"Atatürk düşmanı öldü."
Ne demiş, nasıl düşmanlık etmiş ne önemi var.
Nasılsa düşman tanımını kendileri yapar dilediklerini düşman dilediklerini hasım ilan ederler.
Milyonlarca insanın yüreğine dokunan, Vatan sevgisi aşılayan, yazdığı yüzlerce kitabıyla tarihi sevdiren adam övgüsünü hak eden Yavuz Bahadıroğlu´nun vefatını böyle duyurdular.
Gerçi biz alışığız bu üsluba.
Hatta bu ne ki?
Biz onların, Halk kimi severse ondan nefret ettiklerine, astıklarına, kestiklerine, hayatını zehir ettiklerinin ölüsünü bile rahat bırakmayıp naaşına el koyduklarına, mezarını meçhul ettiklerine bile şahitlik etmiş bir kesimiz.
Şimdiye kadar hep;
Bizim sevdiklerimize sövdüler yine sövecekler.
Bizim övdüklerimizi yerdiler, yine yerecekler.
Bizim yanımızda kıymetli olanı ucuzlatacak,
Ne önemliyse değersizleştirecekler.
Çünkü Olimpos dağının çocukları, Hira dağının çocuklarından asla razı olmadılar ve olmayacaklar.
Ama şunu bilmiyorlar ve asla bilemeyecekler?
Halkın yanında kıymetli olan, Hakkın yanında da kıymetli olandır.
Hakkın yanında kıymetli olan ise
Ne başka bir payeye, ne övgüye, ne de methiyeye ihtiyaç duyarlar.
Güle güle git kıymetli Yavuz BAHADIROĞLU ağabey.
Yolun açık, makamın yüce, mekânın cennet olsun.
Biz senden razıydık Rabbimiz de razı olsun...
***
Dil konusunda söyledikleri her şey çok doğruydu.
Kültür konusunda söyledikleri de öyle
Dilde sadeleştirme adına yapılan kıyımlardan bahsetti.
Tabelalardaki yabancı istilasından
ve
Sosyal medyadaki yozlaşmadan da.
Dedik ya güzel şeyler söyledi sayın Cumhurbaşkanımız
Hem güzel hem de çok doğru tespitler yaptı.
Ama bir şeyi söylemedi.
Bu yıkımın sebebinin de temelinin de okullar olduğunu.
Müfredatın pespayeliğini,
Eğitim dilinin perişanlığını
ve
Okullardaki Türkçenin, Türkçemizle alakasının olmadığını söylemedi.
En büyük kıyımın okullarda yapıldığını,
Türkçenin kendi okullarımızda katledildiğini ve ses bayrağımızı kendi ellerimizle gönderden indirdiğimize değinmedi.
Belki söylemek istemedi belki de söyleyemedi.
İktidarının yirminci yılında bile hala ses bayrağımız Türkçemize sahip çıkacak bir Milli Eğitim Bakanı bulamamanın ızdırabını duydu belki de.
Ya da mahvolan nesillerin vebalini hesap etti...
Kim bilir...