Eleştiri, insanın fıtratında olan bir hal. Her insan öyle veya böyle kendisinde var olan bu huyunu kullanıyor. Birde bunu meslek edinenler var tabii ki. Eleştirinin hakkaniyetli, vicdanlı, insani, insaflı ve yerli yerinde olması gerekir. Edebi türlerden biri olan eleştiri uzunca bir süredir özellikle edebiyat, kitap, dergi ve sinema çevrelerinin gündeminde. Daha çok bu alanlardaki eleştiri yetersizliğinden yakınılmakta çoğu kez. Eleştiri daha çok geri planda tutulan ve toplum nezdinde çok da cazip olmayan bir alan. Neden cazip olsun ki, öyle veya böyle tepki alınabilecek, hatta ve hatta düşman kazanılabilecek bir alan olmasına rağmen eleştirinin sanatsal anlamda kıstasları, ölçütleri ve bir değeri vardır.
Eleştiriyi kibirden soyutlamak çok güç olsa gerek. Onu beğenmez, bunu beğenmez ruh halinde olup da yapılan bir iş midir diye düşünmüyor değilim aslında. Kişinin kibir duygusundan arındırarak yaptığı eleştiri daha doğru ve yerinde olacaktır. Dedikodu mecrasından uzaklaştırılarak yapılan eleştiriler asıl adrese daha kolay ve daha doğru olarak ulaşacaktır hiç şüphesiz.
Bu alan, çıkar ilişkilerinin ve tarafgirliğin ön planda olduğu bir alan ister istemez. Öğle veya böyle insanların kendilerine ait olan bir çevreleri ve bu çevrelerde oturan fikri yakınları vardır. Bunları göz ardı etmek teorikte mümkün ama uygulamada fazlaca mümkün olmayan nahoş bir durum belki de. Bu doğrular gözetilmeden yapılan eleştiriler çok da sağlıklı bir yaklaşım olmasa gerek. Eleştirilerde de sağ ve sol gibi cenah yoktur demekte en azından uygulamada ve realitede bize tatmin edici gelmez. Vardır elbette. Edebiyat çevrelerinde eleştirmen sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdadır. Olsalar bile en azından spor eleştirmenleri kadar popülariteleri yoktur diyebilirim.
Eleştirilen için, eleştiri ne kadar moral bozucuda olsa insaflı olduğu müddetçe eleştiriden korkmamak gerek. Yapılan eleştiri yerli yerinde ve ehil kişiye aitse eğer eleştiri insanı geliştirir. Eleştiri, sanat adamını yetiştirir ve güçlendirir adeta. Eksikliklerini görmesini sağlar ve gidermesine vesile olur. Bu alanda tanıtım yazıları da olacaktır elbette. Bunu eleştiri yazılarıyla karıştırmamak gerekir. Değerlendirme yazıları eleştiri yazılarının yerini tutmaz ama en azından ifade olarak bile daha yumuşak geliyor insana. Güzelleme yazılarında amaç daha çok bellidir bu da başka bir vaka.
Eldeki ürünü kabul görmüş kıstaslarda değerlendirmek, eksiklikleri, yetersizlikleri hakkaniyet ölçüsünde ele almaya ürün sahibi de çok karşı çıkmayacaktır. Okuyucuya, dinleyiciye, izleyiciye ulaşmış ürün eser sahibinden çıkmış oluyor zaten. Eser sahibi üzerinden değil de, ürün üzerinden eleştiri yapılması en uygunu olacaktır. En iyilerin seçildiği bir ortamda dolaylı da olsa kötüler gündeme gelecek demektir. İlle de kötüyü deklare etmek istendiği noktada çoğu kez sıkıntılar baş gösterebiliyor. Renkler ve zevkler burada da karşımıza çıkıyor. Zaman, ortam, eğitim durumu, çevre gibi birçok faktör eleştirinin şeklini de belirleyebilmektedir. Bir örnek verecek olursam; halk edebiyatının lezzetini tadını çok iyi almış bir şiir eleştirmeni, İkinci Yeni şiir anlayışını ne derecede doğru eleştirebilir ki. İkisi de şiir olsa da bir beğeni düzeyi, keyif alma hali vardır. Bu anlamda eleştirmenin kendi uzmanlık alanı üzerinden hareket etmesi daha doğru olacaktır. Burada ki kastım, eleştirmenin mutlaka akademik düzeyde biri olmalı türünden bir yaklaşım değildir kesinlikle. Akademik bakış, sanat ve sanatçı üzerinden getirileri kadar götürüleri de vardır. Bu da konunun başka bir boyutu.
Genelde sanat çevrelerinde ki eleştiri alanı türlü türlü oyunların oynandığı bir ortam olmanın ötesine gidemiyor çoğu zaman. Bu oyunlar öyle çoktur ki. Bu konuyla ilgili örnekler vermem gerekirse; bazı çevreler alakasız bazı -sözde- sanat adamlarını piyasaya sürerler. Bunlar için bilinçli olarak eleştiri mekanizmasını bir şekilde de olsa kapalı tutarlar. Bu şahıslar karşılıklı menfaatler içindedirler ne yazık ki. Bunlar toplumun belleğini bir süre de olsa işgal ederler. Özellikle duayen addedilen usta sanatkarlar tarafından, piyasaya pompalanan popüler eserlerin, popüler kişiliklerin sunduklarını eleştirmekten çekinen eleştirmenlerimiz var. Amiyane tabirle eser sahibinin arkası güçlü ise piyasa eleştirmenleri eleştiri mekanizmasını çalıştırmaktan korkarlar. Çok sürmez bunlar toplumun ve sanatın süzgecinden süzülüp hak ettikleri yerlerde bulurlar kendilerini. Tüm beklentimiz, özellikle en iyi ürün sınıflamasının yapıldığı sanat çalışmalarının tamamı, ehil kişilerin eleştiri süzgecinden geçmesi ve hakkaniyet dışı pompalanan eserlerin de bu yolla elenmeleri olacaktır.
Eleştirilerde özellikle gençlerin insafsız eleştirilerle şevkini, gayretini kırmamaya özen gösterilmeli diye düşünüyorum. Ayrıca yetenek, liyakat, ehlilik, uygunluk, beceri gibi vasıflar gözetilmelidir.
Eleştiri; okuyucu, dinleyici ve izleyici için güzel bir ön fikirdir çoğu zaman. Doğru kalemlerden, doğru dillerden çıktığı müddetçe, sanatsal ürünlerin gelişmesi için de önemli bir argüman olacaktır hiç şüphesiz.
Sağlıcakla kalınız.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?