Merhaba dostlar.
Taşra ve merkez tanımlaması veya ayrışması birçok alanda söylene gelmektedir. Daha çok devlet kurumları için taşra ve merkez tanımlaması yapılır. Bunun dışında merkez dergileri ve taşra dergileri sınıflaması da yapılmaktadır. Hukuki olarak başkent dışındaki yerleşim yerlerine taşra denir. En gelişmiş şehrimiz İstanbul dışındaki yerlere de taşra denir. Her medeniyetin, her ülkenin kendine göre taşra sınıflaması vardır. Bu tarz ayrıştırmaları çok doğru bulmam esasen. “Taşra” kelimesinin itici bir boyuta da vardır aynı zamanda. “Gece kondu” kelimesi gibi fakirliği, mahrumiyeti, medeniyetten uzaklığı çağrıştırır insanlara.
Taşralılık bakirliği de imler aynı zamanda. Az dokunulmuşluğun getirisi olan doğallığı yansıtır. Yanık yüreklerde de taşralılık vardır. “taşralı bakış açısı” “taşralı ruh hali” gibi birçok tanımlamalar günlük konuşmalarımıza da yansır. Burjuva ile halk arasındaki sınıf ayrılığında, “halk”ı taşrada bulursunuz. Yerellik, yerlilik ifadeleriyle de yakınlığı vardır. Yerel halk , yerel düşünce gibi birçok sıfatlandırmalar da vardır. Pragmatist düşünce anlayışında olan insan için merkez ve taşra ayırımına ihtiyaç duyulmuş da olabilir. Daha çok tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylü sınıfı ile bunun dışındaki işlerle uğraşan şehirliler arasındaki farklılıkları göstermek için yapılır bu sınıflandırma.
Kamuda yönetim üstten alta doğrudur. Bu sistemde taşra, yönetilen ve emir verilendir her zaman. Bizim gibi ülkelerde yönetim üstten aşağıya doğru olduğu için taşralık gerçeği daha görünürdür. Yönetimi daha çok alttan destekleyen sistemlerde taşralık ve merkez arasındaki makas daha dardır. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde merkez çok hızlı ve dengesiz büyümekte taşra ise bunun yanında çok geride ve birçok şeyden mahrum kalmaktadır. Bu büyüme kültür boyutuyla da farklılık arz eder. Şehirlerde hayat hızlı akarken taşrada hayat daha sakindir ve yavaş akar. Daha çok yaşa-konuma-anlayışa göre şekillenen tercihlerde değişkenlik gösterir.
Merkezde yarışlar daha çetindir, taşrada ise yarış daha kolay ve makuldür. Başkentte ki bir okulun giriş puanı çok yüksek iken taşrada ki aynı ayar okulun puanı daha düşüktür. Bu nedenle istenilen puanları alamayan öğrencilerin tercihleri taşra üniversiteleri olmuştur her zaman. İstenirse bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz.
Merkezlerin genel müdürlüklerinde çalışan bir memur ile taşranın bir kasabasında görev yapan memuru tasavvur edin. Merkezde olmanın, tabiri caizse suyun başında olmanın avantajları kadar, küçük şirin bir kasabada çalışan insanın daha farklı avantajları da vardır. Ülkemizdeki tercihler genelde merkeze yani bir anlamda daha gelişmiş olana doğru olduğu için taşra bu bağlamda pek tercih edilmez ve istenmez. Bunda daha çok iş, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçlara daha çabuk ve daha geniş olanaklara ulaşılabilme isteği rol oynar.
Edebiyat dünyasında da merkez ve taşra kelimelerini sık sık duyarsınız. Bu dergi taşra dergisi, şu dergi merkez dergisi gibi türünden ayırımlar yapılır. Burada taşralık, az gelişmişliği, küçüklüğü, zayıflığı, çelimsizliği ifade eder. Ben buna katılmıyorum. Sonunda merkez denen şey neyse, merkezi de taşra beslemiyor mu? Katalizör görevi taşra değil mi? Taşra olmadan merkez olabilir mi? Türünden onlarca soru sorulabilir. Taşra dergisi olarak nitelendirilen bir dergi çok iyi ürünler sunabilir ve merkez denen dergileri birçok yönden geride bırakabilir. Peki o zaman taşralı olarak nitelendirilen dergi merkez dergisi mi olacak?
Hani çok bilindik bir hikaye anlatılır ya. Bir gün, zengin bir adam küçük oğlunu ücra bir köye götürerek insanların ne kadar fakir olduklarını göstermek ister. Köyde fakir bir ailenin yanında bir süre kalırlar. Şehre, kendi konforlu evlerine geri döndüklerinde, baba:
_"Gezi nasıldı?" diye sorar.
_"Çok iyiydi baba"
_"Gördün mü insanların halini?
_"Evet" cevabını alır baba.
_"Neler öğrendin peki" diye sorar evladına.
Evlat da:
_"onların sahip olduklarıyla bizimkileri karşılaştırdım baba" der çocuk ve söyle devam eder.
_"Bizim evimizde bir tane köpeğimiz var, onların birden çok. Bizim bahçenin ortasına doğru uzanan bir havuzumuz var, onların ise uzun dereleri. Bizim bahçede lambalarımız var, onların ise sayısız yıldızları. Bizim çimenlerimiz bahçe duvarına kadar uzanıyor, onlarınki ise ufka kadar"
Çocuk konuşmasını bitirdiğinde, babası bir şey söyleyemez. Çocuk devam eder.
_"Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için teşekkür ederim babacığım" der çocuk.
Bu tarz sınıflandırmalar yapılsa da her zaman doğru bir sınıflandırma değildir ve bu gibi kişisel bakış açılarına fazlaca takılmamak gerekir. Bu ifadelerin birini göklere çıkarmak diğerini kötülemek bizlere bir şey kazandırmaz. Sonuçta önemli olan insanın mutluluğu ve güzel yaşamasıdır. İnsan, sağlıklı, mutlu, özgür hayatı nerede buluyorsa onun için geçerli yer orasıdır. Bunun adı şehir olmuş, köy olmuş, taşra olmuş, merkez olmuş hiç fark etmez.
Sağlıcakla kalınız.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?