Malum 28 Şubat dönemi, adliyeye nakledilmişti. Bu süreçte; Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz, konu ile ilgili ifade vermiş. Tanık olarak verdiği ifade de; O dönemde baskı görmediklerinden söz etmiş! Dışarıya çıkınca da; bu anlamda açıklamalarda bulundu.
Bu açıklamanın ardından; onlarca yorum geldi. Bu yorumların çoğunda; Mesut Yılmaz eleştirildi. Tarihe tanıklık eden, sözleri hatırlatıldı. Hatta bazı yorumcular; Mesut Yılmaz Beyin tanık olarak dinlenmesi yerine; Sanık olarak, yargılanması, gerektiği yönünde açıklamalarda bulundular.
Ben burada yapılan açıklamaların, bazılarını nakledeceğim. Takdir, Yüce Türk Halkı' nındır.
Kanal A televizyonunda; Sayın FATİN BEY ve ALPER beyin katıldığı söyleşi de; şu ilginç ifadeler kullanıldı. Mesut Yılmaz Beyin, malum yumruklanma olayının, kumar meselesi yüzünden değil, başka nedenlerden dolayı olduğunu ifade etti. Hatta yanında yer alan şahsın, korkusundan çok kötü duruma düştüğünü belirtti. Aynı sunumda; Mesut Yılmaz Beyin, askerlerin kendisini ne kadar sıkıştırdığına dair; zamanın söyleşilerinden, hatırlatmalar, yapıldı.
Aynı gün, A Haber programına katılan, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve zamanın şahitlerinden; Şeref Molkoç Bey, çok ciddi açıklamalar da bulundu. Mesut Yılmazı yalancılıkla suçladı. O, dönemde yaşanan bazı olayları, örnekleyerek anlattı. Bir olay neticesinde; Mesut Yılmaz Beyin TSK ile ilgili bir açıklamasının ardından; zamanın paşalarından Çevik Bir Paşanın; adeta Başbakanı azarlayacak nitelikte, açıklamalarda bulunduğunu, ifade etti.
Mesut Yılmaz Beyin açıklamalarında; Baş örtüsü konusunda; suçu YÖK başkanına ve heyetine atmasını, eleştirdi. Onların bu davada zaten sanık olduklarını hatırlattı. Kendisinin sorumluluğunun az olmasını, TSK nın dahlinin olmasının mümkün olmadığını, ifade eden Başbakanı, şu olayları hatırlatarak, acımasız bir şekilde eleştirdi. Bir söyleşiyi hatırlattı. Zamanın gazetecilerinden olan Mehmet Ali Birant beye yaptığı açıklamalarda ki; bu açıklama bir uçak yolculuğunda olmuştur. Başbakan TSK’ dan olan rahatsızlığını ifade ederek; kimlerden rahatsız olduğunu; dört parmağını omuzuna koyarak, ifade etti. Sözleri ile, olayı hatırlattı.
Aynı şekilde, kesintisiz eğitim konusunda; bakanlar kurulunun gecenin geç saatlerine kadar, yapılan çalışmalarının ardından, daha yumuşak bir şekilde geçilmesi, konusunda karar alınmıştır. Ancak, TSK, devreye girerek; kimi bakanlara, mevcut hapishaneleri ifade ederek; eğer, kesintisiz eğitim çıkmayacak olursa; sizlerde burayı boylarsınız, şeklinde tehdit edildiğini, ifade etti. Bu konuda eski Adalet BAKANLARINDAN; Oltan Sungurlu beyi, işaret etti. Bundan sonra; kesintisiz eğitim kararının, çıktığından söz etti.
Hatta, daha ileri giderek; Refah Yol Hükumetinin yıkılmasının ardından; çeşitli şekillerde, kurulan Hükumette görev alan, bazı eski DYP li bakanların; kendilerine söz verilen 3 milyon doların, bir kısmının ödenmediğinden; şikayet ettiklerini, anlattı.
Son olarak, Mesut Yılmazı Beyin, eski Rahmetli Başbakanlardan Necmettin Erbakan Hocayı, Kast ederek; Bütün bunların sebebi, Hocadır açıklamasını da; şiddetle eleştirdi ve kınadı. Evet, yanlış duymadınız. Bütün bu açıklamaları; Sayın Şeref bey Radyo A Haberde canlı olarak, anlattı.
Bu olayla ilgili, basına baktığım zaman; Sayın Emin Pazarcının da; Mesut Yılmazı yalanladığına şahit oldum.
Köksal Toptan beyin açıklamalarına, pek şaşırmadım. Demirel geleneğinden gelen bir siyasetçi olduğu için; Dün, dündür… mantığı geçerlidir… Aynı zamanda; Türk Milli Eğitiminin zamanla kimlere emanet edildiği gerçeğidir. Milli Eğitim Devlet Politikası olmak zorundadır.
Ancak, hatırlatalım. Bazı, o dönemin sözde zarar görmüş, bu darbe girişiminin kendi siyasi partilerine yönelik yapılmış olmasına rağmen; dönemin siyasetçilerinin de; önceki duruşmalar da, davacı olmadıkları basına yansımıştı. Çünkü, aslında zarar görmüş gibi olsalar da; onlar hiçbir zaman zarar görmediler. Zararı bu taban gördü. Saf ve Temiz kendilerine destek veren insanlar, gördü. O nedenle; bu davada davacı olmaktan bile; çekinen eski siyasileri, şiddetle kınıyorum.
Ayrıca, O dönemde, farkında olmadan zamanın Devletini yönetenlerini eleştireyim derken; İHL lerin kapısının kapanmasına, yaptıkları olumsuz ve aşırı yayıncılık anlayışı ile; katkıda bulunan, İHL leri yıpratan, hatta öğrencilerin kaçmasına neden olan; O günün Akit ve Yeni Şafak gazeteleri yöneticilerini de; kınıyorum. Kendileri şu anlarda; belki konforlu hayatlarını sürüyorlar. Ancak, yaptıkları yayın anlayışı ile; farkında olmadan da olsa; O, okulların kapanmasına, öğrencilerin oralardan uzaklaşmalarına, sebep oldular... Acaba, bunun muhasebesini hiç yaptılar mı?
Son bir not; O sıkıntılı dönemin ardından Başbakanlığı bir ödül olarak; kucağında bulan Mesut Yılmaz; tarihi gerçekleri saptırmaya, çalışıyor. Yanlış hatırlamıyorsam; Ben İHL’ leri, siyasi geleceğime de; mal olsa, kapatacağım, sözünü de kullanmıştı. Katsayı formülünü getirerek, bu hayalini de; gerçekleştirmiş oldu. Örümcek kafalılar, tanımlaması da; Bey Efendiye aittir.
Bir şeyi hatırlatalım. Kendi başbakanlığı zamanında; yaptığı zamlarla dönemin Cumhurbaşkanını dahi çıldırtan; belki de; sonradan gelen 2001 krizine katkıda bulunan, bu şahsın; 28 Şubat sürecinden sonra; Başbakanlığa gelmiş olması da; çok dikkat çeken bir olaydır.
Ülkenin vazgeçilmez insanlarından.. Rahmetlik Özal' ın. Hayatımın en büyük hatası, dediği, değerlendirme yaptığı insan...
Gerçekler, yok saymakla ortadan kalkmaz. Hala O dönemde çeşitli bahanelerle; mahkum olan insanlar var. Sayılarla ifade edilmeyen, meslekten atılan, cezalar alan, tahsillerini bırakan; madur, yıllar sonra; hayatlarını düzenlemeye çalışan binlerce, insan var. Asıl olan, O insanlardan; insani bir özellik olarak; özür dilemesi beklenen insanların; ısrarla hatalarını savunmaları da; çok ilginçtir. Bu şahıslar, Ülkede demokrasi anlayışının hangi boyutlara vardığını farkında bile; değiller… Halkımızın sözde; aklı ile, hafızası ile, masumiyeti ile dalga geçiyorlar. İnsani bir suç işliyorlar. Yazıklar olsun.., yazıklar olsun…
Soralım sizlere; SANIK MI OLSUN? Tanık olarak kalsın mı?
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?