Atalarımız ?terazi var, tartı var; her bir şeyin vakti var? demişlerdir. Bundan mütevellit aceleciler, kaderi kâmil manada anlayamamış acizlerdir. Meseleye sonuç nazarıyla yaklaşma hastalığı nüksettiren acelecilik, niçin bugün değil yarın diye hem kendilerini hem karşısındakileri tüketir dururlar. Biz kadere teslim olup gayreti sürekli yanımızda tutmamız icap ederken; lüzumlu yahut lüzumsuz şeylerin ardına düşüp gitmeyi ve kendi kafamızdaki ve dünyamızda ki beklentilere göre sonuçlanmasını isteyip durmaktayız.
Muvaffakiyet illede bizim görmemiz gereken bir nihayet değildir. İllede bizim elimizle sonuçlandırmamız gereken bir şey değildir. Devam eden sürecin en önemli köşetaşı ve en kritik noktası olmakla yetinmekte mühim bir başarıdır. Dostlarımız bilsinler ki, hayallerimizin ve kurgularımızın içinde muzaffer komutan gibi şehirlere girmek yoktur. Menzile ulaşmanın belli makamlara sahip olmak ve belli ihaleleri yürütmekle alakası yoktur. Menzile ulaşmak, küheylanlara binip sorgusuz ve sualsiz dörtnala ilerleyebilme cesaretini göstermektir.
Acelecilik günübirlik hayatın içerisinde olan şeylerdir. Biz gün be gün yaşayarak asırlar ötesinde hülyalar kurgulayan bir aşkın yolcularıyız. Bir şey desinler yahu demesinler takıntısını ve kuruntusunu yapmadan kâh koşarak kâh yürüyerek kâh kımıldamadan ufuk çizgisini düşleyenlerdeniz. Bu yolun mucibi bazen koşmak bazen ise yürümektir. Anlamayanların yaptığı en iyi şey ise asılsız ve mesnetsiz tenkittir. Asılsız ve mesnetsiz tenkit, hiç bir şeyi enine ve boyuna tetkik etmeden meselenin arkasını ve önünü hesap etmeden acelecilik yapmak suretiyle boş konuşmanın adıdır. Aceleyle eleştirenler ise günübirlik yaşayan günübirlik düşünen ve günübirlik konuşan beyhude faniledir. Beyhude fanileri tarif edecek olursak bedenen yok oldukları gün yani ölüm gelip onlara çattığı an, geride bir eser bırakamamış kişilerdir. Bunlar semer dahi bırakamayan lak lak toplumudur.
Acele edenler hakikatte yahut mecazi manada ecele gidenlerdir. Hakikatin eceline boynumuz kıldan ince iken mecazi ecel ise Hüda´nın kullarından asla ve kata istemediği boşluklardır. Aslında boşlukta çok mühim vazifeleri ifa eder, lakin buradaki boşluk hükümsüzlük manasındadır. Ailede, içtimai hayatta, işte yahut akrabalar arasında bir hükmü olmayanların hakkın divanında da yeri pek iç açıcı olmayacaktır. Zira halkın gözü terazidir. Bilinmeyen hazineler ise bu bakış açısından istisnadır.
Bir çocuk dahi anne karnında dokuz ay Allah´ın takdir ettiği merhalelerden geçip dünyaya geldiği halde büyüyüp akil ve baliğ olması için yılların geçmesi gerektiğini gördüğümüz ve yaşadığımız halde neden bazı meselelerin bir an önce ve dahi kendi istediğimiz ölçüde yerine gelmesi için acelecilik yapmaktayız. Bu durum açık ve seçik ufuk çapsızlığının bir temayüzüdür. O nedenle ufuk çapsızlığı içerisinde yüzüp duranlar menzil derdi olmayan yahut onu yanlış yerde yanlış yöntemlerle arayanlardır. Tebliğ usulünü ilahi değil dünyevi bir şekilde yürütmeye kalkışanlardır. İşini gücünü başkasını karalamaya yönelik yürütenlerdir. Dünyevi meseleler için acelecilik yapanları her gördüğüm an şu dünyada ölümü hak eden ne kadar çok insan olduğunu bununla birlikte yaşamayı hak eden ne kadar çok ölü olduğunu tefekkür etmekteyim. Zira yaşayanların çoğu ölümü ölülerin bir kısmı ise hakikatli bir şekilde yaşamayı hak etmektedir. Bu fikriyat kadere bir itiraz manasında değil mevcuda karşı bir hayıflanma ve durum tespiti olarak algılanmalıdır.
Davalar, acele işleri kaldırmayacak kadar ağır yüklerdir. Bazen kuluçka dönemi bir asır sürebilir. Bunu bilerek ilmek ilmek örmek gerekir. Dikkat ediniz anlık koşuşturanlar hep beyhude ve dünyevi meseleler peşindedir. Bunun için kalp kırar, hırsa kapılı, hafiyelik yapar ve zillete düşer. Anadolu´da güzel bir söz vardır ?ağır ol batman gel? derler.