletler ve Büyük topluluklar için de geçerlidir. Hatta, Milletlerin ve Devletlerin umursamazlığı İnsanlık adına yüz kızartıcı bir durumdur. Kısacası insanlık yok olmuştur. Başkalarının çektiği acılar, rahatsızlıklar, yokluklar... diğerlerinin umurunda değildir. Varsa, yoksa; kendi toplumlarının refah seviyeleri, tüketim çılgınlıkları ve diğer ülkeler üzerindeki hakimiyet elde etme çabalarıdır. Hayat felsefeleri budur. Bunun için de her yolu denerler, yaparlar...
Bu kadar vurdum duymaz bir anlayış içerisinde olan elinde güç bulunduran devletlerin, birde kendilerini takip eden veya arkalarından gelen az gelişmiş ülkelere; çeşitli konularda dayatma yapma çabaları, iğrenç bir durumdur. Örneğin insan hakları ihlalleri, gibi. En büyük insan haklarını kendileri ihlal ederler, İNSANLARA ÖZGÜRLÜK ALANI BIRAKMAZLAR. ÜLKE, güvenliği söz konusu olunca; karşıdakilerin gözünün yaşına bakmadan; en sert ve öldürücü darbelerle müdahale ederler. Başkalarından, BU KENDİLERİNİN YAPTIKLARI SERTLİKLERE, OLAĞAN ÜSTÜ DURUMLARA karşı, diğer Devletlerin ve Milletlerin; saygılı olmalarını isterler. ANCAK, AYNI ANLAYIŞI KENDİLERİ YAPMAZLAR. Başka devletleri karıştırmak adına, küçük düşürmek adına; ortada bir olumsuz durum, bir olay var ise; onu alabildiğine yükselterek, abartarak; O durum ve olay üzerinden; karşısındaki DEVLETE YÖN VERMEK İSTERLER. BASKI YAPMAYA ÇALIŞIRLAR. KENDİLERİ İNSAN HAKLARINI ÇOK KORUYORMUŞ GİBİ; O, devletten insan haklarına saygılı olmalarını beklerler. Bir nevi; O devlet ile; basın üzerinden cedelleşirler. Mide bulandırıcı açıklamalarda bulunurlar.
Hedef bellidir. Karışıklık çıkarmak, kaos çıkarmaktır. Sözde, O, devletlerde karışıklık çıkaran, karşı eylem yapan insanların yanında olmak istiyorlarmış gibi, onlara destek veriyorlarmış gibi, davranmaktadırlar. Bunu oradaki, insanların haklarını korumak adına yaptığını, ifade etmeye çalışırlar.
Onların hesabını, anladık da; kendi ülkelerine, her alanda bir çok şeyi dayatan; SÖZDE BÜYÜK DEVLETLERİN OYUNLARINA GELEN; O, TOPRAKLARDA YAŞAYAN İNSANLARI ANLAYAMADIK. O, topraklarda yaşayan kimi insanların; bunların çeşitli alanlarda yaptıkları dayatmalarına destek vermelerini ise; Bir türlü anlayamadık ... İnsanlık adına yapılan her türlü eylemin arkasında olmayan, Hatta Tüm Dünyayı sömürerek, köleleştirerek; en büyük insan haklarını çiğneyen bu insanlardan; kendi memleketine yardım edebileceği düşüncesine katılanları, anlayamadık... Acaba, bu tür arkadaşlar; Biz güçlünün yanında olalım, diye mi düşünüyorlar. Memleket, VATAN, önemli değildir, fikri mi, öne çıkmıştır? GÖRECEĞİZ...
O zaman, haykıralım; Güçlü her zaman haklıdır, mantığı doğru bir mantık değildir. İnsanlık adına, tüm insani değerleri, yok eden bir güç de; ne kadar güçlüdür... O gücün amacı; o yerleri karıştırmak, değildir.