Bir evvelki yazımda tekke ve türbe ziyaretlerinde yaşanan noksanlıklara dikkat çekmiştim, o yazıda da görüldüğü gibi insanlarımızın inancın da kaymalar ve aşınmalar var. Dolayısıyla yapılması gereken imanımızı kuvvetlendirecek konulara ağırlık vermek. Bu nedenle yine bizim küçük Risaleye başvuralım ve Vahiy’in ve Meleklerin ne olduklarını anlamaya çalışalım.
Şimdi birazda kitapların Peygamberlere nasıl verildiğinden, meleklere, ne diye itikat edileceğinden bahsedelim. Bilmiş olalım ki Cenabı Hak tarafından Peygamberlere kitap getiren “Cebrail” Aleyhisselam’dır. Bu vazifeyi ona Cenabı Allah vermiştir. Cebrail insan değildir, melektir, kimseye görünmeden gelip bildireceğini bildirir. İşte Allah tarafından Peygamberlere böyle kitap gelmesine, emir gelmesine “vahiy” denir.
Vahiy geldiği vakit Peygamber efendimizin mübarek yanakları gül gibi kızarır, biraz öyle kendilerinden geçer gibi olurlardı, en soğuk zamanlarda bu hal gelince alınları ter içinde kalırdı, o sırada yanlarında bulunanlar bu hali görürler, vahiy geldiğini anlarlardı. Peygamber efendimizde vahiy tamam olunca kendilerine Allah tarafından ne bildirildi ise bir harfini bile unutmaksızın ashabına bildirirler, yazdırırlardı.
İşte böylece Cebrail Aleyhisselam’ın peygamberlere bildirdiği kitaplar hep Allah kelamıdır. Melek sözü, peygamber sözü değildir. Meleğin, peygamberin vazifesi arada bir elçiliktir, Emri veren, kitabı gönderen cenabı Allah’tır. Telgraf çektiren ile telgrafçı buna güzel bir örnektir.
Telgrafçı makinenin başına oturup makinenin tıkırtısını dinler, bir taraftan da bir şeyler yazar, sonra da bakarsınız ki ortaya bir telgraf çıkar; mesela şöyle olacak böyle gidecek diye bir vali tarafından verilmiş bir emir. Şimdi bu emri sizin gözünüzün önünde yazan kim?
Telgrafçı.
Pekâlâ. Telgrafçı o emri kendiliğinden mi yazdı, yoksa ona başka bir bildiren mi var?
Elbette bir bildiren oldu, o da yazdı, yoksa o emri ve herkesin akıl eremeyeceği bir takım ehemmiyetli şeyleri telgrafçı kendiliğinden nasıl bilir, nasıl yazar? İşte bu bir temsildir; asıl emirleri veren, asıl peygamberlere kitapları gönderen Allah tır, Cebrail arada bir elçidir. Şimdi gelelim meleklere:
Cenabı hak melekleri türlü-türlü yaratmıştır, onların yaradılışı bizim yaradılışımıza hiç benzemez; bunun için biz onları göremeyiz, ne odlularını bilemeyiz; lakin bizim göreme mekliğimizden meleklerin olmaması lazım gelmez. Çünkü bizim görmediğimiz sade melek mi? Daha nice şeyler vardır hiçbirini göremiyoruz, neyin nesi olduklarını bilemiyoruz, her göremediğimiz şeye yok mu diyelim? Elimizle tutamıyoruz, gözümüzle göremiyoruz diye kendi canımızı da inkâr mı edelim? İnsanın canı görülüyor mu, ne olduğu biliniyor mu?
Bunun bir örneği elektriktir; o telgraflar, makineler işletip lambalar yakan, daha bin türlü marifetler gösteren elektriği de gözümüzle göremiyoruz, onun da ne olduğunu bilmiyoruz, şimdi kalkalım da elektriği inkâr mı edelim?
Sakın birden bire sözümü yanlış anlamayın! “Elektrik görülüyor ya, neden görülmüyormuş?” demeye kalkmayın! O bizim gördüğümüz, o bizim bildiğimiz elektriğin kendisi değildir. Parlaklığı, sıcaklığı, hızı, kuvvetidir, elektriğin asıl kendisini görmek bizim için kabil değildir. İşte görünmeyen şeylerin kimi ruh gibi, elektrik gibi böyle akıl ile bilinir, kimini de Allah bildirir.
Kuran-ı Kerim gösteriyor, Peygamber efendimiz de haber veriyor ki; Allah’ın yaratmış olduğu birçok melekler vardır, onlarda öyle erkeklik dişilik yoktur. Yemezler, içmezler, Allah’a karşı gelmezler, daima Hakkın emrini yerine getirirler, vazifeleri ne ise hep onunla meşgul olurlar. Meleklerin kimi peygamberlerle görüşür, kimi ruhlarla uğraşır, kimi dünyanın tertibine nizamına karışır, kimi de insanların etrafında döner dolaşır. Elhasıl Hak Taala türlü- türlü melekler yaratmış, her birini bir şeye sebep kılmıştır, kudretini kuvvetini onlarla göstermiştir. Meleklerin haddini hesabını Allah’tan başka kimse bilmez; onların içinde en ziyade mertebesi büyük olanlar: Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil’dir.
İşte melekleri böyle bilin, onlara böyle itikat edip daha ileriye gitmeyin, acaba melekler ne imiş, nasılmış diye düşünüp durmayın! Yaradan Allah böyle yaratmış, meleklerini bizden gizlemiş, bu dünyada bize onları göstermek istememiş, ne diyelim hikmetinden sual olunur mu? Nasıl dilerse öyle yapar, bazı mahlûkunu gizler, bazısını gizlemez; kimini yürütür, kimini yüzdürür, kimini havada uçurur, kimini yerde süründürür, kimini de böyle melek yapar, bir anda yerleri, gökleri dolaşacak bir halde yaratır, ona karşı güçlük mü var?
Bir kimse Allah’ın kudretine, kuvvetine iman ettikten sonra artık Allah tarafından peygamberlere melek gelip haber getirmesine inanmazlık edemez. İster melekler peygamberlerin gözüne melek kıyafeti ile görünsün, ister insan kıyafetinde girsin de öyle görünsün, ister hiç görünmeden diyeceğini desin. Cenabı Hak her türlüsüne kadirdir; yapan, yaratan Allah olduktan sonra bunda inanılmayacak bir şey yoktur. Meleklerin gelmesi gitmesi için bizim bildiğimiz gibi adım atmak, kanat açmak lazım değildir, bir anda yıldırımları indiren Allah isterse bir meleğini gökten yere indiremez mi? Öylelik ile peygamberlerine bir takım sözler söyletemez mi? Hay hay bir meleği değil, milyonlarcasını da indirmeye kadirdir. İndiren, gönderen kim, ulular ulusu olan Cenabı Hak değil mi? Bütün dünya’yı yok iken var etsin de bir melek yaratıp peygamberine hâşâ göndermesin; Estağfurullah! Allah’ı bilen böyle şeylerde hiç şüpheye düşmez, şüphe edenler hep layık’ı ile işi anlayamayanlardır.
Bazı kimseler derler ki “canım meleklerin kanadı varmış, yağmuru göklerden hep melekler indirirmiş, bunlar nasıl olur, Azrail bir anda binlerce kişinin ruhunu nasıl alır?”
Böyle diyenlere karşı kestirme cevap olarak biz deriz ki: Yahu meleklerin kanadı olursa, yağmurları göklerden melek indirirse ne olur, kıyamet mi kopar? Rica ederim siz melekleri ne sanıyorsunuz? Onlar hep kanatlı-kanatlı hacı babalar, tüysüz tüssüz delikanlılar yahut güzel-güzel, kızlar yumul-yumul çocuklar mı zannediyorsunuz? Siz insanın ruhunu bir kuşa; Azrail’i de evden eve seğirtip duran bir umacıya mı benzetiyorsunuz? Sonra bizi de melekler için mi böyle mi itikat ediyor belliyorsunuz?
Hayır, hayır! Bizim öyle itikat ettiğimiz yoktur. Hıristiyanların melek diye yaptıkları resimlere biz güleriz, öyle şeylere hiç ehemmiyet vermeyiz; biz sade meleklerin varlığına inanırız, bizim kıyafetimizde, bizim yaradılışımızda bir şeyler olmadığına itikat ederiz, ne olduklarını, neye benzediklerini bilmeyiz, bilmekte vazifemiz değildir.
Bunun için meleğin kanadı der demez hatıramıza kuşların kanadı gelmez; belli bir şeydir ki her şeyin kanadı kendine göre olur. Elbette kuşkanadı ile kapı kanadı bir değildir, o da kanat, bu da kanat amma biri tüyden, deriden, sinirden, kemikten ibaret; öteki de ağaçtan, tahtadan, çividen, çomaktan ibaret; hele ananın babanın evlat üzerine açtığı kanatla yel değirmeninin kanadı arasında da dünyalar kadar fark vardır.
Meleğin kanadı olunca elbette oda kendine göredir, elbette öyle senin benim bildiğim gibi bir kanat değildir. Meleğin kendini anladıkta şimdi kanadının neden olduğunu mu anlamak kaldı? Ruhun ne olduğunu öğrendikte sade Azrail’in ruhları almaya nasıl yetiştiğini mi öğrenmek kaldı? Biz daha kendimizi anlayamadık, neyin nesi olduğumuzu layık’ı ile öğrenemedik, nerede kaldı ki ruhlar, melekler. İşte insan burayı düşünmeli de azıcık insaf etmeli; Cenabı Hak meleklerle gök gürledir, yağmur yağdırırsa, bu dünyanın düzenini onlarla idare ettirirse bundan da anlamalı ki melekler öyle bebekler değil, bizim aklımızın fikrimizin eremeyeceği bir takım acayip şeylerdir.
Bir anda binlerce insanın eceli gelip ruhlarını Azrail kabzederse bundan anlamalı ki ruhta, Azrail de öyle bizim anlayabileceğimiz şeylerden değildir. Ruh, Allah’ın bir sırrıdır, melekler de orta yerde birer sebeptir. Allah kudretini onlarla göstermiştir; işte o kadar. Amma Cenabı Hak dileseydi melekleri karıştırmadan da bu nizamı verirdi, araya Cebrail koymadan da peygamberlerine bildireceğini bildirirdi, lakin bunun böyle oluşunda nice hikmetler vardır.
Bir kanat değildir. Meleğin kendini anladıkta şimdi kanadının neden olduğunu mu anlamak kaldı? Ruhun ne olduğunu öğrendikte sade Azrail’in ruhları almaya nasıl yetiştiğini mi öğrenmek kaldı? Biz daha kendimizi anlayamadık, neyin nesi olduğumuzu layık’ı ile öğrenemedik, nerede kaldı ki ruhlar, melekler. İşte insan burayı düşünmeli de azıcık insaf etmeli; Cenabı Hak meleklerle gök gürledir, yağmur yağdırırsa, bu dünyanın düzenini onlarla idare ettirirse bundan da anlamalı ki melekler öyle bebekler değil, bizim aklımızın fikrimizin eremeyeceği bir takım aca
Bir anda binlerce insanın eceli gelip ruhlarını Azrail kabzederse bundan anlamalı ki ruhta, Azrail de öyle bizim anlayabileceğimiz şeylerden değildir. Ruh, Allah’ın bir sırrıdır, melekler de orta yerde birer sebeptir. Allah kudretini onlarla göstermiştir; işte o kadar. Amma Cenabı Hak dileseydi melekleri karıştırmadan da bu nizamı verirdi, araya Cebrail koymadan da peygamberlerine bildireceğini bildirirdi, lakin bunun böyle oluşunda nice hikmetler vardır.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?