Kanuni Sultan Süleyman döneminde iki komşu ülke ortadaki bir şehir için yıllarca savaşmışlar. Binlerce insan kaybına, maddi kayıplara neden olmuşlar. İki kral, yıllardır devam eden bu savaşa son vermek için Kanuni Sultan Süleyman’ın hakem olmasına karar vermişler, isteklerini Kanuniye iletmişler.
Kanuni iki ülkenin kralından üç ay süre istemiş. Üç ay sonra iki ülkenin krallarını İstanbul’a davet etmiş. Kararını açıklamış; ‘’Uğrunda yıllardır savaştığınız bu şehir A ülkesinin değil B ülkesinindir’’ demiş. İki ülke kralı da Kanuni Süleyman’ın kararını kabul etmişler. A ülkesinin kralı; ‘’Kararınızı kabul ediyorum ama siz hangi nedenle bu şehrin bizim değil de diğer ülkenin olduğuna karar verdiniz öğrenmek istiyorum’’ demiş.
Kanuni Sultan Süleyman; ‘’Ben danışmanlarımı gönderdim, üç aydır o şehrin insanlarının yaşantısını incelettim. Gördüm ki o şehirde insanlar senin milletin gibi değil diğer ülkenin halkı gibi düğün yapıyor. Cenazelerini senin milletin gibi değil diğer ülke gibi kaldırıyor. Şehrin insanları senin milletin gibi yaşamıyor diğer ülkedeki insanlar gibi yaşıyor. Tasada, sevinçte, törende her halde yaşantı senin milletin gibi değil B ülkesinin milleti gibi’’ diye cevap vermiş.
Tarihi belgeler göstermiştir ki milli kültüründen uzaklaşan hiçbir millet varlığını koruyamamıştır. Milli kültürünü kaybeden milletler yok oluşmuş, tarihin çöplüğüne atılmışlardır. Tarih bunun örnekleri ile doludur.
Sivas’ta katıldığım düğün törenlerini görünce yukarıdaki tarihi olay aklıma gelmektedir. Biz nereye gidiyoruz? En dindar insanların çocuklarının düğünlerinde Türkçe müzik duyamıyorsunuz. Varsa yoksa yabancı müzik. Bir de sosyal medyada yayımlanan kahrolası terör örgütü mensuplarının çalıp oynadıkları malum kürtçe şarkı. Bu, beni daha da kahrediyor. Bir düğünde teröristlerin sahiplendiği o malum müzik eşliğinde dindar kardeşlerimizin çılgınlarca oynadığını görünce dayanamadım. Müziği çalanları ve söyleyen bayanı susturup; Allah’tan korkun her gün gelen şehitlerimize saygı duyun. Şehitlerimizin katilleri de o müzikle yatıp kalkıyor dedim. Şarkıyı söyleyen kadın; ‘’Hocam bu şarkıyı sahnedekiler istedi bizde söyledik’’ dedi. Dindar kardeşlerimizde milli kültür olmadığı için teröristlerin sahiplendiği şarkıyla mutlu oluyorlar, ne yazık ki durum bu.
Düğünlerimizde, açılış törenlerimizde, kafelerde, lokantalarda, marketlerde, alış veriş merkezlerimizde, otomobillerimizde, mezuniyet törenlerimizde Türkçe müzik yok. Türkçe hızlı bir biçimde hayatımızdan dışlanmaktadır. Türkçe isimli bir iş yeri bulmak oldukça zor. Yakında İngilizler gibi eğlenen, düşünen, yaşayan bir ülke olacağız; yok olup gideceğiz. Sonumuz Kanuni döneminde yaşanan tarihi olaya benziyor. Milli kültürünü kaybeden milletleri yok olmaktan, dindarlıkları kurtaramaz. Kurtarsa, dindarlıklarını bildiğimiz aileler düğünlerini yabancı müziklerle yapmazla; haçlılara, yahudilere toprak satışını savunmazlar.
Şeriat uygulanan Afganistan, dini hayatın daha yoğun olduğu Filistin, Irak haçlıların ve Siyonistlerin işgaline engel olamadılar. Çünkü milli kültürlerini kaybetmişlerdi. Filistin’de mülk satılarak İsrail kuruldu.
Bin yıldır şehit kanlarıyla sulanmış, Türk-İslamla mühürlenmiş bu aziz vatan topraklarında Türküler çalınıp söylendikçe Türk kalacaktır. Türkçe konuşulup, Türkçe ağlanıp, Türkçe gülündükçe Türk kalacaktır. Aksi takdirde yok olup, tarihin çöplüğüne atılmak zorunda kalacağız.
Atamız Bilge Kağan; ‘’Ey Türk Milleti! Sen düşmanlarına dönük, onlar gibi yaşarsan; onlar sana mallarını satar. Önce kültürün gider, sonra ekonomin gider, sonra dilin gider, sonra da bağımsızlığın gider’’ diye bizi uyarmaktadır.
Peygamberimiz; ‘’Kim bir kavme benzerse o, onlardandır ’’buyurmuştur. Türkiye’yi çok iyi tanıyan bir yabancı düşünür; ‘’Batı medeniyeti ile bu kadar laubali olan Türklerin varlıklarını devam ettirmeleri çok zor’’ demiştir.
Türkçe düşün, Türkçe sev, Türkçe konuş, Türkçe oku, Türkçe yaşa, sevdamız Türkçe olsun.
‘’Doktorum Türk, ilacım İslam olacak.’’